Kanser nedeniyle yapılan tıbbi harcamalar, tüm harcamaların yüzde 10’unu oluşturuyor.
Fatma Ergüzeloğlu, MEDİMAGAZİN
・ Türkiye’de 2000 yılında kanser ilaçları tüm ilaç pazarının yüzde 1’i iken, 2010 yılında yüzde 10’a yükseldi. AR-GE çalışmalarının 2004 yılında maliyeti 600-900 milyon dolara yükseldi. Bugün AR-GE için günde en az 10 milyon dolar harcama gerekiyor. Buna göre, bir ilaç geliştirmenin maliyeti 1.7 milyar dolar oldu
・ 1990 yılında AR-GE çalışmalarının ilaç başına maliyeti 200-400 milyon dolar iken 2004 yılında bu maliyet 600-900 milyon dolara yükseldi. Bugün AR-GE için günde en az 10 milyon dolar harcama gerekiyor. Buna göre, bir ilaç geliştirmenin maliyeti 1.7 milyar dolar. Türk ilaç endüstrisinin AR-GE yatırımı ise yok denecek kadar az
・ Her yıl 30 bin hastanın akciğer kanseri tanısı aldığını, 20 bin hastayı da kaybettiklerini belirten Türk Akciğer Kanseri Derneği Başkanı Prof. Dr. Nezih Özdemir, durumun büyük sorumlusunu sigara ve benzeri tütün mamulleri olarak işaret etti.
・ “Sigaraya bağlı kanserden 100 bin kişi ölürken, 2030 yılında bu rakamların 240 bine kadar yükseleceğini tahmin ediyoruz” diye konuşan Özdemir, 5 milyon Türk vatandaşının sigaraya bağlı hastalıklardan kaybedileceğini ve bu hastalıklarla mücadelede de 1.5 trilyon dolar harcanacağını kaydetti.
・ Türk Akciğer Kanseri Derneği (TAKD) tarafından düzenlenen IV. Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi, 10-14 Kasım 2010 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirildi.
・ Kongrede 6’sı yabancı 90 öğretim üyesi oturum başkanı ve konuşmacı olarak görev aldı. Üç yüz elli katılımcı tarafından takip edilen kongrede 11 konferans, 8 panel, 1 münazara, 1 interaktif olgu sunumu ile 39 poster bildiri ve 11 sözel bildiri sunumu yapıldı. Ayrıca kongre bilimsel programından önce teorik ve pratik uygulamalarla "Akciğer Kanserinde Girişimsel Bronkoskopi Kursu" düzenlendi.
Kanserde büyük adım
・ Son dönemde kansere ilişkin yapılan önemli bir çalışma sonucunu paylaşan Özdemir, şunları anlattı:
・ “Dünyada kanser taramayla ilgili düşük doz bölgesel tomografinin ciddi bir faydası olduğunu gösteren büyük bir çalışma çıktı. Çok etkili bir çalışma. Ülkemizde böyle bir şey yapılabilir mi, bunun ön çalışmalarını gündeme getireceğiz. Çünkü bunlar çok büyük çalışmalar ve her yerde uygulanabilirliği yok. İkinci dikkat çekici nokta da hastalık vücutta, akciğer kanseri başka organlara yayılmadan göğüs içinde yapılanabilirse, ne kadar büyük olursa olsun, kemoterapi ve radyoterapinin desteğiyle cerrahi olarak tedavi edilebilmekte ve bu hastaların büyük bir çoğunluğunu kurtarılabilmektedir. Bu da çok etkileyici bir sonuçtur.”
İlaç geliştirmek 2 milyar dolar
・ Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Demirkazık, kongrede akciğer kanseri tanı ve tedavisinin mali boyutunu irdeleyen bir sunum gerçekleştirdi. Kansere bağlı tıbbi harcamaların arttığını kaydeden Demirkazık, global olarak kanser nedeniyle yapılan tıbbi harcamaların, tüm harcamaların yüzde 10’unu oluşturduğunu açıkladı. Türkiye’de 2000 yılında kanser ilaçları tüm ilaç pazarının yüzde 1’i iken, 2010 yılında yüzde 10’unu buldu.
・ Demirkazık’ın verdiği bilgilere göre yeni bir kimyasal maddenin bulunup ilaca dönüştürülmesi 10-15 yıl sürüyor. Avrupa İlaç Endüstrileri ve Birlikleri Federasyonu (EFPIA) verilerine göre; araştırma-geliştirme (AR-GE) çalışmaları 1990 yılında ilaç başına maliyeti 200-400 milyon dolar iken, 2004 yılında bu maliyet 600-900 milyon dolara yükseldi. Bugün AR-GE için günde en az 10 milyon dolar harcama gerekiyor. Buna göre, bir ilaç geliştirmenin maliyeti 1.7 milyar dolar oldu.
・ Araştırma-geliştirmede ABD bir numara
・ Avrupa’nın 1990’lara kadar ilaç AR-GE süreçlerinde ve yeni geliştirilen ilaçlarda dünya lideri olduğunu belirten Demirkazık, Avrupa’nın AR-GE’deki bu öncülüğünün tedrici olarak gerilediğini açıkladı. İlk kez 1997’de ABD ilaç endüstrisi, Avrupalı rakiplerini yakalayarak toplam AR-GE harcamalarında öne geçti. AR-GE yatırımları 1990-2002 arasında ABD’de 5 kat artarken Avrupa’da yalnızca 2.5 kat artış gösterdi.
İlaç pazarına Amerika hakim
・ 2004 yılında dünyada üretici fiyatlarıyla toplam ilaç satışları 550 milyar dolar oldu. ABD ve Kanada (Kuzey Amerika pazarı) toplam pazarın yüzde 45’ini oluşturuyor (248 milyar dolar). Avrupa, dünya pazarının yüzde 26’sını (144 milyar dolar), Japonya ise yüzde 11’ini (58 milyar dolar) oluşturuyor. Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya toplam ilaç tüketiminin yüzde 82’sini gerçekleştiriyor.
・
・ Türkiye araştırma-geliştirmede yok
・ AR-GE yatırımlarına koşut olarak 1999-2003 döneminde geliştirilen yeni kimyasal ve biyolojik antitelerin 73’ü ABD, 62’si Avrupa, 28’i Japonya, 8’i diğer ülkelere ait. Türk ilaç endüstrisinin AR-GE yatırımı ise yok denecek kadar az. ABD’de merkezi sinir sistemi ve duyu organları, antikanser, endokrin sistem, metabolizma ve kalp-damar sistemi ilaçları için 1999 yılı tahmini AR-GE harcaması 13.9 miyar dolar olarak kaydedildi. Bu gruptaki ilaçlar için yapılan harcama toplam AR-GE harcamasının yüzde 58’i oldu. 1995 yılında Türkiye’nin ham madde üretimi 12 bin 600 ton oldu. Buna karşın 2003 yılında ham madde üretimi yüzde 70 gerilemeyle 3 bin 900 ton kaydedildi.
・
・ İlaç endüstrisinde istihdam nasıl?
・ 2003 yılında Türkiye ilaç sektöründe toplam çalışan sayısının ortalama 22 bin olduğu belirtildi. Sektörde çalışanların yüzde 50’si pazarlama, yüzde 25’i yönetim, yüzde 25’i üretim ve ham madde bölümünde istihdam ediliyor. 2003 yılında EFPIA üyesi Avrupa ülkelerinde ilaç endüstrisinde toplam 590 bin kişinin çalıştığı tespit edildi. Bunun 100 bininin (yüzde 17), AR-GE alanında çalıştığı belirtildi.
・ EFPIA üyesi ülkeler Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, Lüksemburg, Norveç, Portekiz ve Yunanistan olarak işaret edildi.
・
・ Biyotek ilaç pazarı
・ Dünyada biyoteknolojik ilaçlar içinde eritropoietinler, interferonlar, insan insülini ve analogları büyüme hormonları, koloni uyarıcı faktörler ve monoklonal antikorlar gibi terapötik proteinler pazarının hızla büyüdüğüne dikkat çeken Demirkazık, şunları bildirdi:
・ “Dünya biyotek ilaç pazarı 2000 yılında 20 milyar dolar kaydetti. 2010 yılında yeni ruhsatlandırılan ilaçların yüzde 50 si biyofarmasötikler oldu. 2005 yılında 500 milyar dolar (dünya ilaç pazarının yüzde 10’u) iken, 2009 yılında 650 milyar dolar olan dünya pazarının da yüzde 15’i biyofarmasötik ilaçlar oldu.”
・
・ Biyofarmasötik ilaç harcaması 1 milyar dolar
・ Dünyada ilaç endüstrisinde 1985-1999 yılları arasında 34 şirket evliliği gerçekleşti. Birleşen şirketler, kısa sürede başka şirketlerle de birleşerek büyümesini hızlandırdı. 2000 yılından sonra da en büyük birleşmeler gerçekleşti ve küçük şirketlere yaşama şansı kalmadı. Patent süresi 2001-2004 arasında dolan 4 biyofarmasötik ilacın 2002 yılındaki toplam satışının 10 milyar doların üzerinde olduğunu belirten Demirkazık, şunları anlattı:
・ “Bu sıralarda 15 kadar biyofarmasötiğin patent süresi dolmaktadır. Bu da biyojenerikler konusunda fırsatlar yaratmaktadır. Ulusal ilaç üretimimiz gerilerken, çok uluslu ilaç tekelleri Türk ilaç pazarındaki payını hızla artırmaktadır. Ulus ötesi ilaç şirketlerinin payı, pazarın yüzde 60‘ına yaklaşmıştır ve her geçen yıl bu oran artmaktadır. Türkiye ilaç sektöründe ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 10’un altına düşmüştür. 2004 yılında tümüyle dışa bağımlı olduğumuz biyofarmasötik ilaç harcamamız 400 milyon dolardır. Biyofarmasötik ilaç harcamamız 2010 yılında 1 milyar dolara yaklaşmıştır.
・ Biyotek ilaçların ülke ve dünya pazarındaki önemi ve pazarın hızlı büyümesi orta ve uzun vadede kendi biyoinnovatif ilaçlarımızı geliştirmemizi zorunlu kılmaktadır. Bu hedefin gerçekleştirilmesi için ‘Ulusal Biyoteknolojik Sanayi Geliştirme Planı’nın yapılması ve uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir.”
・
・ Biyofarmasötiklerle ilgili deneyler
・ Türkiye’de etken maddeden başlayarak biyojenerik ilaç üretiminin gerçekleştirilmesi için üretim, preklinik ve klinik çalışmalar da dâhil olmak üzere sanayi, üniversite ve devlet kuruluşları işbirliği ile plan hazırlanması gerektiğini belirten Demirkazık, “Biyofarmasötiklerin üretimi için; master cell bankası-fermantastasyon teknolojisi-pürifikasyon sistemlerinin kurulması-şişeleme-ürünün preklinik ve klinik testlerinin yapılması gerekmektedir. Etken maddenin kalite kontrolü önemlidir. Türkiye’de biyofarmasötiklerle ilgili preklinik deneyler ve limitli sayıda insan deneyi yapılabilir” diye konuştu.