İş İşten Geçmeden!

Türkiye’nin varlıkları satılıyor, ama yerine hiçbir şey konmuyor. Ekonominin sürükleyici sektörü sanayi, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Son bir yılda Türkiye’nin belli başlı bütün sanayi bölgelerinde, Çukurova’da, Marmara’da, Ege’de, Trakya’da ve diğerlerinde yüzlerce işyeri ve fabrika kapandı veya kapanma noktasına geldi.

Rıdvan BUDAK

Karamsarlık Yayılıyor! Ülkemiz yanlış siyaset yöntemleriyle giderek içinden çıkılmaz bir duruma sürükleniyor. Toplum, inanç ve etnik temelde kutuplaştırılmak isteniyor. Devlet aygıtları birbiriyle kavga ediyor.

Siyaset, halkın birlikte yaşamasını güvence altına alacak söylemler ve politikalar geliştirmek yerine, bilerek veya bilmeyerek kutuplaşmayı derinleştiriyor.

Ülkemizde siyasetin gündemi ile halkın gündemi giderek açılıyor. Halkımız, bir numaralı sorun olarak gördüğü işsizlik ve geçim sıkıntısı gibi konulara çözüm beklerken, daha iyi ve daha insanca bir yaşam isterken, siyaset kısır çekişmelerin tarafı oluyor ve topluma büyük bir karamsarlık yayıyor.

Ne yazık ki ülkemizin siyasal ve ekonomik ortamına baktığımızda, bu karamsarlığın haklı gerekçeleri ile karşılaşıyoruz.

İktidar muhalefet çatışması

Bir yanda vergisini düzgün toplayamayan, halkına istenilen ekonomik ve sosyal hakları götüremeyen, anayasal ödevlerini yerine getiremeyen ve devleti yönetemeyen bir iktidar; diğer yanda iktidarın yanlışlarına karşı, kısır çekişme yerine, daha iyi bir devlet yönetimi ve herkese daha iyi bir yaşam umudu veremeyen muhalefet !

Bir yanda unutulan ekonomi, Türkiyeyi de etkilemesi beklenen kriz tehlikesi; diğer yanda çapsız iktidar ve muhalefet çatışması, doğru işlemeyen bir siyasi sistem!

Hükümet ekonomiyi unuttu!

İktidar, Başbakanlık makamının ağırlığını taşımakta zorlanan bir zatın ve kadrosunun elinde, politik önceliklerini halkın taleplerine göre değil, kendi siyasi hedeflerine göre belirliyor. Oysa ekonomi birinci gündem maddesi olmalıdır.

Türkiyenin varlıkları satılıyor, ama yerine hiçbir şey konmuyor. Ekonominin sürükleyici sektörü sanayi, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

Son bir yılda Türkiyenin belli başlı bütün sanayi bölgelerinde; Çukurovada, Marmarada, Egede, Trakyada ve diğerlerinde yüzlerce işyeri ve fabrika kapandı veya kapanma noktasına geldi.

Yüz binlerce insan evine ekmek götüremiyor. Ekmek girmeyen evde, saygı, sevgi, güven, dirlik ve birlik kalmıyor. Aile çekirdeğimiz çatlıyor, toplumsal yapımız paramparça oluyor.

Piyasalar durmuş, kimse çekini senedini ödeyemiyor. İflaslar artıyor. İşçiler günde 12 saat, sigortasız ve kaçak çalışıyor. Yeşil kartlıişçi çalıştırma yaygınlaşıyor.

Oysa sanayi iştir, aştır, ekmektir. Hukuktur, özgürlüktür, eşitliktir, barıştır. Sağlıktır, eğitimdir, kültürdür. Sanayi vergidir. Sanayi sosyal devlettir. güçtür, güvendir, güvenliktir. Sanayi çağdaşlıktır, muasır medeniyettir. Ve sanayi demokrasinin de temelidir.

Bu hükümet bunu bilmiyor ve görmüyorsa, ne için o koltuklarda oturuyorlar?

Cami değil okul

Milyonlarca insanın ekmek yediği tekstil sektörünü Çine bırakalım”, “Türkiyede işsizlik olduğuna inanmıyorumdiyen bakanların olduğu, Ekonominin yarısından fazlası kayıt dışındave En az üç çocuk yapındiyen Başbakana sahip bir hükümet bu ülkeyi yönetiyor (!). Böyle bir ülkenin normal bir demokrasi yaşaması mümkün mü?

Sayın Başbakan, çok yetenekliyse, ekonomiyi düzeltmeli, işsizliği azaltmalıdır. Yüreği varsa Cami değil, okul yaptırındiyebilmelidir.

Ancak Başbakan bunlarla uğraşmak yerine, sosyal güvenlik haklarını korumaya çalışan emekçilere sopa gösteriyor; hak arayan Tekel işçilerine kurşun gibi su sıktırıyor. Sonra da demokrasi nutukları atıyor, ama artık inandırıcı olamıyor.

Muhalefet ortada yok!

Ne yazık ki muhalefet iktidardan da beter. Halkın gündemine uygun çözümler üretmek ve umut vermek yerine, salt gündemde kalmak adına, kısır siyasi gündemin gergin aktörü olmaktan öteye gidemiyor.

İktidarı ve muhalefetiyle bu sistem artık tıkanmıştır. Doğru işlemeyen bir siyasi sistem, yanlış olduğu bilinen ama bir türlü düzeltilmeyen seçim ve partiler yasası, halkın siyasete olan güvenini zedeliyor.

Futbol kulüplerinde bile üyeler ayrımsız oy kullanırken siyasi partilerde genel başkanların belirlediği delegeler yönetimleri seçiyor (!) Sendikaların genel kurulları 3 veya dört gün sürerken parti kurultayları en fazla iki günde bitiriliyor.

Delegelere söz hakkı tanınmıyor, aday olmak imkânsız hale getiriliyor; kendileri çalıyor, kendileri oynuyor!

Böyle bir demokrasi olmaz ve bu böyle gitmez!

Ancak her şeye rağmen bu ülkeye sahip çıkmak boynumuzun borcudur, çünkü gidecek başka bir yerimiz yoktur. Çözüm, ekonomiyi birinci gündem maddesi yapan bir siyaset anlayışının egemen olmasıdır. Çözüm daha çok üretmek, daha çok ihraç etmek ve daha adil paylaşmaktır.

Çözüm, demokrasinin, partilerin iç işleyişlerinden başlayarak her alanda egemen hale gelmesidir.

Çözüm, siyasi partiler ve seçim yasasının acilen demokratikleştirilmesi ve demokratik siyaset kanallarının herkese açık hale getirilmesidir.

Bizler, bu hedefler doğrultusunda siyaset yapma hakkımızı sonuna kadar kullanacağız.

Aydınlarımıza, basınımıza ve tüm topluma çağrımız, yurttaşlık görevlerini yerine getirmeleri ve siyasetin demokratikleşmesine ve ülkemizin normalleşmesine katkı vermeleridir.



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat