2000’Lİ YILLARDA
ERDAL ATABEK
İnsanlar Nasıl Karar Verir...
‘İnsanların nasıl karar verdiği?’ pek çok araştırmanın konusu olmuştur.
Çünkü, birey olarak yaşamımızı, topluluk olarak da geleceğimizi ilgilendiren konu budur.
Oy vermeden su kullanma biçimine, otomobil kullanmadan meslek seçimine kadar yaşamımızın her alanı ‘kendi seçim kararlarımız’a dayanır.
Siyasal parti çalışmalarından pazarlama amaçlı reyon düzenlemelerine kadar her alan bu sorunun yanıtını arar: ‘İnsanlar nasıl karar verir’.
Karar verme süreçlerinde elbette insanların ‘yetişme biçimleri’, ‘eğitimleri’, ‘topluluk kültürleri’, ‘yaşanan dönemin değerleri’, ‘kişisel durumları’ gibi pek çok etken rol oynar.
Genelde, insanların çoğunluğu ‘akıllı’ olmak yerine ‘kurnaz davranmayı’ yeğler.
‘Akıllılar’ genelde düşünenlerdir ve uzun vadede toplumla birlikte kazanmayı seçerler.
‘Kurnazlar’ ise kısa vadede kendi kazandıklarına bakarlar ve toplum onları ilgilendirmez.
Küreselleşme ve onun ülkemizdeki en iyi temsilcilerinden birisi olan Turgut Özal’ın mantığı da budur: Sen kendi işine bak, paçanı kurtar, gerisini düşünme.
Küreselleşme ve kapitalizm, ‘akıllı olmak’ yerine ‘kurnaz olmak’ değerini koyduğu içinde şimdi yaşanan değer kaymasında bizi şaşırtan olgular yaşanmaktadır.
Şimdi, ‘günümüzün başarılı kurnazı’ nın özelliklerine bakalım:
Kısa vadeli düşünme. Mesajı ‘sen, kendi yaşadığına bak’.
Kendi çıkarını düşünme. Mesajı ‘bu işten senin çıkarın ne’?
Çevresine bakmama ve öğrenmeme. Mesajı ‘aldırma, sen kendi yaptığına bak’.
Geçmişi unutarak yaşama. Mesajı ‘dün dündür, bugün bugündür. Geçmişten sana ne’?
Geleceği görmeme, görmek istememe. Mesajı ‘iyi olur iyi, sen kalbini ferah tut’.
Küçük yaşam çemberinde yaşama. Mesajı ‘sen kendi paçanı kurtar, ailene bak, gerisi seni ilgilendirmez’.
Topluluğa uyma. Mesajı ‘önde gidip seçilme, arkada kalıp ezilme, ortalarda yürü, görünme’.
Plan program yapamama. Mesajı ‘plan da neymiş, kaderin neyse o olur’.
Zamanı kullanamama. Mesajı ‘zamandan bol ne var? Bir mazeret uyduruver’.
Yaptığı işe güvenememe, bunu örtmek için de çok güvenirmiş görünme. Mesajı ‘ben yaptığıma bakarım, gerisi vız gelir’.
Günümüzün insanına verilen ‘değer mesajları’ bunlardır.
Buna uygun insanları yetiştirmek için de pek çok kitap yayınlanmakta, seminerler yapılmakta, reçeteler yazılmaktadır.
‘Akıllılar’ ise uzun vadeli düşünmenin, toplumlarıyla birlikte kazanmanın, ortak mutluluğu seçmenin ‘gerçekten akıllılık’ mı, yoksa ‘örtülü aptallık’ mı olduğunu sorgulamak zorunda bırakılmaktadır.
‘Kunazlar’ın çoğunluğunda ‘akıllı’ tanımına giren azınlık kendisini giderek yalnızlaştıran değişimin ne olduğunu kavradıkça kötümserliğe sürüklenmektedir.
Günümüzün sistemi, ‘insan’ ın yerine ‘para’ yı, ‘akıllı’nın yerine ‘kurnazlığı’, ‘doğrucu olma’nın yerine ‘kandırma’yı koymaktadır.
Sistemin yarattığı ‘kurnazlar’ ile sisteme karşı çıkan ‘akıllılar’ arasında kalıp ne yapacağını kestiremeyenlerse ‘doğaüstü güçlere sığınarak’ bir başka dünya ile yaşamaya çalışmaktadırlar.
Günümüzde dinlerin, tarikatların, dindışı inanç topluluklarının daha da büyümesinin, daha da yaygınlaşmasının nedenlerini burada aramak gerekiyor.
İnsanlar, kurnaz olmanın pek de ‘ahlaklı bir tutum olmadığını’ seziyor, ama sisteme uymadıkları zaman ‘kaybeden’ olacağını düşünerek farkında değilmiş gibi yapıyorlar.
İnsanlık adına yapılacak iş, insanı değersizleştiren sisteme karşı çıkmaktır.
Bu sistem kürselleşme adı altına saklanan yeni emperyalist-kapitalist sistemdir.
İnsanların aklına ipotek koyan sistem budur.
‘Yeni emperyalist-kapitalist sistem’, bizim neodemokratların sandığı gibi geçmişin ezberi değildir, yaşayan ve yayılan gerçekliktir.
Ülkelerin içine sürüklendiği bulanık suyu bilincin berraklığında görelim.
Ülkemizde oynanan oyunları da net olarak anlayalım.
Siyaseti de, seçimleri de, geleceğimizi de bilinçle anlayalım.
Gelecekteki rotamızı doğru bir bilinçle çizelim.