İlaç Sektöründe Birleşmeler... Ama Nereye Kadar?

Bilgi Toplumuna Doğru/Özlem YÜZAK-Cumhuriyet

 

Geçen hafta Türkiye önemli bir uluslararası toplantıya ev sahipliği yaptı. Avrupa Eşdeğer İlaç Birliği’nin (EGA) 13. Yıllık Konferans’ında dünyanın bir çok ülkesinden 300’ü aşkın katılımcı dünya ve Avrupa eşdeğer ilaç pazarındaki mevcut eğilimleri, fikri mülkiyet haklarındaki son gelişmeleri, eşdeğer ilaç kullanımının yaygınlaşması için ülkelerin uyguladıkları farklı teşvik politikalarını konuşup tartıştılar.

        İlaç sektörü ülkelerin politikalarında önemli yeri olan bir sektör. Bildiğiniz gibi ikiye ayrılıyorlar: Araştırmacı ilaç üreticileri ve eşdeğer ilaç üreticileri. Artan ve yaşlanan nüfus, sosyal güvenlik sistemlerini kilitledikçe, ülkeler sağlığın sürekli yükselen maliyetini düşürmek için eşdeğer ilaç tüketimine daha fazla ağırlık veriyorlar. Dolayısıyla sektör özellikle şu son dönemde ciddi bir dinamizm içinde. Yoğun birleşmeler ve satın almalar yaşanıyor. Ve tabii Türkiye de bundan nasibini alıyor. Ancak satın alarak değil pazardan çıkarak.

        Kimileri tarafından “alaycı” bir şekilde “bu küresel ortamda ulusalcılığı mı kalmış ki” diye karşılansa da bir çok ülke kendi ulusal ilaç sektörüne ciddi destekler veriyor. Fransız Aventis’in İsviçreli Novartis tarafından satın alınmak istenmesi üzerine Fransız hükümetinin devreye girerek bu birleşmeyi önlemesi ve yine Fransız Sanofi’ye satılması için baskı yapması hala hafızalarda.

        Türk ulusal ilaç sektöründe bu güne kadar beş önemli birleşme ve satın alma oldu. Deva ve Biofarma yabancı fonlar tarafından satın alındı. İlsan’ı önce Alman Hexal satın aldı, ardından Sandoz’a devroldu. Fako’yu Acvatis satın aldı ve en yakın zamanda da bilindiği üzere Eczacıbaşı İlaç’ın yüzde 75 hissesi Çek Zentiva’ya satıldı. Kala kala beş yerli firma kaldı Bilim İlaç, Nobel, Abdi İbrahim, Sanovel, Mustafa Nevzat.

        İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası Genel Sekreteri Turgut Tokgöz Türkiye’de eşdeğer ilaç üreticileri içinde yüzde 5’lerde olan pazar payının yüzde 25’lere çıktığını söylüyor.

        Türkiye ilginç bir ülke. 70 milyonu aşkın bir nüfusu ve son derece sorunlu bir sağlık sistemine karşın hem eşdeğer ilaçların payı toplam içinde geriliyor hem de eşdeğer ilaç üreticileri içinde yerli üreticilerin payı geriliyor. Ancak ilaç tüketimi pazarı büyük hızla büyüyor. Son on beş yılda pazarın 5 kat büyümesi ulusötesi ilaç tekellerinin dikkatini çekiyor.

        Hem ürün yelpazesini hem pazarını genişletmek hem de hazır ruhsatlara sahip olarak Türkiye pazarında satış yapmak isteyen yabancı firmalar için biçilmiş kaftan Türkiye. Tokgöz, “70 milyonluk pazar nereden bakarsanız bakın göz kamaştırıcı. Bu pazara giriş için 2, 2,5 yıl ruhsat almayı beklemek yerine hazır ruhsat ve hazır pazar payını kullanıyor şirketler” diyor, ve ekliyor: “Bir de şu gerçek var tabii. Yatırım bankaları tarafından sektör farklı aksettirilip pazarlandı. ‘Sağlıkta dönüşüm projesi’nin eşdeğer ilaçları daha özendirici olduğu gibi yanıltıcı bilgiler yayıldı.”

        Peki baktığımızda Türk ilaç endüstrisi son derece modern, uluslararası standartlarda üretim tesislerine sahip, bu tesislere her yıl yeni yatırımlar yapılıyor. 100 yıllık bir geçmişi var ve dünyada ilaç üretiminde kendi kendine yeten 18 ülke arasında yer alıyor. Neden yerli üretici kendini uluslararası pazarlara açma becerisine sahip olamadı da, bu noktaya geldik ve tek tek yerli şirketler satılıyor? Bunun yerine Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler, örneğin bir Çek Cumhuriyeti, bir Brezilya, bir Hindistan küresel ölçekte üretimler yapıp yeni pazarlara açılabiliyor?

        Tokgöz bu sorunun yanıtını büyük bir açık yüreklilikle veriyor ve hatta çuvaldızı yerli ilaç sanayicisine batırıyor: “Türkiye’de yerli üretici yıllar yılı korumacı politikalara arkasını dayadı. İç pazarın da dinamizmi nedeniyle dış pazarları gözetmedi. Dış pazarlara açılacak yatırımlara girişmedi. Şimdi ise trene geç binmeye çalışıyorlar...”

        Evet, şüphesiz bir ülkenin ulusal bir politikasının olması, belli bir stratejinin saptanması çok önemli. Ancak bir o kadar önemli olan şey de sanayicinin bunun bilincinde olması değil mi?

ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat