HERKES İÇİN, ULAŞILABİLİR, YAYGIN RUH SAĞLIĞI HİZMETİ...
UZM. DR. ŞEREF ÖZER-Birgün
Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD), Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu tarafından her yıl kutlanan 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde ülkemizin ve dünyanın önemli ruh sağlığı sorunlarını, ruh sağlığı politikalarını ve ilişkili konuları yeniden toplumun ve kamuoyunun gündemine taşımak amacıyla bir kampanya başlattı. Ruh sağlığını ve ruh sağlığı hizmetlerini tüm dünyada, tüm ülkelerde toplumun tüm kesimlerinin öncelikli konusu yapmak, küresel bir öncelik haline getirmek” için gereken çabaları sürdürüyor. Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu bu yıl ana konusunu “ruh sağlığını geliştirmek, birinci basamakta ruh sağlığı hizmetlerini yaygınlaştırmak ve ruhsal tedavi olanaklarını artırmak” olarak belirledi.
Ülkemizdeki koruyucu ruh sağlığı ve ruh sağlığı tedavi hizmetlerinin yetersizliği göz önüne alındığında, ruh sağlığı hizmetinin birinci basamak sağlık kurumlarında bir kamusal hizmet olarak yaygınlaştırılması, ücretsiz ve ulaşılabilir bir niteliğe kavuşturulması, bunun yanında“ruh sağlığının geliştirilmesini” sağlayan bir toplumsal sağlık projesinin yaşama geçirilmesinin gerekliliğini gösterdiği açıktır.
RUH SAĞLIĞININ TOPLUMSAL BOYUTU
Sağlık dendiğinde çoğunlukla beden sağlığı anlaşılıyor. Oysa sağlık, ruh sağlığı ve beden sağlığının bütünüdür. Ruh sağlığı olmadan sağlık olmaz.
Beden sağlığı ruh sağlığını da etkiler: Birçok kişide bedensel hastalık ortaya çıkabilir. Beden hastalığı olanlar ciddi ruh sağlığı sorunlarıyla karşılaşma riski altındadır. Hem bu bedensel hastalığın kendisi hem de tedavi süreci kişide düşünce ve duyguları etkiler. Ciddi bedensel hastalıklar insanda belirsizlik, gelecek endişesi, umutsuzluk; ağrı veya ameliyatla başa çıkma, tedaviye alışma, hastalığın yarattığı yeti yitimine uyum sağlama güçlüğü, başkasına bağımlı olma korkusu yaratır.
Öte yandan, ruh sağlığı genel sağlıkla bağlantılıdır. Ruhsal hastalığı olan kişilerde bedensel sağlığa yönelik olumsuz-zararlı davranışlar artar, ruhsal sorunlar ve stres diğer bazı bedensel hastalıklara zemin hazırlar ya da var olan bedensel hastalıkların gidişini kötüleştirir.
Ruhsal hastalıklar yaygın kanının tersine toplumun küçük bir kesiminde değil, geniş bir nüfusta görülür. Ruhsal hastalıklar kişinin gerçekle ilişkilerini bozacak derecede ağır akıl hastalıklarıyla sınırlı değildir. Hatta bu tür ağır hastalıklar bütün ruhsal sorunların küçük bir oranını oluşturur. Öte yandan söz konusu ağır ruhsal hastalıklar da günümüzde tedavi edilebilen hastalıklar kapsamındadır ve bu hastalığı olanların tedavi haklarını eksiksiz kullanmaları yönünden etkin bir toplumsal düzenlemeye gereksinim duyuluyor.
Ruhsal hastalıklar toplumun bütününü ilgilendiren bir sorundur. Ruhsal hastalıklar sık görülür. Sıklığı ve yaygınlığı giderek artan toplumun her kesimini etkiliyor. Ruhsal hastalıklar tedavi edilmezlerse bireysel, toplumsal ve maddi kayba neden oluyor. Günümüzde insanların yüzde 25’i -her dört kişiden biri- yaşamlarının bir döneminde ruhsal hastalıklardan etkileniyor. 75 yaşına gelmiş kişiler arasında herhangi bir ruh hastalığı yaşamış olanlar yarıdan daha fazladır (yüzde 50.8). Belli bir zaman diliminde nüfusun yüzde10’unda ruhsal hastalık görüldüğü bildiriliyor.
450 MİLYON KİŞİDE RUHSAL SORUNLAR
Bugün dünya üzerinde 450 milyonu aşkın insanın ruhsal sorunları olduğu, 20 milyonu aşkın kişinin de ruhsal sorunlar nedeniyle yardım arayışı içinde olduğu biliniyor. Birçok birey ruhsal davranışsal sorunları nedeniyle birinci basamakta (sağlık ocaklarında) yardım arıyor. Birinci basamak sağlık kuruluşlarına başvuran yaklaşık her dört kişiden birinin ruhsal sorunlar nedeniyle başvurduğunu ve yeterli tedavi hizmeti alamadığı biliniyor. Ruh sağlığı sorunu olanların en az bir yakını olduğu düşünülürse ruh sağlığı sorununun toplumun önemli bir kesimini, hatta tamamını doğrudan ilgilendirdiğini söylemek abartı sayılmamalıdır.
Ruh sağlığı sorunları yeti yitimine yol açar: Yeti yitimi kişinin kendinden beklenen iş, okul, ev, toplumsal roller ve kendine bakabilme işlevlerini giderek yitirip üretici niteliğini ve sosyalliğini kaybetmesi ve görevlerini aksatması anlamına gelir. Birçok hastalıkta kişide yeti yitimine yol açan olumsuz etkiler ortaya çıkıyor. Ruh sağlığı sorunları kişide yeti yitimine yol açması bakımından tahmin edilenin tersine ön sıralarda yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün bir araştırmasına göre, dünyada yeti yitimine en çok yol açan 10 hastalıktan beşini ruhsal hastalıklar oluşturuyor. Bu hastalıklar sırasıyla Depresyon, Alkol kullanımı, Bipolar bozukluk, Şizofreni ve Obsesif Kompılsif Bozukluktur. Anksiyete bozuklukları, Depresyon, Bipolar Bozukluklar ve Şizofreni yeterince tedavi edilemediği zaman daha çok işlev ve işgücü kaybı ve ailesel sorunlara yol açıyor, hastalığının yaygınlığının ve tedavi maliyetlerinin artmasına katkıda bulunuyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün geleceğe yönelik öngörülerine göre; 2020’de depresyon, kadınlar ve gelişmekte olan toplumlarda başta gelen yeti yitimine yol açan hastalık olacaktır. Ayrıca 2020’de tütün kullanımına bağlı hastalıklardan kaynaklanan yeti yitiminin de öne geçeceği öngörülüyor.
Ülkemizin 15-55 yaş arasındaki nüfusunda da en yaygın hastalıklar içinde depresyon ve anksiyete bozuklukları ilk beşte yer alıyor. (1. İnfeksiyon hastalıkları, 2. Mide barsak sistemi hastalıkları, 3. Tansiyon yüksekliği, 4. Eklem hastalıkları, 5. Depresyon ve Anksiyete bozuklukları).
Ruh sağlığı sorunu olanlar tedaviye başvurmaktan kaçınıyor. Ruhsal sorunu olanların toplumdan dışlanmadığı bir tarihsel geçmişimiz olduğu halde, günümüzde kentleşme ve nüfus artışı gibi nedenlerle günümüzde ruhsal sorunu olanların damgalanması ve dışlanması da toplumsal boyutta soruna yol açıyor. Damgalama ve dışlama bir yandan ruh sağlığı sorunu olanların tedavi başvurusundan kaçınmasına yol açıyor, öte yandan da ruh sağlığı sorunlarının çözümüne ilişkin hiçbir geliştirme çalışması yapılmaması sonucunu veriyor.
Ülkemizde ruh sağlığı hizmetleri yetersizdir. Ülkemiz Ruh Sağlığı hizmetlerine ayrılmış yatak sayısı bakımından Avrupa ülkelerinin çok gerisindedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre ülkemizdeki ruh sağlığı yatağı, olması gerekenin onda biridir (7 bin/70 bin).
Ülkemizde yüz bin kişiye düşen ruh sağlığı uzmanı sayısı 1.6’dır. Halen uzmanlık eğitimi almakta olan asistan hekimleri de eklediğinizde bu sayı “iki”nin biraz üzerine çıkıyor. Bu, dünya ortalamasının yarısı, Avrupa ortalamasının ise ancak 1/6’sıdır. Çocuk ruh hekimlerinin oranı ise çok daha düşüktür (bir milyon nüfusa 2). Aynı şekilde ruh sağlığı hemşiresi, sosyal hizmet uzmanı, psikolog vb diğer ruh sağlığı çalışanları sayısı da da sayısı oldukça düşüktür.
TOPLUMSAL EŞİTSİZLİKLER
Milyarlarca insan şiddetin, savaşın, açlığın, yoksulluğun, pençesindedir. Küresel nitelikteki krizlerle perçinlenen işsizliğin, iş stresinin, aşırı çalışmanın mağdurudurlar. Ayrımcılık, damgalama, sağlık hizmetlerine de yansıyan toplumsal eşitsizlikler, sağlık ve sosyal güvenceye sahip olamama, sağlık hizmetlerine ulaşamama ve eğitimsizlik günümüzün an can alıcı gerçeklikleri olarak duruyor. Yakın tarihe bakıldığındabu güne dek bu sorunların aşılmasında küresel ölçekte yeterli çabanın gösterilmediğini, özellikle ekonomik kriz ile bağlantılı sorunların çözümünde sergilenen çabaların da mağdur halktan çok belirli toplumsal kesimlerinin, sermaye gruplarının taleplerini gidermeye ağırlık verdiği görüldü. Büyük doğal felaketler, ard arda gelen depremler ruh sağlığı sorunu olan ve kamusal nitelikli ruhsal-toplumsal destek sistemlerine gereksinim duyan insan sayısının milyarla ifade edilir olmasına neden oldu. Bunlara yönelik psikososyal destek çalışmaları ve hazırlıkları da yetersizdir.
Tüm gerçeklikler yalnızca 10 Ekim'lerde değil, hayatın her bir gününde psikiyatrinin gündeminde ruh sağlığına öncelik vermeyi, ruh sağlığını bozan ekonomik, sosyal ve siyasal konuları ele almayı gerektiriyor. Ruh sağlığını geliştirmeyi, yaygınlaştırmayı, ücretsiz ve kolay ulaşılabilir bir kamu hizmeti niteliğine kavuşturmayı öncelikli bir hedef olarak önümüze koyuyor.
Dünya Sağlık Örgütü bu ve benzeri verilerden yola çıkarak Avrupa Bölgesinde Dünya Sağlık Örgütü'ne üye ülkelerdeki ruh sağlığı hizmetlerinin düzenlenmesi ve geliştirilmesi için Helsinki’de 12-15 Ocak 2005’te sağlık bakanları düzeyinde çok önemli bir toplantı düzenledi. Toplantı sonunda yayınlanan bildirgeyi ülkemiz Sağlık Bakanlığı da imzalamış, başka deyişle bildirgede ifade edilen önerileri yükümlendı.
ÖNCELİKLER
Bu toplantıda belirlenen öncelikler şöyle sıralandı:
1. Ruh sağlığının iyileştirilmesinin önemine dair toplumda, sağlık meslek gruplarında bilinç geliştirmek.
2. Önyargı, ayrımcılık ve eşitsizlikle aynı anda mücadele etmek, ruh sağlığı sorunları olan insanları desteklemek ve onların bu sürece etkin katılımını sağlamak.
3. Sağlığı geliştirmeyi, hastalıkları önlemeyi, tedavi, rehabilitasyon, bakım ve iyileşmeyi kapsayan bütünlüklü ve etkili ruh sağlığı sistemleri tasarlamak ve uygulamak.
4. Bu alanlarda etkili, uzman ekipleri oluşturmak.
5. Hizmetlerin planlanması ve geliştirilmesinde temel noktalardan biri olan hizmeti kullananların ve hasta yakınlarının deneyim ve bilgilerinden yararlanmak, onları sürece dahil etmek
6. Ruh sağlığı konusunda hassas gruplar olan çocukların, gençlerin, kadınların ve yaşlıların ruh sağlığına yönelik programlara ağırlık vermek
7. Ağır ruh sağlığı sorunları olan insanlara toplum içinde, soyutlanmadan etkili ruh sağlığı hizmetleri sunmak.
Bunları yaşama geçirebilmenin en önemli adımı ruh sağlığı politikalarını çağdaş bir tıp ve sağlık anlayışı çerçevesinde yeniden biçimlemek ve uygun yasal düzenlemeleri yapmak olmalıdır. Ülkemizin bir “ruh sağlığı yasasına” acilen gereksinimi vardır. Derneğimizin büyük bir özen ve özveriyle hazırladığı üzerine tartışılabilecek bir ruh sağlığı yasa tasarısı da vardır. Hazırlanan yasa taslağı Aralık 2006‘da bir milletvekili tarafından TBMM gündemine sunulmuş olmasına rağmen halen gündemde tartışılmaya açılmadı. Biz bu yasa taslağının acilen Meclis’in gündemine gelmesini ve yasalaşmasını istiyoruz.
Toplum genel olarak ruh sağlığının önemini, ruh sağlığıyla ilgili kavramları ve ruh sağlığı hizmetini nasıl alabilecekleri yönünde yeterli bilgiye sahip değildir. Mesleki rollerde karışıklık vardır. Ruh Sağlığı yasasının ve ilişkili yasal düzenlemelerin olmaması ruh sağlığı alanında çalışanların görev tanımlarının yapılmasını olanaksız kılıyor. Herhangi bir bilimsel ve yasal dayanağı olmayan eğitimlerden çıkan ve büyük çoğunluğu hekim, psikiyatr olmayan bazı kişiler, halkın ruhsal sorunlarının tedavisinde umut tacirliği yapıyor, ciddi etik ihlallere, hatalı tıbbi sonuçlara yol açıyor, bireylere zarar verebiliyor. Bu konuda kapsamlı çalışmalar yapmak gerektiği açıktır.
Hem dünyanın hem de ülkelerin önceliklerini belirlemesi ve gündemlerine taşıması gereklidir. Küresel ölçekte ruh sağlığına öncelik vermek, ruh sağlığını geliştirmek, ruh sağlığı hizmetlerini yaygınlaştırmak, ulaşılabilir kılmak, sağlıklı bir gelecek için gereken öncelikli süreçlerdir. Yöneticisinden toplumun tüm bireylerine her ülke insanının bu bilince erişmesi ana hedeflerimizden biri olmalıdır. Bu sorunların aşılması kamusal nitelikli, eşit, ücretsiz, ulaşılabilir ve kapsayıcı bir ruh sağlığı hizmet sisteminin yaşama geçirilmesini zorunlu kılıyor. Sağlığı geliştirmeyi, hastalıkları önlemeyi, tedaviyi, rehabilitasyonu, bakımı ve iyileşmeyi kapsayan bütünlüklü ve etkili bir ruh sağlığı sistemine ihtiyacımız var.
(*) Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı
Türkiye Psikiyatri Derneği olarak...
» Ruh Sağlığı Yasası’nın en kısa zamanda çıkarılması ve yasal mevzuatın düzenlenmesi için TBMM’ni ve ilişkili tüm kurumları yeniden göreve ve sorumluluk almaya çağırıyoruz.
» Temel ruh sağlığı sorunlarının çözülmesi ve bir insan hakkı olarak ruh sağlığının geliştirilmesi için ruh sağlığına ayrılan kaynağın artırılmasını talep ediyoruz.
» Ruh sağlığı alanında var olan personel eksikliğinin giderilmesini, hekim, hemşire, psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve diğer yardımcı sağlık çalışanı sayısının
ve niteliğinin artırılmasını istiyoruz.
» Genel hastanelerde psikiyatri yatak sayısının artırılmasını, gündüz hastaneleri
ve ayaktan tedavi birimlerinin sayısının ve niteliğinin artırılmasını istiyoruz
» Ruhsal hastalıklar henüz ortaya çıkmadan önleyen, risk etkenlerini ortadan
kaldıran ya da bu etkenlerle karşılaşmayı engelleyen, koruyucu ve önleyici
çalışmaları destekleyen bir yaklaşımın yaygınlaştırılmasını, koruyucu
ruh sağlığı ve ruhsal destek birimlerinin kurulmasını talep ediyoruz.
» Tüm bu düzenlemelerin devletin asli sorumluluğu olarak kabul edilmesi,
hükümetlerin öncelikli konusu olması gerektiğini düşünüyor,
kamusal bir sağlık sistemi anlayışı içinde çözülebileceğine
inandığımızı vurgulamak istiyoruz.
» Ülkemizin bir “Ruh Sağlığı Yasası”na,
herkes için, ulaşılabilir,
yaygın ruh sağlığı
hizmetine ihtiyacı var
» Ruh ve beden sağlığı
bir bütündür.