Geçen hafta içinde Hayat Televizyonu’nda yayınlanan Sağlıklı Günler programı için İzmir’de halkla röportaj yapıldı. Öngörümüz mevcut sağlık sisteminden memnun olanların da görüşlerini yansıtabilmekti.

Ama hastane önü konuşmaları bizi yanılttı. Sisteme eleştiri içselleştirilmişti. Belki de kamusal sağlık ve sosyal güvenlik şemsiyesinin en gelişkin olduğu illerden birisinde olmaları bu sonucu doğuruyordu.

Tümü programa süre nedeni ile yansımayabilecek diyaloglar arasında cepten harcamalar konusunda ortak bir temayül geliştiğini fark ettim.

 

"Önce eczaneye soruyoruz; eğer alacağımız ilaç muayene katkı payından ucuz ise hiç doktora görünmeden ilacımızı kendi paramız ile alıyoruz" diyordu hastalar.

 

Ama bu yaklaşım herkes için mümkün olamayabiliyor. Nisan ayında bir Roman köyünde "nasırımı özledim" diyen genç bir baba aynı kentte en yoksullarımıza tercüman oluyordu. Evet; kim nasırlı olmak ister? Diyordu ki baba: "eskiden iş vardı, sigortam olmasa da ailecek muayene olup cepten de olsa ilaç alabiliyorduk. Oysa şimdi iş yok, bizi yeşil karta bağladılar, ama ne doktora gitmek için yol parası ne de elde ödeyebileceğimiz muayene ve ilaç katkı payı ücreti yok."

 

Bir başka hasta "hiç olmazsa çocuklardan katkı almasınlar" diyordu.

 

Evet, çocuklar her zaman gerçeği ele verirler. Bu kez öyle oldu. Hani 18 yaş altı çocuklar ücretsiz sağlık hizmetinden yararlanabileceklerdi?

 

Ama halkla hükümetin asıl kapışmasının Kamu Hastaneler Birlikleri Yasa tasarısı hayata geçirildiğinde yaşanacağını öngörmek hiç de zor olmasa gerek.

 

Hastaneler birden beşe yıldızlanacak, ne düşünüyorsunuz sorusuna insanlar arasında ayrımcılığa öfke duymayan yok.

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat