GENEL SAĞLIK SİGORTASI’NI BEKLERKEN
 

GSS’nin yürürlüğe girmesi ile birlikte sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılması süreci önemli ölçüde tamamlanmış olacak. Ama  1 Ekim 2008 tarihi, “Sağlık Hakkı” talebi çerçevesinde bu güne dek yürütülen mücadele için de bir milat sayılmalı…

 

Genel Sağlık Sigortası(GSS), 1 Ekim 2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giriyor. İlk olarak 31 Mayıs 2006 da yasalaşan, ardından Anayasa Mahkemesinin 15 Aralık 2006 tarihindeki kısmi iptal kararından sonra yeniden gündeme getirilen ve toplumsal muhalefetin tüm itirazlarına rağmen Mayıs 2008 de TBMM’den geçen GSS’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılması süreci önemli ölçüde tamamlanmış olacak.

 

Prİm ÖdeyemeyenE SaĞlIk Hİzmetİ yok

Sağlık hizmetlerinden yararlanmayı prim ödeme şartına bağlayan GSS’na göre, 60 günü geçen prim borcu olanlar, acil, meslek hastalıkları, iş kazaları gibi bazı zorunlu haller dışında sağlık hizmetlerinden yararlanamayacaklar. Şu an ülkemizde Bağ-Kur’a bağlı çalışanların sadece yüzde 15’inin hiçbir prim borcunun olmadığı düşünüldüğünde, bu kesimin neredeyse tümüyle kapsam dışında kalacağını şimdiden öngörmek mümkün.

Aile içindeki kişi başı geliri 212 YTL’den az olanların, vatansız ve sığınmacıların, 65 yaş veya özürlü aylığı alanların, şeref, vatani hizmet aylığı ve gazi aylığı alanların, Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından bakılan çocukların, köy korucuları, 18 yaşından küçük olanlar ile dünya olimpiyat şampiyonlarının GSS primleri devlet tarafından karşılanacak. Aile içinde kişi başı gelir 212 ytl’den yüksek olduğu durumda ise kişiler kendi primlerini ödemek zorunda kalacaklar. Resmi kurumların açıkladığı açlık sınırının bile altında geliri olanlardan prim alınmasının öngörülüyor oluşu, getirilen reformun! “sosyal” hiçbir yanının olmadığını göstermektedir.

18 yaşını dolduran kadınlar (okuyorsa 25) ilk kez bu kanunla bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamından çıkarılarak sağlık hakkından yararlanabilmeleri için prim ödenmesi zorunlu hale geliyor. Ülkemizde kadınların iş bulabilme olanakları düşünüldüğünde, sağlık hakkından yararlanabilmek anlamında ciddi bir hak kaybıda böylece gündeme gelmektedir. Öyle görünmektedir ki en az üç çocuk yapılmasını isteyen Başbakan, işsizliğin yüzde 11.5, yoksulluğun yüzde 17.8 olduğu bir yerde çocukların üçünün de kız olması ihtimalini hiç düşünmemektedir. 

Aylık geliri 212 YTL ile 638.7 YTL arasında olanlar 25-55 YTL arasında, 638.7 ile 1.277 YTL arasında olan 73 YTL, 1.277 YTL’den fazla olanlar ise 146 YTL ödeyerek sağlık hizmetlerinden faydalanabilecek. Bu reformun çıkmasını hararetle savunan  TÜSİAD üyesi 450 kişi milli gelirin çok önemli bir bölümünü paylaşırken GSS içinse sadece 65700 YTL ödeyecekler. Oranlayacak olursak, asgari ücretin 1\3’ü gelire sahip bir kişi gelirinin yüzde 12’sini prim olarak öderken, trilyonları götürense “prime esas kazanç” kandırmacası ile neredeyse hiç prim ödemeyecek. Böylece sağlık hizmetlerinin finansmanı yoksulun, asgari ücretle çalışanın, dar gelirlinin sırtına yüklenmektedir.

Sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için prim ödüyor olmak yeterli olmayacak. Ayrıca ayaktan tedavilerde 2 YTL muayene başına (aile hekimlerinin muayenelerinden alınmayacak!) ilaç ve kurumca karşılanacak tüm ortez- protez gibi iyileştirme araç ve gereçleri içinse yüzde 10-20 arası katılım payı alınması zorunlu tutuluyor. Ortez ve protez için alınacak katılım payının miktarı asgari ücretin yüzde yetmişbeşini geçemeyecek. Buna karşın yardımcı üreme yöntemi tedavilerinde ilk denemede yüzde otuz, ikincide yüzde yirmibeş katılım payı alınması öngörülüyor.

Prim üzerine katılım payı ödenmesi, sağlık hizmetlerinden yararlanmak için yine de yeterli olmayacak, Tüm bunların üzerine ayrıca hizmetin Sosyal Güvenlik Kurumunca(SGK) belirlenen bedelinin bir katına kadar, Bakanlar Kurulunca belirlenen oranda fark ücreti alınabilecek. Şu anda yüzde  30 olan bu oran, istendiğinde yüzde 100’e değin arttırılabilecek. Kısacası, paran kadar sağlık anlayışı 1 Ekim’den itibaren resmen yürürlüğe girmiş olacak.

 

SaĞlIk, Sİgorta Kurumuna Emanet

Sunulacak sağlık hizmetlerinin kapsamını, miktarını ne kadar süreyle sunulacağını, ücretini SGK belirleyecek. SGK gelir gider durumuna göre sunulan sağlık hizmetlerinde kısıtlamalara gidebilecek. Bunun anlamı sağlık hizmet ihtiyacını belirleyecek olan kurumun esasen bir sigorta şirketi olmasıdır. Yani eldeki paraya göre hizmetin kapsamı belirlenecek, toplumsal sağlık gerekleri arka planda kalacaktır. 

 

Hekİm DeĞİl TezgÂhtar

Aile hekimliği pilot uygulamanın başladığı illerde İl sağlık Müdürlükleri ile sözleşme yapan aile hekimleri tıpkı tıp merkezleri ve hastaneler gibi bundan sonra SGK ile sözleşme imzalayacaklar, ücretlerini SGK’dan alacaklar. Bunun hekimler için mesleki bağımsızlığın zedelenmesi başta olmak üzere birçok olumsuz sonucu olacağı açıktır.

Yasa son derece sınırlı da olsa kimi olumlulukları da getirmiyor değil. 18 yaş altı tüm nüfusun GSS kapsamında kabul edilmesinin yanı sıra Bağ-Kur’luların sağlık hizmetlerinden yararlanmaları için gerekli olan 240 günlük prim gün, SSK çalışanlarının aile fertleri için gerekli 120 gün prim gün sayısının 30 güne inmesi, Bağ-Kur’luların yol ve refakatçi giderlerinin SGK tarafından karşılanacak olması iyileşme olarak görülebilir.

Yaklaşık birbuçuk milyon vatandaş gibi GSS’yi hazırlayıp reform diye sunan kimi bürokrat ve vekillerinde kendi çocuklarını yasanın olumsuzluklarından etkilenmemeleri için sigortalı yaptırdıkları ortaya çıktı. Bu durum gelmekte olan sosyal yıkımın boyutlarının hazırlayanlar dahil herkesçe bilindiğini göstermektedir. Bu yasa hiç kimse için bir umut olmadığı gibi kayıt dışılık, piyasalaşma, prim afları, talan gibi sosyal güvenlik sisteminin içerisinde bulunduğu durumun gerçek nedenlerine yönelik de hiçbir çözüm sunmamaktadır. Yaptığı, sağlık hizmetlerini piyasalaştırmak ve finansmanının bir bölümünü çalışanların üzerine yıkmak, bu yolla ücretin sosyal bileşenini düşürmektir.

GSS’nin resmen yürürlüğe gireceği 1 Ekim 2008 tarihi, “Sağlık Hakkı” talebi çerçevesinde bu güne dek yürütülen mücadele içinde bir milat olacaktır. Bundan sonra yapılması gereken büyük ölçüde piyasalaşmış olan sağlık hizmetlerinin toplumsallaştırılması için “Herkes için Sağlık ve Güvenli Gelecek” istemiyle mücadele etmektir. Bu mücadelenin siyasal yanı, kuşkusuz, olmazsa olmazıdır.

ALTAN       AYAZ- Birgün



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat