Uzunca bir süredir gündemde olan, 2007’de uygulamaya konulması beklenen ve hepimizi yakından ilgilendiren Genel Sağlık Sigortası bizlere; tek protokol, tek tip provizyon sistemi, tek fatura ve tek ödeme gibi sevimli unsurlarla sunuluyor. Ancak Genel Sağlık Sigortası’da sağlık hizmetlerinin sadece primlerle nasıl finanse edileceği, finansman sorunu arttıkça tasarruf amaçlı tedbirlerin artacağı bunun sonucunda da hastaların ellerinin daha çok ceplerine gideceği ve eczanelerin mesleki yaşamlarının nasıl sürdüreceğinden söz edilmiyor , sorgulanmıyor. TBMM’den 15.05.2006 tarihinde 5510 kanun no’su ile geçen Genel Sağlık Sigortası kanununda yer alan 97. madde aynen şöyle; “Sağlık hizmeti sonucunda tahakkuk etmiş alacakları faturaların teslim tarihinden itibaren en geç 75 gün içinde ödenir. İşlemlerin gecikmesi halinde tahakkuk eden tutarın % 75’i ila % 90’ı arasındaki tutar son ödeme tarihini takip eden ilk iş gününde alacaklarından kesilmek üzere avans olarak ödenir.” İlaç eczacılık sektöründeki herkes son günlerde yaşananların farkında. Dağıtım kuruluşları iskontolarında, vadelerde kısacası satış koşullarında değişiklikler yapmaya başladılar. Genel Sağlık Sigortası sonrası 2007 yılında eczanelerde yaşanacak ekonomik sıkıntıyı erken teşhis ederek kendilerini koruyacak önlemler peşindeler. Açıkça ödemelerde sorun yaşadıkları veya yaşama ihtimali olan eczaneleri birer ikişer elemek niyetindeler. Bilindiği gibi ilaç firmaları dağıtım kuruluşları ile yaptıkları kota anlaşmaları, teminat mektupları ve sene başında aldıkları çeklerle bir anlamda kendilerini garanti altına alarak risklerini azaltıyorlar. Firmaların baskısını yiyen dağıtım kuruluşları ise 2007 sonrasında eczanelerde yaşanması muhtemel sorunların çözümü için kendi yöntemleri ile bugünden önlem almaya başladılar. Sıraladığımız gelişmelerin ışığında, ilaç firmaları risklerini sıfırlamış ve ilaç dağıtım kuruluşları ise en aza indirme çabasındalar. İşlerin yolunda gitmediği dönemlerde ilaç-eczacılık sektörünün tüm oyuncularına görev düşmektedir. Sorunları aşmanın en önemli yolu; takım oyununu benimsemektedir. Bireysel çözümlerle sadece kendini kurtarmaya çalışmanın sonu hüsran olacaktır. Peki neredeyse tek alıcısı devlet olan biz eczacılar (üstelik ilaç pazarının neredeyse yarısını ithal ilaçların oluşturduğu ve ilaç pazarının % 50’sinin eczanelerin % 10’u tarafından karşılandığı bir ortamda) bu sıkıntılı dönemi nasıl aşacağız? Görünen o ki; 10 Şubat 2005 tarihinden itibaren ilaç fiyatlarında yaşanan indirimler ve sürekli değişen kamu iskontoları sonrasında öz sermayelerinde ciddi kayıplara uğrayan eczaneler Genel Sağlık Sigortası ile başlayan yeni süreçte mesleki yaşamlarını sürdürmekte güçlük yaşayacaklar. Öncelikli olarak bugünlerde görüşmeleri sürdürülen 2007 protokolünde geri ödeme süresi eczanelerde ekonomik sıkıntı yaşatmayacak çizgiye çekilmelidir. Devamında ise yılan hikayesine dönen “finans kurumu” hızla yaşama geçirilerek yaşanması muhtemel sorunlar engellenmelidir. Aksi halde küçük ve orta ölçekli eczanelerde başlayacak yangın çok kısa sürede “bana bir şey olmaz” diyen yüksek cirolu eczaneleri de yok edecektir. Böylesine önemli bir süreçte fatura eczacıya çıkmadan çözüm bulmak ve tüm üyelerini koruyacak protokollere imza koymak meslek örgütünün temel görevidir. Üyeleri zarar görürken müdahale etmeyen ve gereğini yapmayan örgütün varlığı tartışılır hale gelecektir. Kısacası; bindik bir alamete demeden hep birlikte çıkış yolu bulmak ve tüm eczaneleri koruyacak bir model ortaya çıkarmak zorundayız. Aksi halde çok geç olacak . Saygılarımla.
Ecz. Tuncay SAYILKAN
İZMİR ECZACI ODASI BAŞKANI |