GÖRÜŞ
SADIK ÇELİK
Bitkisel Tedavi ve Aktarlık Üzerine…
İçerisinde çeşit çeşit baharatların esansların şifalı bitkilerin satıldığı yerleri ve bunların satıcılarını aktar olarak tabir ediyoruz. Bugün aktarlık mesleği tüm dünyada eczacılığın temeli olarak bilinir. Osmanlı zamanında Baharat Yolu ile Hindistan’dan ve diğer Uzakdoğu ülkelerinden gelen esansların, baharatların ve kurutulmuş çeşitli bitki çaylarının ve özlerinin satışıyla başlayan bu meslek, o dönemlerde Mısır Çarşısı’nda yapılırmış; halen de buralarda aktarlık mesleğini sürdürmekte olanlar vardır.
Evliya Çelebi’nin seyahatnamesine göre 17. yüzyılda, İstanbul’da 2 binin üzerinde aktarın yaşadığı rivayet edilir. Hindistan’da Ayurveda gibi alternatif sistemlerde, Uzakdoğu tıbbında, Osmanlı’da saray tababetinde belli bir disiplin içerisinde hazırlanan şurupların, macunların ve çeşitli bitkisel ilaçların yüzyıllar boyunca hastalıkların tedavisinde kullanıldığı söylenmektedir ancak o günlerde bu yöntem ve uygulamaların hastalıkları tedavi edip etmediklerini de yeterince bilememekteyiz. Oysa günümüze gelindiğinde modern tıp, bitkilerin tedavi amaçlı değil hastalıklardan korunma amaçlı olarak kullanılmasına müsaade etmektedir.
***
Bugün aktarlık ve bitkilerden yararlanma, bu mesleğin erbabı kişilerin elinden çıkarak daha çok dertlerine bitkisel şifa arayanları sömürmeye çalışan ve konu hakkında uzmanlığı olmadığı halde bilgiçlik taslayan kişilerin elinde amacı dışında kullanılmaktadır. Böyle derin ve köklü bir geçmişi olan bitkilerle hastalıklardan korunma ve aktarlık mesleği hafife alınmamalı, amacından saptırılmamalı, soruna salt ticari bir yaklaşımla da yaklaşılmamalıdır; aksi takdirde kişi sağlığı ve toplum sağlığı açısından olumsuz sonuçlar doğurabilecektir ve doğurmaktadır.
Halkımız sağlık sorunlarının tedavisinde, tıbbın çaresiz kaldığı durumlarda kulaktan kulağa dolaşan efsanelere, söylencelere, dini açıklamalara inanarak şifalı olduğu söylenen bitkilerin satıldığı bu tür yerlerden çare arıyor çünkü, burada satılan ürünlerin şifa olacağına inanarak, yarar sağlamasa da zararı da olmayacağını varsayarak mucize bekliyor. Oysa ki, “her derde deva” diyerek satılan bazı bitkilerin bilinçsiz ve aşırı kullanımının bırakın tedavi etmeyi, hastalıklardan korunmayı; çeşitli sağlık sorunlarından ölümlere kadar yol açabileceği uzmanlarca açıklanmakta.
Uykusuzluk, kabızlık, hazımsızlık gibi basit sorunların çözümü için bitkisel yöntemler uygulanabilse bile bunların olur olmaz kullanılması sıkıntıya neden olabilmektedir. Yine, sağlığı korumak ya da güçlendirmek için doğal bitkilerden faydalanılabilir ancak uzmanlar bitkisel çözümlerin tedavi amaçlı olarak kullanılmasına karşı bizi uyarıyorlar.
***
Maalesef, bu bitkilerin hammadde olarak kullanıldığı ilaçlar, ancak eczanelerden reçete ile hatta bazıları yeşil reçete ile temin edilebilirken bu bitkiler her köşe başında ruhsatsız ve denetimsiz bir şekilde açılan, hijyenik olmayan dükkânlarda serbestçe ve sorumsuzca alınıp satılıyor.
Bu noktada, basına ve medyaya büyük iş düşüyor. Çünkü aslında, bu bitkilerin satışını körükleyenler en başta bunlarla ilgili haberleri yapanlar. Söz konusu sağlık olunca, bu haberler çok okunuyor, çok rating topluyor. Halkı yanıltanlara ve yanıltıcı haber yapanlara da yasal yaptırım uygulanması gerekir.
Son söz olarak halkımız da bu tür bitkileri satın alırken ve tüketirken dikkatli olmalı ve mutlaka kendi doktoruna danıştıktan sonra karar vermeli, aksi takdirde kaş yapayım derken göz çıkarabilir; şifa bulayım derken sağlığınızdan olabilirsiniz. Unutmayalım ki bu tür bilinçsiz tedaviler, bizi halkımızın deyişiyle “iki rahmetten birine” yani şifaya kavuşturabileceği gibi diğer rahmete, ölüme de yol açabilir.