ORHAN BURSALI
Zehirbilimcilerin pazartesi günü biten ulusal kongresinde tartışılan konulardan biri, bitkisel ilaç veya ürünlerin istenmeyen yan etkileri, ruhsatlandırılmaları ve yaşanan sorunlar üzerineydi. Bildirileri ve tartışmaları ilgiyle izledim!
Dünyada bitkisel ürünlerin sağlık ve tedavi amaçlı olarak kullanımlarında artış var. “Doğal olan sağlıklıdır” modasının arkasındaki itici güç, daha ekonomik olmaları.
Yüzyıllardır pek çok etkisi bilinen bitkiler, büyük çoğunlukla yine geleneksel tarzlarda (kaynatarak vb.) tüketiliyor. Daha az olarak, etken maddeleri elde ediliyor ve piyasaya çıkartılıyor... Bitkisel ürünler girecek ve yasal ilaç muamelesi görecekse, ilaç üretiminin ana süreçlerinden geçiyor; etkinliği, yan etkileri ölçülüyor; sonuçta hap veya sıvı dozlar halinde satılıyor.
Bizim ülkemizde, bitkisel ürünlerin tedavi amaçlı kullanımında tam bir kaos var.
Bitki satan aktarların sayısı hızla çoğaldı! Çuvallar vb. içinde satılan otların nelere iyi geleceği, hangi hastalıkları tedavi edeceği konusunda, sağlık ve eczacılıkla hiçbir ilgisi olmayan esnaf “tüketiciyi” veya “hastayı” bilgilendiriyor.
Pek çok profesör unvanlı veya “bitki uzmanı” kişiler de büyük medya tanıtımlarıyla “bitki bilimci” olarak halka sunulmakta ve onların yazdıkları kitaplar ve ambalajladıkladıkları mallar ilaç niyetine halka satılıyor!
***
Zehirbilimcilerin (toksikologlar) bu konuda en büyük dertlerinden biri, bitkilerin neye iyi geldikleri konusunda kulaktan dolma bilgilerle gerçek ilaç gibi satılması ve tüketilmesi...
Ama bu ürünlerin neye iyi gelmeyeceği ve zararları konusunda hiçbir bilgi verilmemekte. Nitekim piyasadaki kitaplara bakın, genellikle ve sadece “yararları” konusunda, bazıları tartışmalı ve kaynakları belirtilmemiş “bilgi”lerle dolu!
Yazılanların çoğu doğrulanmamış, test edilmemiş, yan etkileri ortaya çıkartılmamış... Kanıt, deney sonuçları yok.
Oysa tıp bilimi, kanıta dayalı olduğu sürece güvenilirdir. Yoksa tıp, ne bilim olur ne de sağaltıcı..
Bu yayınları yapanların ve bitkileri satanların da, ciddi bir hastalık durumunda hemen tıp doktoruna koştuğundan şüpheniz mi var!
Ama kanıta dayanmayan bir sağlık ve ilaç sektörü, milyarlarca liralık bir ticaret hacmi yaratmış durumda! Üstelik bu tüccarların önemli bir kısmı da, modern tıp ve ilaçlar aleyhine haksız ve kanıtsız söylentiler yayarak, haksız bir rekabet sürdürüyorlar! Ayrıca, doktor denetimi olmadığı için de yan etkilerini bilen yok.
***
Hacettepe Üniversitesi Eczacılık’tan Dr. Nursen Başaran’a göre “doğal olan tehlikesizdir, bitkisel ilaçların yan etkileri sentetik ilaçlara göre daha azdır” düşüncesi doğru değil. Bitkisel ürünler istenmeyen yan etkilere sahip. Bu ürünler ilaç olarak veriliyorsa, ruhsatlı olmalı, klinik deneylerden geçmiş ve yan-kronik etkileri biliniyor olmalı.
Başaran’a göre, bitkilerin etken maddesi, toplanma zamanına ve yerine, depolama koşullarına göre değişir. Ayrıca Uzakdoğu’dan gelen bitkilerde ağır metaller saptanabiliyor. İlaç metabolizmamızda rol alan enzimleri harekete geçirebiliyor veya işlevsiz kılabiliyor, bunun sonucunda ciddi etkileşmelere yol açabiliyor...
“Ginseng, ginkgo, sarmısak ve danshuan, kedi otu, sarı kantaron...” gibi pek çok bitkisel ürün, başka ilaçlarla birlikte kullanıldığında, pıhtılaşma bozuklukları, merkezi sinir sistemlerinde ve uyku ritminde bozulmalar ve metallere bağlı zehirlenmeler ortaya çıkabiliyor... Genlerde mutasyonlar, zehirleyici terkiplere, sedef belirtilerine kadar..
Bir maddenin ilaç olabilmesi için, biyolojik yararları ve tedavi edici dozu ve istenmeyen etkileri bilinmelidir!
Tıbbın babalarından Paracelsus’un bilinen sözüdür: “Bütün maddeler zehirdir, zehir olmayan madde yoktur, zehirle ilacı ayıran dozdur”...
“Bitkisel ürünler” bu ünlü sözün neresinde?