Ecz. Rıfat GÜNEY
…da nereye kadar açılacağız.
Açılarak birilerine bir yol mu açıyoruz yoksa bir alan mı?
Ve açtığımız yoldan kimler geçecek, açtığımız alanı kimler ve nasıl dolduracak ?
Açtığımız alan hangi yurt alanı dır ?
Açtığımız yol enerji ve su yolları mı ?
Arkada Ermeni ve Kıbrıs açılımları da var mı ?
Açılan bu ucu açık yollar ve alanlar sonunda bizi Lozan’ı da delip Sevr’e kadar mı götürecek?
Cevabı olan varsa beri gelsin.
Cevapları biz bilmiyoruz, açılımı açanlar bize söylemiyorlar, belki kendileri de açıkça bilemiyorlar.
Başbakanımız bir gitsin gelsin bakalım Amerika’ya, belki daha çok bilgiler edinebileceğiz.
Ancak bugün açıkça bildiklerimiz de var. Açılımın açık destekçileri…
Önce dış destekçiler; başta ABD, AB peşinden molla Mustafa Barzani.
Sonra iç destekçiler ; başta açılımın asıl sahibi olup olmadığı açık olmayan AKP, peşinden açılımın asıl sahibi olup olmadığı açık belli olmayan Abdullah Öcalan ve asıl müzakere Apo ile olmalıdır diyen DTP.
AKP din üzerinden siyaset yapıyor.
DTP Kürt etnisitesi üzerinden .
Adı birkaç kez değişti; önce Kürt açılımı idi, sonra demokratik açılım oldu en son milli birlik ve beraberlik açılımı.
Din üzerinden siyaset yapan bir parti demokrat olabilir mi ? Dinde demokrasi yok, sadece emirler ve emirlere itaat var.
Etnisite üzerinden siyaset yapan bir parti, milli birlik ve beraberlikçi olabilir mi ? bu sorunun karşılığını yazı ile vermeye kalksak başımız belaya girer.
AKP, ‘İrticai faaliyetlerin odağı ‘ olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla tescillenmiş bir parti.
DTP, kimi milletvekillerinin haklarında Apo’yu övmek ve PKK propagandasından dosyaları beklemede olan bir parti; şimdilik dokunulamıyor, dokunulmazlıkları var.
AKP’nin birçok milletvekilinin de suç dosyaları var; yolsuzluktan, rüşvetten, ihaleye fesat karıştırmaktan vb, kimileri Devletin en yüksek koltuklarında oturuyorlar ve onlara da şimdilik dokunulamıyor, dokunulmazlıkları var.
Ancak AKP iktidarı, dokunduklarını ve dinlediklerini yakıyor.
Bir taraftan, dünya çapında bilim adamından en çapsız psikopatına, en cahil mafyasına ne kadar ‘beş benzemez’ insan varsa Silivri’ye tıkıyor.
Öte taraftan, terör örgütü üyelerini, Devlet erkanı ve çadır mahkemeleri ile Silopi’de karşılıyor.
Mubalağa karşılama oluyor.
Memleketin halleri böyle…
Gelelim bizim hallerimize…
Bizim meslektaşlarımız ve meslek örgütlerimiz; dinci ve etnik siyaset karşısında nasıl duruyorlar?
TEB eski başkanı, bu parti sağlıkta devrim yaptı dedi ve gitti dinci partiden mebus oldu. Ve yerini buldu.
Sağlıkta devrim yapan parti, önce özelleştirme yoluyla sağlığın canına okudu sonra meslek haklarını bir bir elinden alarak Eczacıyı perişan etti.
TEB yönetimi, bu perişanlık karşısında nasıl bir duruşta durdu.. Esas duruşta mı?
Onlardan çıkan bir ses duyuldu mu ?*
Bir zamanlar TEB yönetiminin sağ siyaset anlayışına karşı, bir sol siyaset ve bu siyasetin odalar arası bir muhalefet örgütlenmesi vardı.
‘Çağdaş Eczacılar Platformu’ adındaki bu sol muhalefet, programlarında TEB yönetimleri için bakın ne yazmışlar:
‘…son yılların TEB yönetimleri sağlık, ilaç ve eczacılık alanında sağlık tacirlerinin ve ilaç tekellerinin yararına; halkın ve eczacının zararına olarak yerleştirilmeye çalışılan bir düzene karşı tepkisiz, edilgen ve savunan bir tutum sergilemişlerdir.’
Odalar arasındaki bu Çağdaş Muhalefetin bir anlamda öncülüğünü yapan İstanbul Eczacı Odası bugün ne durumda?
İstanbul Eczacı Odası kadroları içinde de kürt etnisitesi üzerinden politika yürütenler var.
Bunlardan biri ÇED web sitesinde, AKP’nin 22 Temmuz seçimlerini kazanmasını; toplumun demokratik değişim isteklerine, 27 Nisan e-muhtırasına, ‘seçim öncesi oligarşik asker sivil bürokrasisi eliyle pompalanan sanal rejim tehdit’ ine ve AKP’nin ‘AB sürecine en yakın duran tek parti olması’ na bağlıyor ve bağımsız adayların başarısını doğu ve güneydoğu halkına ‘haydi Türk Milleti ayağa kalk hamasetinden öte’ hiçbir şey yapılmadığı ile açıklıyordu.
Siyasi analiz dediğin işte böyle olur.
Halk, asker-sivil bürokrasiden nefret etiği için, demokratik değişim istediği için ve AB’ye yakın durduğu için; dinci partiyi iktidar yaptı, öyle mi?
Halk, dinci partilerin demokrat olamayacağını ve dinci partiler eliyle hiçbir ülkeye demokrasi gelemeyeceğini bilmeyebilir. Ama sen?
İstanbul Çağdaş Eczacıları bu düşünceler etrafında mı toplaştı?
Sonra ne oldu?
Sonra İstanbul Çağdaş Eczacıları TEB büyük kongresine yanlış adayla gitti.
Sonra ne oldu? Sonra, TEB sağ siyasetine karşı yıllardır yürütülen ve son yılarda TEB yönetimine epeyce yaklaşmış olan ‘Çağdaş Eczacılar Platformu’ ve sol siyaset anlayışı çöktü.
Olan, bu çöküş oldu.
Ey okuyucu bu yazıda çok soru sordum ancak bu sorular sana değil.
Ben attım ortaya..
Kim üstüne alınırsa; o cevap versin.
Ey Türk kardeşler..
Ey Kürt kardeşler..
Ey Alevi ve Sünni kardeşler..
Bu Cumhuriyetin kuruluşunda hepimizin kanı var.
Kardeşi kardeşe düşman etmeyelim.
Bu Cumhuriyet, bugüne kan revan içinde öle dirile geldi.
YARALARI KAŞIMAYALIM, YENİDEN KANATMAYALIM.
*Yazarın Notu: ‘Bu yazı, başka bir yayın organında yayınlanmak üzere iki hafta önce yazıldı. Orada henüz çıkamadı, kime niyet kime kısmet burada çıkıyor, yazı kaybolmaz.
Bu arada TEB’den de bir ses çıktı : önce utangaç paralı ilanlar olarak gazetelerde sonra, Eczane kapatma eylemi olarak sokaklarda.
Ancak biz böyle eylemleri zamanında çok gördük, bir iki enayi taviz alıp yada onu da alamayıp işin sonunu getiremezseniz eğer, bu Eczacı milletini haybeye yollara dökmüş olursunuz.
09.12.2009
İstanbul
Kaynak- cedizmir.org.tr