Ecz. Özcan KEKEÇ
İSTANBUL ODA SEÇİMLERİ VE TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ
Eczacının Sesi Yayın Kurulu dün bir ilke imza attı ve yaklaşan İstanbul Eczacı Odası Seçimleri öncesi İstanbul eczacısının önüne konacak dört listenin başkan adaylarına konuşma fırsatı verdi.Güzel bir adımın ileriki yıllarda da devamını diliyor ve Ecz. Hakan Gençosmanoğlu moderatörlüğünde tüm emeği geçenleri kutluyorum.
İstanbul’u iki yıl süreyle yönetmeye aday meslektaşlarımı dinledim öncelikle düzeyli, kaliteli ve samimi bir havada gerçekleşen bu toplantının eczacı tabanında karşılık bulduğu izlenimlerimin altını çizmeliyim.
Her biri birinden önemli projelerin bir çoğunun eczacı ve eczane işletmelerinin gündelik pratiğine nasıl yansır, eczane ekonomilerinde karşılığı ne olur bunların takipçisi olmak, doğru bilgilenmek meslek politikaları açısından çok önem arz ediyor.
İstanbul çalışma şartları,çalışma saatleri, fiziksel şartları, nöbet güvenliği ve her gün ağırlaşan eczane ekonomileri ile çok gerçekçi projelere vizyona ve tecrübeye emanet edilmesi bakımından çok iyi değerlendirilmeli, seçimlere katılım azami oranda ve İstanbul’un büyüklüğüne yaraşır sayılara ulaşmalıdır. Geçen yazımda da belirttiğim gibi ’’her dört eczacıdan biri..’’nin oyu ile eczacı tabanı gelecek umudunu sahipsiz bırakır,seçimi alan bir grubun bile gerçek başarısını gölgeleyeceği gibi tercih ’’renkleri’’ni soluk bırakır diye düşünüyorum.
2004 yılında gerçekleşen Sağlıkta Dönüşüm ile SGK İlaç Fiyat Kararnamesi Eczacılık mesleğinin yapısı ve alanı değişti. Eczacı, olmazsa olmaz e-reçetenin 6 harfli tılsımında geleceğini ve kaderini çözmeye çalıştı.Fiyat düşüşleri ile her gün biraz daha eriyen sermayesini Kamu Kurum İskontolarıyla yalnızlaşan sahipsizliğinin çözümünü bekledi. Devletin tasarruf tedbirleri ile ’’yaşam’’alanı daraltıldı.eczane iflasları ve indirilen kepenkler görmezden gelindi.Her yıl artan işletme giderlerini ek kaynak ve kredilerle çözmeye çalıştı.Sistemin ve hekimin hatasının haksız ve hukuk dışı kesintilerle tek sorumlusu ve ’’günah keçisi’’ oldu. Önüne konulan Muayene ücreti tahsildarlığının hasta önünde mücadelesi ile ve hasta ve ilaç alanındaki mesaisinin önüne geçti.Reçete başı 75 kuruşlarla onuru zedelendi. Önü alınamaz İnternet satışlarıyla eczaneler dermokozmetik çöplüğüne dönüştü. Bunların yanında sürekli artan fakülte sayısı ve yeni mezunlarla kalitesiz bir eğitimin yarattığı işsizler ordusuyla ’’memnun değilsen hemen bırak yerine yapacak yeni birileri hazır!..’’politikaları kendini hissettirdi.
Bu kara tablonun içinden bir umut ışığı görmenin ve çözüm odaklı meslek politikalarının konuşulacağı adımların atılacağı tek çatı Türk Eczacıları Birliği’dir.
Türk Eczacılar Birliği, mesleğin çatı örgütü olarak bu gerçekler ışığında devletin karşısına oturacak,çözüm önerileri ile tabandan aldığı gücü çok demokratik bir temsiliyet tecellisiyle pazarlık ve protokol görüşmelerine taşıyacak gerekirse de yasadan aldığı örgütsel gücünü masadaki muhataplarına hissettirecektir. Çözümsüzlüğün değil çözümün bir parçası olarak,örneğin ’’akılcı ilaç kullanımında" sorumluluğun eşit oranda paylaşımına katkı sunacak yükü sadece eczacının omuzlarına bırakmamanın gayretinde olacaktır. Olmalıdır!
İstanbul gibi mesleğin ’’Amiral Gemisi’’ diye adlandırılan mesleğin en yakıcı sorunlarıyla yaşam savaşı veren meslek tabanının oluşturduğu devasa yapının Türk Eczacılar Birliğinin yapısının içinde yer alması artık kaçınılmaz bir beklentidir.
Şu anki Oda Yönetiminin seçimi kazandıkları 2015 yılında Türk Eczacılar Birliğini hedefleyen kararı ve seçtiği Başkan adayı ile bir İstanbul eczacısı olarak içime su serpse de, Büyük Kongrede Sayın Erdoğan Çolak’ın aynı listede buluşma çağrısıyla Başkan Yardımcılğına razı edilip,perde gerisinde de ’’üstü çizilerek’’ve umutlar heba edilerek başka bir bahara ertelenmiştir. Yani, kendi odası Adana ön seçimlerinde seçilecek listeye giremeyen ve de bağımsız olarak listeyi delerek Ankara ya gelen sayın başkana ’’can suyu’’olmuştur.
Son 12 yılın birikiminde eczacı tabanının ortak sesi Türk Eczacıları Birliği yapısı ve anlayışının değişmesi yönündedir. Sayın Erdoğan Çolak yönetimine destek veren bir çok Eczacı Odamızın talebi ve beklentisi bu yöndedir. Sayın Çolak’ın Büyük kongrede yarıştığı diğer bir başkan adayının adının zikredilmesi de tabiri yerindeyse doğmamış çocuğa ’’don’’biçmektir.
Bu gerçekler doğrultusunda Türk Eczacıları Birliğini Seçim bildirgesinin en üstüne yazan tercih sanıyorum tabanın sesi ve kazananı olacaktır olmalıdır. Bu tercih isimlerin ve grupların en önüne geçecek bir ortak beklentinin en hayati gerçeği olmalıdır.
24 Eylül de güzel bir pazar sabahının geleceğin ve umutların yeşermesine vesile olacağı adımların çok kalabalıkla coşku ve barış içinde gerçekleşmesi ile tüm aday listelerine başarılar dilerken yazıma çok sevdiğim bir özgürlük savaşçısının efsane bir sözüyle veda etmek istiyorum
’’Hayattaki en büyük zafer hiç bir zaman düşmemekte değil, her düştüğünde ayağa kalkmakta yatar.’’ -Nelson Mandela-
Saygılarımla...