Geleceğin Sağlık Anlayışı: KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ TEDAVİ
Uzm. Ecz. Ayşe Arık
Genlerimiz, saç ve göz rengimiz gibi fiziksel özelliklerimizi belirlediği gibi, kısmen vücudumuzun ilaçlara ve besinlere nasıl tepki verdiğini de etkiler. Yakın zamanda gen haritalarına bakılarak yapılan tedavilerin, özellikle kemoterapi alanında başarılarını okuyoruz. Başka bir taraftan da, bireylerin genetik profili ile besin metabolizması ve mikrobiyota arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalar her geçen gün hız kazanıyor.
Bir organizmada bulunan genlerin tümünü̈ (genom) incelemek için kullanılan yöntemler bütününe genomik denir. Genomik, genomların yapısına, işleyişine, haritalanmasına ve düzenlenmesine odaklanan disiplinler arası bir bilimdir. Genomik teknolojiler, bireyler arasında DNA baz dizilişi bakımından bazı farklılıklar olduğunu ortaya koymuştur.
Bu bilgiden yola çıkıldığında; aynı hastalığa sahip hastalara, aynı ilacın verilmesini öneren geleneksel yaklaşımın aksine, hastalara kendi genetikleri, ilgili çevresel faktörleri ve yaşam tarzlarına uygun olan ilaçların reçete edildiği bir tedavinin daha başarılı olacağı fikri doğmuştur. Ayrıca genetik yapıya uygun olmayan diyetlerin, çeşitli hastalıkları aktive edebileceği gibi, aynı türde beslenen iki farklı bireyin yanıtının farklı olabileceğini gözler önüne sermiştir.
Farmakogenomik, bir kişinin genlerinin ilaçlara nasıl tepki verdiğini nasıl etkilediğini inceleyen bir araştırma alanıdır. Uzun vadeli hedefi, her bir kişi için en uygun ilaçların ve dozların seçilmesine yardımcı olmaktır. Her hastayı ayrı ayrı tedavi etmeyi amaçlayan bu alana kişiselleştirilmiş tıp ya da hassas tıp diyebiliriz.
Nutrigenomik ise, belirli besin bileşenlerinin ve/veya biyoaktif maddelerin, vücuda alındıktan sonra oluşturdukları biyolojik yanıtları anlamak ve çözümlemek için moleküler teknikler kullanan bir disiplindir.
Nisan 2003’te tamamlanan İnsan Genomu Projesi (HGP), insanların 20.500 civarında gene sahip olduğunu ve bu genlerin %99,5’inin birbirleriyle benzerlik gösterdiğini ortaya koymuştur. Geriye kalan %0,5’i ise bireylerin göz rengi, kan grubu ve çeşitli hastalıklara olan yatkınlıkları gibi özelliklerden sorumlu olan varyasyonlardır.
Aslına bakılırsa, bu uygulama çok eski bir tarihte de karşımıza çıkıyor. 2.500 yıl önce, ‘’Batı Tıbbının Babası’’ olarak bilinen Hipokrat’ın da bu yaklaşımı benimsediğine dair Sykiotis ve arkadaşları tarafından yayımlanan ilginç bir makale var. Hipokrat’ın hastalıkların kişiden kişiye değiştiğine ve farklı hastalara farklı ilaçlar verilmesi gerektiğine inandığını belirtiyor.
Günümüzde gen haritalandırmalarının en çok kullanılan alanı onkoloji. Genetik testler, başta akciğer, meme, kalın bağırsak, böbrek ve melanom adı verilen cilt kanserlerinin özel bir türünde olmak üzere birçok kanser türünde yavaş yavaş kullanıma giriyor. Bu genetik haritalama yöntemi ile aynı zamanda immünoterapi tedavilerinin de ne derece etkili olabileceği tespit edilebiliyor.
İlaçların işleyişinde genlerin rolü nedir?
Genler, protein molekülleri oluşturmak için DNA'da yazılmış talimatlardır. Farklı insanlar aynı genin farklı versiyonlarına sahip olabilir. Her versiyonun biraz farklı bir DNA dizisi vardır. Bu varyantlardan bazıları yaygın, bazıları ise nadirdir.
Bu DNA dizilimindeki değişiklikler, ilaçları vücutta daha fazla veya daha az aktif hale getirebilir. Karaciğer enzimlerinin genlerindeki küçük farklılıklar bile bir ilacın güvenliği veya etkinliği üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir.
CYP2D6 olarak bilinen bir karaciğer enzimi, tüm reçeteli ilaçların dörtte birinde etkilidir. Örneğin; ağrı kesici kodeini aktif formu olan morfine dönüştürür. CYP2D6 geninin 160'tan fazla versiyonu vardır. Tipik olarak, insanlar her genin iki kopyasına sahiptir. Bununla birlikte, bazı insanlar CYP2D6 geninin yüzlerce hatta binlerce kopyasına sahiptir. Fazladan kopyaları olanlar çok fazla CYP2D6 enzimi üretirler ve ilacı çok hızlı işlerler. Sonuç olarak, vücutları kodeini o kadar hızlı ve eksiksiz bir şekilde morfine dönüştürebilir ki, standart bir doz bile aşırı doz olabilir. Buna karşılık, CYP2D6'nın bazı varyantları çalışmayan bir enzim oluşturur. Bu varyantlara sahip insanlar, kodeini yavaş yavaş işlerler, bu da çok az ağrı rahatlamasına yol açar.
Onkolojide kullanınıma örnek olarak ise, meme kanseri ilacı trastuzumab'dır (Herceptin). Bu terapi yalnızca, tümörleri HER2 adı verilen bir proteinin aşırı üretimine yol açan belirli bir genetik profile sahip olan kadınlarda işe yarar.
Yani özetle; bu tür gen haritalandırmaları, hastaya hangi ilacı hangi dozda verebileceğimizi ve işe yarayıp yaramayacağını deneme yanılma yöntemi ile değil en baştan biliyor olarak tedaviye başlamamızı sağlayacaktır. ‘Herkese uyan tek beden’ anlayışı artık son bulmaktadır.
Farmakogenomik reçete yazma kılavuzlarını ve koruyucu sağlığı nasıl etkiler?
Şu anda doktorlar ilaçları çoğunlukla hastanın yaşı, kilosu, cinsiyeti, karaciğer ve böbrek fonksiyonu gibi faktörlere göre reçete ediyor. Farmakogenomik bilgiler ışığında ilaçların hatta OTC ürünlerin, nütrosotiklerin de kullanımı kişiye özel olacaktır. FDA onaylı yaklaşık 200 ilacın etiketlerinde artık farmakogenomik bilgileri içermektedir. NIH uzun yıllardır bu konuyu finanse etmektedir. Ayrıca araştırma bulguları www.pharmgkb.org adlı çevrimiçi bir kaynakta toplanmıştır.
Sadece ilaç değil, genetiğin beslenme ve coğrafya üstündeki etkisi araştırılmaktadır.
Grönland’ın Arktik bölgelerinde yaşayan eskimolarda, yüksek oranda yağ tüketimine rağmen, düşük düzeylerde kardiyovasküler hastalıklar görülmektedir. Yapılan bir araştırmada çalışmaya katılan neredeyse tüm eskimolarda, yağ asitleri desaturaz (FADS) genlerinde çeşitli varyantlar bulunmuştur; ancak bu varyantlar Avrupalıların sadece %2’sinde görülmektedir. FADS varyantları, çoklu doymamış yağ asitleri omega-3 ve omega-6’nın üretimini ve LDL kolesterol seviyelerini düşürmektedir. Muhtemelen bu çoklu doymamış yağ asitlerinin diyetle yüksek oranda alımı ile eskimolar dengeyi sağlamaktadır.
Eczacılıkta Gelecek Nasıl Olacak?
Daha önceki yazılarımda, gen haritalarına bakılarak ilaç yazılımı yapan bir 3D yazıcıdan bahsetmiştim. Çoklu ilaçları tek bir hapta toplayan bu yazıcı belki eczanelerimizin geleceği olacak. Hatta diğer giyilebilir teknolojileri de okuyup tüm bilgiler ışığında sentezleyen birer uzman olmamız olası senaryolar içinde.
İşin gen haritalandırma testi bölümüne bakacak olursak hali hazırda Amerika’da, kapsamına göre 100 ila 500 dolar arasında, hatta evde basit şekilde bile yapılabilecek testler mevcut. Bu test sistemleri dünyada hızla yaygınlaşıyor.
Yakın zamanda ilaç değil, beslenme ürünleri, vitaminler, destek ürünler ile ilgili de bu testlerin yapılabilmesi söz konusu. Kişiselleştirilmiş tedavi her alana yayılım gösterebilecek nitelikte.
Eczacılar için hastalık yatkınlıklarını bilmek, koruyucu sağlık alanında danışmanlığı pekiştirecektir.
Burada en dikkat edilmesi gereken husus ise, ‘Eczacıları devre dışı’ bırakabilecek formüllerin de beraberinde türetilmesini önlemek olacaktır.
Her yazımda özellikle altını çizdiğim şey; teknolojiyi ve onun getirilerini göz ardı edemeyiz bu bir gerçek ama bugünden olası senaryolara hazırlıklı olmak gerekir.
Her inovasyonun hayatımıza süratle girdiği çağda, gözümüzü kapatırsak mesleğimiz ciddi erozyona uğrayacaktır.
Bu bilinçle hareket edip, bunca yıllık köklü tarihe mensup ve kamu sağlığı için değer üreten bu mesleği, her koşulda büyük keyifle yapabilmek dileğiyle…
Kaynaklar