Eczacının Sesi e-gazetemizde yayınlanan 6 Şubat tarihli habere göre ABD’de yapılan bir araştırma sonucunda eczacılar, hemşirelerin ardından en dürüst ve ahlaklı meslek sahipleri olarak nitelendirilmiş.

Ahlak terimi; genellikle toplulukların davranışlarının kültürel, dini, seküler ve felsefi inanışları doğrultusunda yanlış ya da doğru olarak benimsenmesini belirtir. Bu benimsemeler süreç içersinde kendi kendine oluşur ve yazılı metinlere dayanmazlar. Dolayısı ile toplumlardan toplumlara farklılıklar oluşabilir. Her ne kadar farklılıklar oluşsa da yalan söyleyen, birine bilerek kötü muamelede bulunan, hal ve hareketleri ile zarar veren, iftira atan, yersiz isnatta bulunan unsurlara hiç bir toplulukta hoş gözle bakılmaz.

Bu benimseme kuralları, etik ilkeler olarak da tanımlanmaktadır. Bu konu ile uğraşan bilime de töre bilim (deontoloji) adı verilmektedir.

İnsanların olduğu gibi mesleklerin de "meslek ahlakı" olarak betimlenen, o mesleği daha iyi yapabilmek, gereklerini daha iyi yerine getirebilmek için uyulması gereken kuralları vardır. Bu kurallar ve kurallara uyum sağlanması o mesleğin kamuoyunda saygı ve güven kazanmasının temelini oluşturur.

Yine gazetemizde yer alan 8 Şubat tarihli bir başka haberde de, TUBİTAK destekli bir çalışma sonucuna göre eczacılık, ülkemizde en itibarlı meslekler arasında 11. sırada yer almış. Katılan deneklerin sıralamada önem verdikleri ilk üç özellik iyi bir ücret, iş garantisi ve iş güvenliği imiş. Bu araştırmaya göre bedensel çalışma gerektiren meslekler itibar sıralamasında alt sıralarda kalmışlar.

Gerçekte olmaması gerek ama, haberlerden anladığım kadarı ile ülkemizde itibar anlayışı ekonomik gelir ve beyinsel emeğe endekslenmiş gibi görülüyor. Oysa ki mesleki itibarın, ekonomik getirisinden ziyade o mesleğe mensup kişilerin genel anlamda ülke insanına katkıları ve o mesleği icra ederken gösterdikleri meslek ahlakı kurallarına gösterdikleri uyum ile değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.

ABD’li meslektaşlarımızdan bu izlenimi nasıl oluşturdukları konusunda öğrenmemiz gereken bir şeyler var diye düşünüyorum.

Yazıma bir fıkra ile son vereyim;

Üniversite son sınıf öğrencisi yazılı sınavından kalınca doğru hocasına gider:
-"Siz sınıfta bırakarak hayata atılmamı önlüyor
ve beni cezalandırıyorsunuz. İşin bu yanını hiç düşündünüz mü?"

-"Tabii düşündüm. Hocanın görevi bilgiyi ölçmek, yeterli olmayanı sınıfta bırakmak değil mi?"

-"İyi. O zaman size bir teklifim var. Bir soru da ben size soracağım. Doğru cevabı verirseniz, ben kötü notumu kabul edip sınıfta kalacağım. Bilemezseniz, notumu düzeltecek ve sınıfı geçirteceksiniz."

Hocanın keyfi yerinde. Teklifi kabul eder ve öğrenci sorar:

-"Yasal olup, mantıklı olmayan nedir? Mantıklı olup, yasal olmayan nedir? Ve de ne mantıklı ne de yasal olmayan nedir?"

Hoca uzun uzun düşünür ama cevabı bulamaz. İddia gereği öğrencisine iyi not vererek sınıfı geçirir. Ama aklı da soruda kalır. Sonunda sınıfın en iyi öğrencisini çağırır, olayı anlatır ve sorunun yanıtını bilip bilmediğini sorar.

Öğrenci hemen cevap verir:
-"Siz 65 yaşındasınız ve 23 yaşında bir kadınla evlisiniz. Bu yasal ama mantıklı değil. Karınızın 25 yaşında bir sevgilisi var. Bu mantıklı ama yasal değil.
Siz karınızın sevgilisini, zayıf alıp sınıfta kalması gerekirken iyi not verip mezun ediyorsunuz. Bu ise ne mantıklı, ne de yasal." ...

 

İLETİŞİM

e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746

https://twitter.com/#!/ECiftci1

https://www.facebook.com/#!/ertan.ciftci1

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat