Serhat şehri Kars’ta üç günlük macera…
Doğu ekspresinin trenle Kars’a yolculuğu çok popüler oldu, bu sayede bölge turizm açısından altın çağını yaşamakta…
Ancak zaman az, çok yer görmek için uçağı tercih ettik.
İlk gün Ruslardan kalan binaların tarihini dinledik…
Kars Çayı’nın kenarında sıralanmış ve döneminde askeri üs olarak kullanılmış güzel binalar şimdi konservatuar ve otel olarak görevini sürdürüyor… Kuş seslerinin ortasında ki derin sessizlikte ne güzel bir sanat merkezi diye düşünmeden yapamıyoruz. Binalardan biri de opera binası olarak faaliyet göstermiş. Rus döneminde küçücük şehirde 4 opera binası varmış, şaşırtıcı değil mi?
Sis, kar, bulut, dağ, taş her yeri beyaz bir şehir burası, Orhan Pamuk’un ‘Kar’ romanını başlayıp bitiremeyenlerden biriyim. İçim kararmıştı okurken bırakmıştım. Buraya yola çıkarken sessizliğin beni korkutacağını, karanlığın kasveti ile dolacağımı sanarken başka bir dünya ile karşılaştım.
Akşam bir mekanda bağlamaları ile aşıkların atışmasını duyarken, başka bir mekandan akordeon eşliğinde Azeri şarkıları, diğerinde Kafkas gençlerin dansları ile eğlencenin tadına varabilirsiniz.
Deneyimli rehberimiz kısa sürede çok yeri bize tanıttı.
Atatürk Kars’a geldiğinde işte bu resimdeki balkondan ahaliye bir konuşma yapmış.
Mahalli müzisyenler atamız şerefine bir beste yaparlar ve tren garına gelip de indiğinde okurlar;
Hoş Gelişler Ola
Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa
Askerin milletin bayrağınla çok yaşa
Arş arş arş ileri ileri
Arş ileri marş ileri
Dönmez geri Türk’ün askeri
Sağdan sola soldan sağa
Al da bayrağın düşman üstüne
Cephede süngüler ayna gibi parlıyor
Azeri Türkleri bayrak açmış bekliyor
Arş arş arş ileri ileri
Arş ileri marş ileri
Dönmez geri Türk’ün askeri
Sağdan sola soldan sağa
Al da bayrağın düşman üstüne
Parlayan yıldızın alemi tenvir eder
Cumhuriyet bayrağı semalar içre süzer
Arş arş arş ileri ileri
Arş ileri marş ileri
Dönmez geri Türk’ün askeri
Sağdan sola soldan sağa
Al da bayrağın düşman üstüne
Sözleri Mehmet Türker yazar, Tağı Oşenyüzen ise besteler.
Atatürk bu karşılamadan çok duygulanır ve besteciyi ödüllendirir.
Besteci Tağı Bey geçim sıkıntısı çeker ve bu yüzdende intahar ettiği söylenir.
Daha sonra evinde Ata’mızın verdiği 500 tl lik çek bulunur. Ata’nın imzası olduğu için kıyamadığı ve çeki bozdurmadığı anlaşılır.
Çıldır gölü ise bir başka güzel; donduğu zamanlarda üstünde kızaklarla dolaşabilirsiniz.
Ani Harabeleri
Yaz ya da kış başlı başına bir gün boyunca gezilebilir.
Ermeni tüccarların büyük bir ticaret alanı olmuş bölge zenginleşmiş ve her bir zengin tüccar kendi adına kilise yaptırmış, Osmanlı’ya geçince bazıları cami haline getirilmiş.
Ermenistan’la arasında sadece bir nehrin olduğu Ani, İzmir’deki Efes gibi…
Kars Müzesi
Arkeolojik, Etnografik ve Taş eserlerin sergilendiği önemli müzelerimiz arasında yer almaktadır.
ARKEOLOJİ SALONU - Paleolitik (yontma taş çağı) dönem eserleri Taş El Baltaları ve Dinozor Kemiği - Eski tunç çağı eserler - Eski tunç çağı madeni eserleri - Urartu dönemi eserleri - Sikkeler - Roma ve bizans dönemi eserleri - Hristiyanlık dönemi eserleri - Pithoslar (zahire küpleri) - Selçuklu dönemi eserleri - Taş eserler
ETNOGRAFYA SALONU - Yöresel yün dokuma aletleri - Osmanlı kaftanları - Gümüş kafkas kemerleri - El Yazma eserler - Mühürler - Bakır mutfak kapları - Semaver ve Şamdanlar Etnografik eser sayısı: 1254 Arkeolojik eser sayısı: 2014 Sikke sayısı : 4152
KAZIM KARABEKİR PAŞA’YA AİT VAGON
Kars’ın kurtarıcısı 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşaya 13 Ekim 1921 Kars Antlaşması için şehrimize gelen Rus Generalleri tarafından hediye edilen Beyaz Vagonu müzenin hemen dışında görebilirsiniz (Kazım Karabekir Paşa Kolordu Komutanlığı yaptığı yıllarda Kars – Erzurum arasına özel vagonu olarak kullanılmış).
BOĞA Tepe Köyü
Köylülerin misafirperverliği,
Güzel peynirler eşliğinde yapılan kahvaltı ardından köydeki peynir müzesini gezmek ayrı bir keyifti.
Boğatepe Köyü’nde bulunan Türkiye’nin ilk peynir müzesi Zavot Eko Müzesi’nde kaşar ve gravyer peynirinin geçmişte kullanılan malzemeleri sergileniyor.
1880 yılında İsviçreliler tarafından eski bir mandıra müze haline dönüştürülmüş, 2005 ‘de muhtar, köylüler, Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği çabalarıyla temizlenip, düğün vb toplantılar için düzenlenmiş, 2011 de ise Birleşmiş Milletler Bin Yıl Kalkınma fonundan aktarılan kaynakla restore edilip Peynir Müzesi haline gelmiş.
Köyde özellikle kadınların hakimiyeti göze çarpıyor.
İletişim, yabancı dil eğitimi, botanik vb gibi eğitim almışlar köylerinde ki bitki örtüsünü tanıyıp bitkilerden çeşitli merhemler ve soğuk sıkım yöntemi ile yağlar yaparak yaşlılarının ya da çocuklarının ufak tefek hastalıklarının tedavisine yardımcı olmuşlar.
Genel olarak bu şekilde yazacak çok derin bir tarih var. Örneğin Malakanların hikayesi başlı başına bir trajedi, süt içmeyi tercih ettikleri ve Protestanlığı bırakıp kendi felsefelerini yaşattıkları için yıllarca oradan oraya göç etmeye zorlanmışlardır.
Savaşı ve savaşmayı reddetmişler, insan öldürmeyi kabul etmeyip biz insanı seviyoruz savaşmayız, öldüremeyiz diyen bir grup değerli insan kendilerine ülke bulamamışlar.
Sevgiyle ve barışla yaşayın.
Ecz. Gül Kara