Engelli hafta

Sadece bir gün,

Sadece bir hafta mı?

Her gün, bir gün anar olduk…

Bugün engelli yarın yeni bir gün...

Olsun diyelim, 3 Aralık DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ diyoruz ama dünyada engellilere verilen özen ve önem nasıl?

Türkiye’de nasıl?

Ne talep ediyorlar?

Bir gün için bile olsa seslerini duyurabilsek yine de fayda…

Sosyal medyanın da etkisiyle farkındalığın artması sevindirici.

’’Herkesle eşit haklara, fırsat ve olanaklara sahip yurttaşlar olarak yaşamak istiyoruz.
-Nitelikli ve erişilebilir bir eğitim istiyoruz.
-Haklara, hizmetlere ve bilgiye erişimin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
-Herkes için tasarlanmış kentler, sokaklar, konutlar, toplu taşıma araçları, ürünler istiyoruz.
-Toplumsal yaşamda, bilimde sanatta ve siyasette etkin olarak yer almak istiyoruz.
-Temsil organlarında sadece engelli sorunları için değil ülke ve dünya sorunlarının çözümüne katkı sunabileceğimiz için de yer almak istiyoruz. 
-Her şeyden ücretsiz ve indirimli yararlanmak değil, ilave giderlerimizi karşılayacak düzenli bir engelli aylığı almak istiyoruz. ’’

 

1992 den beri 3 Aralıkta çeşitli organizasyonlar yapılıyor, bu talepler tekrarlanıyor!!! 

Yorumsuz…

Ancak; ECZACI, engelli yada değil herkese yardım elini uzatır …

Bilinsin ki; biz bunun için yemin ettik, ayrıca engellinin dahil herkesin en yakınındaki ve yanındaki sağlık danışmanı yine eczacıdır.

 

Bu hafta 2. konum benim hassas olduğum küresel ısınma ve iklim değişikliği... Kasım ayı içinde bir dizi belgesel yayınlandı.

"SALT’ın 2015’de gerçekleşen Paris İklim Değişikliği Konferansı paralelinde başlattığı "Bu son şansımız mı?”, 14-19 Kasım 2017  arasında 8 belgesel gösterimi ile devam etti.

2017 Bonn İklim Değişikliği Konferansı’nı (COP23) takiben, “Thank You for the Rain” (Yağmur için Teşekkürler) belgesel filminin İstanbul’daki ilk gösterimiyle başlayan program, 14-19 Kasım arasında iklim değişikliğiyle bağlantılı çevre sorunları ile çeşitli araştırma ve girişimleri inceleyen sekiz belgesel filmini sundu.

Bunlardan biri;

Lüfer – Boğazın Prensi/ Blue Fish – Prince of Bosphorus (2015)

Yönetmen: Mert Gökalp

Mert Gökalp’in belgeseli İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi’ndeki canlı türlerinin; ağır endüstri, bilinçsiz avlanma ve tüketim gibi nedenlerle karşı karşıya kaldığı kritik tehlikeleri İstanbul’un simgelerinden biri olan Lüfer balığı üzerinden anlatıyor. İnsan eliyle doğaya verilen zararın bir şehrin insanlarına ve kültürüne nasıl etkileri olduğunu ele alan belgesel bir yandan kamerayı sualtına da sokarak anlatılan hikayenin deniz altındaki izdüşümünü de gözler önüne serdi.

Diğer videolar da çok etkileyici izlemenizi tavsiye ederim.

Unutmayın bu dünyayı yaşanası kılmak için biraz çaba gerekli, yıllardır doğayı hor kullandık, artık isyan ediyor ve duymamızı istiyor.

 

Engellilerin ihtiyaç duyduğu malzemeleri bulundurmak eczane için fark yaratır.

 

 

İşte bu hafta tam bunu yaşadım Kadıköy’de otobüse binmek isteyen bir engelli vardı, otobüs biraz uzak durdu şoföre seslendi kaldırıma yakın dursaydın daha rahat binebilirdim dedi… Engelli rampası yoktu, yardım edeyim mi dedim istemedi ve bin bir güçlükle gideceği yere ulaşmak için uğraş veriyordu, aktif hayatın içinden kopmak istemiyordu.

Hayata biraz duyguyla bakalım... Yaşlıya, çocuğa, hayvanlara, engelliye, yeşile, denize...

Her gün bizim günümüz...

"Sevgili meslektaşlarım bu hafta 06.12.2017 tarihinde Adapazarı’nda  Medikal Malzeme anlatacağım hepiniz davetlisiniz"

Sağlıkla kalın.

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat