Dinlerken düşleyin dedi...
Yıl 1936...
Yalova’da iki katlı mütevazi köşkünde sallanan koltuğuna kurulmuştu, eline kitabını almış cümlelerin altını çize çize okuyordu, bir ara gözlüğünü indirdi aralık pencereden dışarı baktı, rüzgar çıkmış perdeleri uçuruyordu. Dışarıdaki ağacın dalları cama kadar uzamıştı adeta bana bak diye sesleniyordu, yaprakları ise beyaz tüle dolanıp dansa hazırlanmıştı... Koltuğundan kalkarak gramofona uzandı.
Fonda bir piyano sesi duyuldu.
O anda yaveri heyecanla içeri girdi.
Ağacın uzayan dalları eve zarar verecekti kesilmesi şarttı.
Adeta kükredi; HAYIR!
Bu ev yürür ama ağaç kesilemez.
Evet bu talimatla evi raylar üzerinde yürüttüler... Ulu çınar ağacı kesilmedi.
Yıl 2017
Piyanonu başında Fazıl Say, kendi bestesi olan Yürüyen Köşkü çalıyordu . Kendimizden geçmiş vaziyetteydik.
Küçük dev adam piyanosunun başına geçmeden seyirciye döndü ve dinlerken lütfen herkes kendi hayalini kursun dedi. Salondaki 5000 kişi aynı anda başka bir dünyaya yolculuk yaptık.
Atatürk kitabına geri döndü…
Piyanoda Fazıl Say vardı…
Hayran olduğum iki büyük Türk bir ulu çınarın gölgesinde buluştular...
Bir yandan doğa ve ağaç sevgisinin temelinde çevre bilinci olan büyük önderimiz Atamızın herkese örnek olacak bu davranışını düşünüyorum diğer yandan içinde bulunduğumuz dönemin yaşadığı küresel ısınma, iklim değişiklikleri, afetler, bitki ve hayvan türlerinin yok olması için doğaya yaptığımız haşin yağma ile çıkan sonucu...
Tabii ki iklim değişiklikleri en çok sağlığı tehdit edecektir.
Geçtiğimiz hafta Trabzonlu eczacılarla buluştuk. İstanbul’dan sonra, oradaki hava ise gayet yağmursuzdu.
Kendilerine medikal malzeme sözleşmesi yapıp yapmadıklarını sordum.
Herkes sözleşme imzalamıştı ancak sadece bir kısmı hasta bezi karşılıyordu.
Çok az, birkaç kişi de hazır ortez reçetesi karşılıyordu.
Sözleşme yapmak güzel de gelin Medikal malzemeyi de bulunduralım, reçetelerimize sahip çıkıp hastalarınızın başka mecralara gitmesine engel olalım lütfen…
Sağlıkla kalın...