Prof Dr Canfeza Sezgin

İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı

Teknoloji gelişmesi kanser tedavisine yansıyor mu?

Mutlaka yansıyor. Son yıllarda kanser sürecinin düzenlenmesi, kendisine karşı kullanılan tedavilere adaptasyonu ve direnç geliştirmesi, kanser hücrelerinin kendileri ve normal hücreler ile iletişimleri hakkında daha fazla bilgiye sahibiz. Yeni akıllı ilaçlar olarak isimlendirilen kanserin genetik yapısına özgü ilaçların da kullanıldığı eskiye göre daha başarılı tedavi seçenekleri var. Erken tanı koyma şansı daha yüksek. Otuz yıl öncesine göre kalınbağırsak kanserinde ortalama 7-8 kat, kan kanserlerinde 3-4 kat, meme kanserinde 2 kat daha fazla yaşama şansı var. Pankreas, akciğer, karaciğer, safra kesesi, safra yolları, böbrek ve mesane kanserlerinde çok büyük farklar olmasa da daha fazla yaşama şansı bulunmaktadır.

Kanser hücrelerinin normal sağlıklı hücrelerle bir ilişkisi var mı?

Kanser hücreleri kendi iç dinamikleri ile hareket ederken aynı zamanda çevredeki sağlıklı hücrelerle de ilişkiye girmekte, bazen onların da işlevlerini bozarak kendileri için enerji üretimini sağlayan köle hücreler haline gelmelerini sağlamaktadır. Bu köleleştirme bulgusu son yıllarda ortaya çıktı ve buna yönelik ilaç geliştirilmesi çalışmaları yapılıyor.

Köleleştirmeyi biraz açabilir misiniz?

Kanser hücrelerinin metabolizmaları sonucunda bazı zararlı maddeler (serbest radikaller olarak isimlendiriyoruz) oluşuyor. Bu zararlı maddeler de hemen kanser hücresinin yanında bulunan komşu sağlıklı bağ dokusu hücrelerini etkiliyor. Bağ dokusu hücrelerinin enerji kaynağı mitokondrilerde hasara neden oluyor ve metabolizmalarının değişmesine neden oluyor. Normal hücrelerde laktat ve pirüvat gibi maddelerin yapılması artıyor, bu maddeleri de kanser hücreleri yakıt olarak kullanıyor. Daha fazla çoğalıyor ve daha saldırgan tipe dönüşüyor.

Köleleştirme önemli görünüyor. Çözümü var mı?

Halen ilaç geliştirme araştırmaları var ama yıllar sonra kullanılabileceğiz ilaç olarak. Doğal ürünlerden kuersetin ve asetilsistein gibi bileşenler köleleştirme işleminin başlangıcındaki hasarın engellenmesinde yararlı görünüyor. Yardımcı tedavi olarak faydalanabiliyoruz. Kuersetin maddesi kapari ve kırmızı soğanda bol bulunur. Kanser tedavilerinden sonra kapari çayı günde 1-2 fincan, kapari konservesi 1 çorba kaşığı garnitür olarak, günde 1-2 kırmızı soğan besin listemizde bulundurulabilir. Pratiğimizde tamamlayıcı ve yardımcı destekleri de kullanıyoruz.

Bağışıklık sistemi önemli mi?

Bağışıklık sistemi özellikle kanser hücre sayısının daha az olduğu dönemlerde daha etkin savaşır. Kitlelerin büyük olduğu durumlarda hedef çok olduğu için başarısı azalır. Özellikle egzersiz, aşırı kilolu olmama, sağlıklı beslenme, yeterli D vitamini, yeterli çinko ve selenyum gibi mineral seviyeleri, moral ve motivasyonun iyi olması bağışıklık sisteminin kansere karşı mücadelesini arttırır. Bilimsel olarak yardımcı tedavilerde faydalı olduğu gösterilen bitkisel ve besin desteklerini de bağışıklık sisteminin etkisini arttırmada yardımcı olarak kullanıyoruz.

Kanser aşılarında son durum?

Kanser aşıları oldukça ümit verici sonuçlar elde edilmesini sağlayabiliyor. Henüz çalışmalar emekleme dönemini geçti, yürüme safhasında, önümüzdeki yıllarda koşacaktır.Günümüzde öne çıkan iki aşı var. Birincisi prostat kanserinde Sipuleucel-T aşısı, ikincisi küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde yardımcı tedavide kullanılan racotumomab’ dır. Ayrıca bağışıklık sistemi üzerinden etkili olan nivolumab ve pembrolizumab gibi diğer ilaçlar da bulunuyor. Önümüzdeki yıllarda kanser tedavisinin temelini bağışıklık sistemi üzerinden etkili ilaçlar oluşturacak gibi görünüyor.

Kanserde alkali tedavi nedir?

Özellikle tümör kitlelerinde oksijen azlığı ve değişen metabolizma nedeni ile kanser hücrelerinde asidik ortam olur. Kanser hücreleri de kendi canlılıklarını sürdürmek için bu asidik yükü hücre zarlarının dışına pompalar yardımı ile atar. Böylece kanser hücresinin pH değeri nötre yaklaşırken hücre dışındaki bölgede ise asidik ortam olur. Asidik ortam hücre dışında kanser hücresini bir nevi zırh gibi korur. Bazı hafif bazik yapıdaki kemoterapi ilaçları asidik olan bu ortamda birikir ve ilacın kanser hücresinin içine girişi azalır. Bu da kanser tedavisinin başarısız olmasına neden olur. Alkali tedaviler de bu prensipler üzerine geliştirilmiştir.    

Alkali tedavi nasıl yapılır?

Alkali tedaviler kanserde yardımcı yaklaşımlar olup kanser ilaçlarının yerini tutmaz. Ağız yoluyla bikarbonat verilmesi, ağız yoluyla yüksek doz proton pompa inhibitörlerinin kullanılması ve damar yoluyla bikarbonat kullanılması gibi tıbbi müdahaleler ile yapılmaktadır. Bu tedaviler de mutlaka onkoloji uzmanının denetiminde olmalıdır. Kanserin temel tedavisi değil yardımcı ve destek tedavisini oluşturur. Ayrıca bazı kanser ilaçlarının etkinliği alkali yapıcı maddeler alındığında azalır. Gelişi güzel kullanılmamalıdır.

Sağlıklı insanlar kanserden korunmak için alkali yapıcı ürünler kullanmalı mı?

Sağlıklı insanların yazılı ve görsel mecrada belirtilen alkali yapıcı ürünleri kanserden korunmak için kullanmaları uygun değildir. Alkali beslenme tarzı zaten doğanın gereği sağlıklı beslenmenin temelini oluşturur. Kanser gibi hastalıklarda ise kanseri hücresinin sahip olduğu asidik zırha karşı beslenme harici tıbbi tedaviler de gereklidir.

Kendileri ilaç olmadığı halde kanser tedavisinde etkili faktörler var mı?

Kesinlikle var. İkisinin de maliyeti çok düşük olup herkesin yapabileceği yaklaşımlardır. Birincisi egzersiz, ikincisi de ideal kilonun korunup kilo alınmamasıdır. Bu şekilde kanserin tekrarlama riski azaltılır ve tedavinin başarı şansını arttırır. Yeni bir araştırma kemoterapi yanında egzersiz yapan kanser hastalarında, egzersiz yapmayan hastalara göre tedavi başarısının daha iyi olduğunu gösterdi.

Nasıl bir egzersiz?

Herkesin kendisine uygun bir egzersizi seçmesi gereklidir. Özel bir hastalığı olanlar doktorlarının önerisine göre davranmalıdır. Genel olarak haftada 5 gün yarımşar saatlik yürüyüş, 20’ şer dakikalık yüzme veya bisiklete binme gibi egzersizler yeterlidir.

Son olarak ne eklemek istersiniz?

Her hastanın evresi ne olursa olsun tedavi olma şansının olduğuna inanan bir onkolog olarak bilimin bizlere açtığı yeni tedavi açılımlarının, tamamlayıcı ve yardımcı yaklaşmaların hastalarımıza uygun bir şekilde uyarlanmasının daha iyi sonuçlar almamızı sağlayacağını düşünüyorum. Hastaların kanser tanısı sonrasında ilk 2 ay içinde tedaviye başlanmasının başarı şansını arttırdığını hatırlamaları gereklidir.

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat