SUNUŞ...

Prof. Dr. Canfeza Sezgin, dolu dolu, sürekli üreten genç bir bilim insanı...

İç Hastalıkları Uzmanı, Tıbbi Onkoloji Uzmanı, Fitoterapi ve Hipnoz eğitimi almış, sayısız bilimsel araştırması, çalışması ve bilimsel yayını var. Dedim ya, dolu dolu bir bilim insanı.

Bitkisel İlaçlar özel ilgi alanı...

Sayın Sezgin’ le biz eczacıların da canlı olarak gündeminde olan "Bitkisel İlaçlar" ı konuştuk.

Sürekli altını çizdiği bir şey var: "Geleneksel Bitkisel Tedavi, hastanın tedavisinde tamamlayıcı tedavidir"

Beni en çok etkileyen çalışması ise bunca yoğunluğun orta yerinde KANSADER Başkanlığını yapması.

KANSADER(Kanserle Savaşan Ailelerin Öğrenim Gören Çocuklarına Destek Derneği), ailesinde kanser hastalığı bulunan çocuklara psikolojik ve sosyal açıdan destek veriyor. Eğitimlerine katkı sağlıyor. Bu işleri de gönüllü ve ücretsiz olarak yapıyor.

Yeni kitabı "hayykitap" yayınlarından çıktı. Adı "Tam Şifa".

Sağolsun, bana da imzalayıp verdi. 952 sayfalık bir çalışma. Tüm hastalıklarla ilgili bilgiler var içinde. Bence her meslektaşımın elinin altında bulunmasında sayısız yarar var. Edinince bana hak vereceksiniz. Eminim.

Canfeza Sezgin eczacılara çok yakın bir bilim insanı...

Kitabın girişinde şöyle yazıyor; "Bu kitabımı benim mesleki olarak gelişmemde büyük rol oynayan, fitoterapi bilgilerimin temelini oluşturan, kongrelerinde beni ağırlayarak, karşılıklı bilgi paylaşımlarımızın artmasını sağlayan Türk Eczacıları' na ithaf ediyorum..."

Önceden tanışıyorduk... Bizim e- gazetede de yazıları yayınlanıyordu. Canfeza Hoca'yı tanıyor olmaktan mutluyum.

Çok yararlı, bilgi dolu bir söyleşi oldu. Tabi yine olabildiğince söyleşiyi özetlemek zorunda kaldık.

Sevgili arkadaşlarım; Ecz. Özlem Demir, Ecz. Nurdan Şahin yine röportajın her aşamasına emek verdiler.

Bu güzel söyleşi için Sayın Prof. Dr. Canfeza Sezgin' e çok teşekkür ediyorum. Tabi insanlar ve bilim için yaptıklarına da... Sonsuz teşekkürler.

(H.G.)

Hakan Gençosmanoğlu Sordu, Canfeza Sezgin Yanıtladı

H. Gençosmanoğlu: Tekrar hoşgeldiniz hocam. Şöyle başlayalım... "Bitkisel İlaç" tanımlaması doğru bir tanımlama mı?

C. Sezgin: Hoşbulduk... Dostların arasında olmak çok güzel.

Evet... Ülkemizde belki biraz garip karşılanıyor ama bilimsel olarak bitkisel İlaç tanımlaması doğru bir tanımlama.

Dünya Sağlık Örgütü'nün tanımlaması da böyle. Almanya'da belli kurallara, bilimsel olarak belli endikasyonlara, belli dozlara bağladığı ruhsatlandırdığı ilaçlar bunlar.

Bildiğimiz gibi bitkilerle yapılan tedavilere de fitoterapi diyoruz. Bu alan Avrupa' da çok gelişmiş, Türkiye' de henüz yeni gelişiyor. Bizim gibi ülkelerde ruhsatlı çok az sayıda bitkisel ilaç olunca bunlara gıda takviyesi de deniyor.

 

Bitkisel İlaçların Güvenilirliği

H. Gençosmanoğlu: Bitkisel ilaç ne? Gıda takviyesi ne?

C. Sezgin: Aslında Gıda Takviyesi dediğimiz şey bitkisel ilaçların alt birimi. Bunlardan bazıları Sağlık Bakanlığı' ndan ruhsat alabilip, ilaç olma özelliği taşıyorlar. Hepsi değil.

Dünya' ya baktığınız zaman farmakopelerde değişiklik gösteriyor.

Avrupa farmakopeleri farklı, Uzakdoğu farmakopeleri farklı. Bizde Avrupa farmakopeleri ölçü alınıyor. Ülkemizde sağlık otoritesi böyle tercih etmiş.

Aslında Uzakdoğu'da da çok bitkisel ilaç var. Örneğin, Çin Farmakope'si dünyanın en kapsamlı farmakopelerinden biri.

H. Gençosmanoğlu: Bitkisel ilaçların güvenilirliği, etkinliği konusunda bilgi verir misiniz?

C. Sezgin: Bitkisel ilaçların "Ar-Ge" si olmalı.

Ürünün tarladan toplanmasına, toplanma zamanı, şartları, saklanması, depolanması, ilaç haline gelinceye kadar her aşaması çok çok önemli.

Burada bilimsel standardizasyon çok önemli. Stabilitesi, aktif bileşenlerinin standardizasyonu çok önemli. Tüm bu aşamalar bilimsel olarak uygun bir biçimde teminat altına alınırsa, aktif bileşenlerinin standardizasyonu teminat altına alınırsa, garanti edilirse ancak bu ürün ilaç olabilir ve ruhsat alabilir. Bu süreç çok zordur.

Bu ilaçlar gelenekseldir. Yıllarca insanların kullandığı, denenmiş ilaçlardır. Etkinliği, güvenilirliği varsa yan etkileri, dozları uzun yıllar içinde tecrübe edilmiştir.

Avrupa bunu yıllardır yapıyor... Almanya'da alıç ve sarımsak yıllardır kalp ve damar hastalıklarında başarıyla kullanılıyor.

Çörek otu, zerdeçal, sarı kantaron değişik hastalıklarda başarıyla kullanılıyor.

 

Ehil Olmayan Ellerde

H. Gençosmanoğlu: Peki neden genel olarak insanların hala bitkisel ilaçlara karşı bir güvensizliği ya da inanç eksikliği var?

C. Sezgin: Bir defa bu alanda bir kaos var. Neyin ne olduğu çok belli değil. Ehil olmayan, eğitimi olmayan insanlar, örneğin aktarlar işin içinde. Yasal alt yapı yeterli değil. Yeterli bir yasal düzenleme yok.

Bizde bitkisel ilaçları halk kullanıyor. Ama daha çok okumuş- yazmış kesim uzak duruyor. Doktorlar sahip çıkmıyor...

 

Doktorlar Neden Sahip Çıkmıyor?

H. Gençosmanoğlu: Doktorlar neden sahip çıkmıyor?

C. Sezgin: Çünkü; açık konuşmak gerekirse, ilaç alanı ve sağlık hizmetleri bugüne kadar hep ilaç firmalarının müdahalesiyle şekillenmiş. Onlar yönlendirmiş. Doktorların, sağlık hizmetine yön veren insanların ilaç firmaları danışmanlıkları var.

Bir ilacın ilaç olup ortaya çıkması, ruhsatlanması çok ciddi ekonomik yatırım gerektiriyor. Binlerce klinik çalışması olması gerekiyor. İlaç firmaları bu yatırımları yapıp, ilaç ortaya çıkınca ruhsat ve patent alıyorlar. Bitkisel, geleneksel ilaçta böyle bir şey yok.

O kadar yüksek karlılıklar yok. Artan kronik hastalıklarda insanları kimyasal ilaçlara bağımlı kılmak daha karlı bir iş. Avrupa literatüründe İbni Sina'dan bahsedilir. Bizde adı geçmez. "Geleneksel Bitkisel Tedavi" öğretilmez. Doktorlarımız bu konuda eğitimsiz.

Eczacılar?

H. Gençosmanoğlu: Bu çok önemli bir tespit...

C. Sezgin: Gerçek bu... Ekonomik nedenlerle bitkisel ilaçlarda küçük klinik çalışmalar yapılabiliyor. Bu da yetersiz kalıyor tabi.

Sonuç olarak doktorlar sahip çıkmıyor. Ben eczacıları bu anlamda daha özgür ve özerk görüyorum. Eczacılar özellikle son yıllarda bu alana sahip çıkmaya başladılar. Ama eczacılar da çoğunlukla reçete bazlı çalıştıkları, bu ilaçlar da reçete edilmedikleri için bu da yeterli değil...

H. Gençosmanoğlu: Ama eczacılar son yıllarda bu alanda çok yol aldılar. Konuyla ilgili sürekli meslek içi eğitimler yapılıyor...

C. Sezgin: Evet, biliyorum. Doktorlar da eczacılar da bu alana sahip çıkmalı. Yoksa iş ehil olmayan insanlara kalıyor... Ben eczacıları yalnızca bu ürünleri satan kişiler olarak görmüyorum. Eczacılar bitkisel ilaçları doktorlardan daha iyi biliyorlar. Bilgi sahibiler... Onlar da bu ilaçları halka anlatmalılar....Sahip çıkmalılar.

 

Ürün Çöplüğü?

H. Gençosmanoğlu: Bu alanda bir ürün çöplüğünden söz ediliyor. Ne diyorsunuz?

C. Sezgin: Evet... Kontrolsüz çok sayıda firma var. Bunların denetim altına alınması şart. Bu da yasal, etkili düzenlemelerle olabilir ancak...

H. Gençosmanoğlu: Ülkemizde ruhsatlandırma işinde biraz yasal düzenleme yapıldı...

C. Sezgin: Evet... Aslında Sağlık Bakanlığı'nın son yaptığı düzenlemeler bir devrimdir.

Ruhsatlandırma biraz kolaylaştı. Ama yeterli değil daha yapacak çok iş var. Bu alanda Sağlık Bakanlığı ile Tarım Bakanlığı arasındaki çekişmeye son verilmesi lazım. Ruhsatlandırmayı Sağlık Bakanlığı'nın yapması lazım. Bu yönde adımlar atılıyor. Doğrusu bu. Aslında bir geçiş süreci yaşıyoruz.

 

'Gelişmişlikle İlgili'

H. Gençosmanoğlu: Pazar payları incelendiğinde Avrupa'da Bitkisel İlaç kullanımın hızla arttığını görüyoruz... Gerçi bizde de sürekli artıyor ama Avrupa'da çok daha hızlı. Bunu neye bağlıyorsunuz?

C. Sezgin: Bu gelişmişlikle ilgili bir şey...

Refah düzeyi yükseldikçe insanların sağlıklı yaşama, yaşam kalitesine verdiği önem de giderek artıyor. Tüm dünyada ortalama yaşam ömrü uzuyor. Nüfus yaşlanıyor. İnsanlar yaşam kalitesine yöneliyor. Bu nedenle bitkisel ilaçların kullanımı da artıyor.

İlaçların çözüm bulamadığı kronik hastalıklar var... Alzheimer, Parkinson... Şekerin, tansiyonun, aşırı kilonun, kalp hastalıklarının çaresi, sıfırlanması var mı? Yok. Ortalama yaşam ömrü, refah düzeyi arttıkça sağlıklı yaşam beklentisi de artıyor.

Bitkisel ilaçlar hafif kalp hastalıklarında, hafif şekerde, hafif depresyonda bir sürü hastalıkta etkilidir. Bunlar klinik çalışmalarda görülüyor.

Bazı kimyasal ilaçların çare olmadığı durumlarda bitkisel ilaçların çare olduğunu görüyoruz...

 

Çare: Bitkisel İlaç...

H. Gençosmanoğlu: Mesela?

C. Sezgin: Halsizliğin ilacı var mı? Yok. Ama B vitamininin, Ginseng'in halsizliğe çare olduğu biliniyor. Bu yönde klinik çalışmalar var.

Avrupa'lı bitkisel ilaçlarla tedavi yöntemini uyguluyor bunu biliyoruz. Akgünlük ve Zencefil antienflamatuardır. Avrupa'da kullanılıyor. Hekim olarak gözlemlerimiz var. Kimyasal ilaçların tedavide etkin olmadığı bazı durumlarda bitkisel ilaçların tedaviyi sağladığını gözlemleyebiliyoruz.

Diğer yandan... Ben bir iç hastalıkları uzmanı ve onkolog olarak bitkisel ilaçlarla yapılan tedavilere tamamlayıcı tedavi diyorum. Yani aslolan genel olarak tıbbın kabul ettiği tedavi biçimleridir. Bitkisel tedaviye yardımcı tedavi diyorum.

1. BÖLÜMÜN SONU



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat