Sunuş
Çok şey söylendi onlara dair, çok şey yazıldı, çizildi… Suriyeli sığınmacılar. Savaştan kaçtılar, ülkemize sığındılar. Suriyeli sığınmacıların aldıkları ilaç, eczacılık ve sağlık hizmetleri nasıl veriliyor? Bu hizmet sırasında meslektaşlarımız, eczacılar neler yaşıyorlar? Ülkemizde kayıtlı 3.6 milyon, İstanbul’ da 550 bin sığınmacı olduğu söyleniyor. Bu rakamlar 80 milyonluk bir ülkede oldukça büyük rakamlar. İstanbul’ da belli bölgelerde yoğunlaştılar. Bu bölgelerden biri Esenyurt. Uzun yıllardır arkadaşlığımızın sürdüğü Ecz. Bülent Köse, Esenyurt’ da bir eczane sahibi. Oldukça fazla sayıda Suriyeli sığınmacıya hizmet veriyor, bulunduğu bölgede yoğunlaşmışlar. Suriyeli bir meslektaşımız da onunla birlikte eczanesinde çalışıyor. Bülent’ le değişik boyutlarıyla "Eczanesindeki Suriyeli Sığınmacıları", hastalarını, müşterilerini konuştuk. Yanında çalışan Suriyeli meslektaşımız Ecz. Yaser Aloush’ la da konuştum. Sonra bölgede sığınmacılara sağlık hizmeti veren Göçmen Sağlık Birimi’ ni ziyaret ettim. Orada çalışan Suriyeli Doktor A. H. İle ayak üstü sohbet ettim. “Çok etkilendim, çok sarsıldım” dersem yanlış olmaz. “İyi ki Türkiye gibi bir vatanım var, iyi ki…” dedim, yüreğimden ta içlerimden. Bir de dedim ki kendi kendime: “Savaş çıkartanlar, savaşların sahipleri, zulmünüz artsın... Artsın ki tez zamanda yıkılıp gidesiniz.”
Sevgili dostum Bülent’ e, Sayın Ecz. Bülent Köse’ ye, Suriyeli Ecz. Yaser Alousha’ a, Suriyeli Dr. A. H. Ye çok teşekkür ederim.
Suriyeli sığınmacılara özveriyle hizmet veren meslektaşlarıma sevgiyle...
Sizin için sordum, dinledim, yazdım…
Sindire sindire, ağır ağır, hissederek okumanız dileğiyle…
Ecz. Hakan Gençosmanoğlu
Söyleşi: Eczanedeki Suriyeliler
Kurallara Uymuyorlar, Yoksullar, Kötü Evlerde Yaşıyorlar
Bülent’ in oldukça büyük olan eczanesinden içeri girdiğimde ilk gözüme çarpan simsiyah peçeli giysileriyle üç kadın, hepsinin ellerinden tuttuğu çocuklar oldu. İlaçlarını alıyorlardı.
Çalışanlar beni arka tarafa Bülent’ in ofisine aldılar. Sarıldık, çaylar geldi, hoş beş… “Nihayet gelebildin” dedi. “Ancak” diye yanıtladım.
“Haydi anlat, bugün çok konuşturacağım seni” dedim.
Anlatmaya başladı…
“Bir defa şunu sana başlangıçta bir söyleyeyim, çok önemli çünkü. Suriyeli sığınmacılara, bu kadar büyük bir sığınmacı nüfusa, bu ülkede verilenleri, sağlık ve ilaç hizmetini başka hiçbir ülke veremez. Ben buna inanıyorum.
Eczane ortamını biliyorsun. Gerektiğinde çok rahat bir ortamda, burada sularını, çaylarını içerek bekliyorlar. İlaçlarını çok rahat bir ortamda kolaylıkla alıyorlar. Bu onlar için çok büyük bir olanak.
Savaş yüzünden kendi ülkesinden kaçarak başka bir ülkede yaşamak zorunda olan insanlar… E, zor tabi. Biliyorsun, İstanbul’ da sığınmacı kampı yok. Bizim Suriyeliler serbest yaşayanlar.
Genelde Yoksullar
Genel olarak sosyal anlamda geri bıraktırılmış insanlar. Kurallara pek uymak istemiyorlar. Böyle bir eğilimleri var. Örneğin, kalabalık olduğunda sıra beklemiyorlar. Sorun çıkartıyorlar. Ben de çalışanlarım da onlara en yüksek hoşgörü duygusuyla davranıyor, davranmaya çalışıyoruz.
Benim karşılaştıklarım genelde yoksullar. Yaşadıkları evlerin şartları çok kötü. Geçen gün bir hastadan 12 TL almam gerekiyordu. Kadın, uzun süre uğraştıktan sonra cüzdanından 8.25 TL çıkartabildi, güç bela. Baktım, son parası… Bırak, dedim almadım, alamadım yani. İlacın yanında itrıyat, kişisel bakım malzemeleri de alıyorlar… Ama en ucuzlarından. Paralı olanları da var tabi. Onlar hiç uğraşmıyorlar. Özel hastaneye gidiyorlar, ilaçlarını ’ceplerinden’ alıyorlar. Ama onlar bizim burada çok azlar ”
Çok Çocuklu, Erkekler Çok Eşli
“Genelde eğitimsiz gibi duruyorlar. Ama aralarında doktor, eczacı, diş hekimi, mühendis, veteriner vb. de var. Çok genç yaşta evleniyorlar. Nüfus artış hızları çok fazla. Çoğu doğum kontrolüne karşı. Erkeklerin çoğu birden fazla, 2, 3, 4 kadınla evli.
Tuhaf geliyor değil mi? Ama onlar için bu durum çok normal. Erkekler için çok eşlilik çok doğal. Çocuk yaşta evliliği normal görüyorlar. 20 Yaşında bir kız onlar için artık evde kalmış sayılıyor.”
Arapça Konuşan İstiyorlar
“Genel olarak mutlaka Arapça konuşabilen birisiyle muhatap olmak istiyorlar. Türkçe ya da İngilizce konuşmak mecburi olursa konuşuyorlar. Genel olarak hiç borç istemiyorlar. Çok sayıda sığınmacı hastam ve müşterim var. Ama onlara ait bir veresiye defterim yok (gülüyor).”
Hastalık Tehlikesi
“Ülkeye çok kontrolsüz girmişler. Ülkede kökünü kazıdığımız hastalıkların yeniden başladığını gözlemliyorum. Örneğin, Şark Çıbanı, El Ayak Hastalığı gibi… 4- 6 ay süren öksürük Suriyeli sığınmacılarla girdi ülkeye. Aşısızlık çok ciddi bir tehlike…”
Gerilmiştim…
Bülent anladı. İçeri seslendi. Kahveler geldi. Bir soluklandık.
Devam etti anlatmaya…
Mantar Hastalığı Öyle Yaygın Ki…
“Mantar hastalığı, öyle böyle değil çok ama çok yaygın. Diyabet, hipertansiyon çok fazla. Çocuklarda üst solunum yolları hastalıkları fazla. Kardiyolojik hastalıklar, kadınlarda doğum sonrası hastalıkları, astım, tüberküloz…”
Araya girdim sordum: Suriyeli bir eczacı çalıştırıyorsun. Onun hikayesi ne?
“Karnımı Doyur Yeter”
“Sığınmacılar oldukça fazla sayıda eczaneme gelmeye başlayınca zorluk çekmeye başladık… İletişim güçlüğü, dil problemi çektik. Suriyeli çalıştırarak bu sorunu aştık. Sonradan Yaser (Aloush) de başka bir çalışanım aracılığıyla bana eczaneye geldi.
Dedi ki; “Ben iyi bir eczacıyım. Ama işsizim. Aklıma eczaneden başka bir şey gelmiyor. Farmakolojim çok iyidir. Yanında 2 ay çalışayım. Karnımı doyur yeter. Ben de bu arada Türk ilaçlarını öğreneyim. Çok çabuk öğrenirim. 2 ay sonra istersen çalışmaya devam ederim.””
Sahi mi? dedim…
“ Evet aynen böyle oldu. Düşündüm ki, ben de aynı duruma düşsem meslektaşımın yanına giderdim. Hızlıca Bakanlıktan çalışma ve oturma iznini aldık ve uygun bir maaşla çalışmaya başladı. Bir eczacıya bu izinleri aldıran ilk kişiyim ülkede. Gerçekten de Yaser çok ama çok iyi bir eczacı. İşine çok bağlı. Bizim ilaçları öyle hızlı öğrendi ki, inanamazsın. Farmakolojisi gerçekten de çok iyi. Müthiş bir hafızası var. Biliyor musun, en az 1000 ilacın fiyatını ezbere biliyor. İngilizcesi de var. Bilgisayarı çok iyi kullanıyor. SUT’ a çok hakim. Benden iyi (gülüyor). TC vatandaşlığını da aldı.”
Ecz. Yaser Aloush: “Halep’ de Eczanem Vardı, IŞİD Gelince Kaçtık”
O arada, içeride çalışmakta olan Yaser’ i çağırdı. Tanıştırdı. Yaser karşıma oturdu. Türkçesi iyiydi.
Yaser Aloush anlattı…
“Halep’ de eczanem vardı. IŞİD gelince kapatmak zorunda kaldım. Kaçtık. Savaşa kadar Suriye’ de mutluyduk. Sonrasını biliyorsunuz… Eşim ve çocuğum yasal yollardan izinle, ben sınırdan kaçak olarak Türkiye’ ye kaçtık. 2 si erkek 1 i kız 3 çocuğum var. 2 si Türkiye’ de doğdu. Ailemle birlikte burada bir ev kiraladık yaşıyoruz. Buraya gelmeden önce başka eczanelere gittim, “Bana iş verin” dedim. Türk ilaçlarını bilmediğim için vermediler. Oysa “Farmakolojim iyidir, çok çabuk öğrenirim” dedim. İnanmadılar. Bülent Bey bana inandı. Şimdi denklik almak için çalışıyorum. Türkiye’ de eczane açmak istiyorum. Türkiye’ de mutluyum.”
Savaş biterse dönmez misin? deyiverdim.
“Dönmez miyim? Suriye benim vatanım. Elbette dönerim. Ama savaşın biteceğine dair hiç umudum yok.”
İzin istedi. “İçeride işim var benim” dedi ve gitti.
Hani bizde derler ya, "Efendi, saygılı adam..." bende tam da o algıyı bıraktı.
3- 5 dakikalık bir sohbet sonrası bile içim ısındı.
Oldukça güleryüzlü mutlu görünüşlü bir insandı. Ama yüzüne sinmiş acı da belli oluyordu.
(DEVAM EDECEK)