“Yılan hikayesine döndü” derler, bilir misiniz yılan hikayesinin ne olduğunu?
Kısacık anlatayım hikayeyi...
Padişah ile sultanın çocukları olmaz bir türlü...
Bir ak sakallı dede misafir olur saraylarına ve onlara yol gösterir.
Sultan hamile kalmayı dilerken, ne olursa olsun bir evladım olsun der ve hamile kalır.
Gel zaman git zaman, doğum zamanı gelir ama kimseler doğurtamaz sultanı.
Doğumu yaptıramayan tüm ebelerin başı kesilir.
Bir üvey anne evlatlığından kurtulmak için, bu kız bu doğumu yaptırır der.
Tam o sırada yine o ak sakallı dede görünür üzgün kıza.
Üzülme kızım, sultan karnında bir yılan taşımaktadır, sen sultanın yanına bir tas süt koy, yılan kendiliğinden doğacaktır der.
Ve yılan doğar.
Padişah ve sultan evlatları olan yılanı mecbur besler büyütürler.
Zamanı gelince yılan evlenmek ister.
Vezirlerden birinin kızını oğlu ile evlendirir Padişah.
Sabah kız ölü bulunur.
Sonra bir diğeri, daha sonra bir diğeri daha... Herkes kızını memeleketten kaçırır olur.
Yine üvey anne evlatlığını öne atar..
Ve yine ak sakallı dede görünür.
Korkma kızım der... Üzerine kırk kat gömlek giyeceksin.
Bir o bir sen çıkaracaksınız gömleklerinizi...
Dediğini yapar kızcağız...
Soyundukça yılanın içinden yakışıklı bir prens çıkar.Mutlu mesut yaşarlar...
İşte bizim alacaklarımız, fiyat farklarımız da “yılan hikayesine döndü”.
İlla ak sakalımız olması gerekmiyor, söylüyoruz.
Açıkça söylüyoruz.
Beyler önce samimi davranın...
Cidden çıkarın şu kat kat giysilerinizi. İç hesaplarınızı, politik manevralarınızı, gelecek kaygılarınızı...Bırakın bu hesapları...
Tek derdiniz olmalı; toplum ve devlet için birşeyler yapılırken, eczacınızın hakkını ve eczacılık mesleğini nasıl korursunuz?
Tek derdiniz bu olmalı..
Gerisi mi?
Samimiyetle, içtenlikle çözülür pek çok şey.
***
Sıkıldık artık diyenler için de bir şiir:
Farkında Olmalı İnsan...
Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Farkı Farketmeli, Farkettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen...
Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını
Farketmeli.
Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını
Ve En Sonunda Bir Metre Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını
Farketmeli.
Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahirete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu
Farketmeli.
Henüz Bebekken ’Dünya Benim!’ Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı
Olduğunu, Ölürken De Aynı Avuçların ’Her Şeyi Bırakıp Gidiyorum
İşte!’ Dercesine Apaçık Kaldığını
Farketmeli.
Ve Kefenin Cebinin Bulunmadığını Farketmeli.
Baskın Yeteneğini
Farketmeli Sonra.
Azraillin Her An Sürpriz Yapabileceğini,
Nasıl Yaşarsa Öyle Öleceğini
Farketmeli İnsan.
Ve Ölmeden Evvel Ölebilmeli.
Hayvanların Yolda Kaldırımda Çöplükte,
Ama Kendisinin Güzel Hazırlanmış Mükellef Bir Sofrada Yemek Yediğini
Farketmeli.
Eşref-İ Mahlukat (Yaratılmışların En Güzeli) Olduğunu
Farketmeli.
Ve Ona Göre Yaşamalı.
Gülün Hemen Dibindeki Dikeni, Dikenin Hemen Yanıbaşındaki Gülü
Fark Etmeli.
Evinde 4 Kedi 2 Köpek Beslediği Halde
Çocuk Sahibi Olmaktan Korkmanın Mantıksızlığını
Farketmeli.
Eşine ’Seni Çok Seviyorum!’ Demenin Mutluluk Yolundaki Müthiş Gücünü
Farketmeli.
Dolabında Asılı 25 Gömleğinin Sadece Üçünü Giydiğini, Ama Arka
Sokaktaki Komşusunun O Beğenilmeyen Gömleklere Muhtaç Olduğunu
Farketmeli.
Zenginliğin Ve Bereketin, Sofradayken Önünde Biriken Ekmek
Kırıntılarını Yemekte Gizlendiğini
Farketmeli.
FARKETMELİ.
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,
O Da Bugündür.
CAN YÜCEL
Son söz:
Tüm sağlık çalışanlarını G(ö)REVDE bulunmalarından dolayı kutluyorum.
İLETİŞİM