Geçen ay arkadaşımın yumuşacık, pespembe bir bebişi oldu. Büyük bir sevinç ve heyecanla ziyaretlerine gittim. Gördüğüm tablo çok güzeldi. Anne ve baba gülümsüyorlardı. Dahası bebek gülümsüyordu, mutlu mutlu…

İnsanlar özünde iyilikle doğuyor ve öyle büyümeye başlıyor.. Taa ki kötülükleri görmeye, hissetmeye başlayıncaya kadar... Ateşin elini yaktığını deneyimleyinceye kadar… Sonra korunmalar, kalkanlar ve karşı düşünceler gelişmeye başlıyor. Hayattaki korkuları bir bir artıyor.

 

17-20’li yaşlarda "iyilik dünyaya hakim olacak ve bunun için sonuna kadar mücadele edebilirim", hatta “dünyayı değiştirebilirim” diye düşünürdüm. Ders sıralarımıza, "Bir ağaç gibi tek ve hür..Ve bir orman gibi kardeşcesine" , "hey özgürlük" dizelerini yazardım. Mücadele gücümde, aşkım gibi ölesiyeydi.

 

30’lu yaşlarımda iyi-kötü kavramlarım gibi dünyaya bakışımda değişmeye başladı. Doğrularımın hala çoğu doğru olmakla birlikte, insanların çok da doğru şeyler yapmadığını dahası ise yapmak istemediklerini görmeye başladım. Siyasetle daha fazla ilgilenmek algımı değiştirdi. İhanetin ne olduğu ve hiyanetin nasıl acıttığını anladım. Makam ve mevki hırsının insanları ne kadar küçülttüğünü izledim. Dost bildiklerimin ve kardeş dediklerimin farklı yüzleri ile tanıştım. Ve beklenmeyen kişilerin yaraları sarabildiğine tanık oldum.

 

40’lı yaşlarıma yaklaşırken ezberim bozuldu. İnsanların iç yüzlerini bu kadar net görmek iyi midir, diye düşünüyorum? Sanırım biraz "ağır"!

Bencillik ile fedakarlık, hükmetme ile boyun eğme, şiddet ile merhamet, hatta sevgi ile nefret kolkola olabiliyormuş.

Bir şeyin hep siyah yada hep beyaz olmadığını, ikisinin bir arada yaşayabileceğini hatta hep birlikte olduğunu iyice özümsedim.

 

Zamanla insanların, iç savaşları ve çekişmeleri ile ilerlediklerini anlıyorsunuz.

Ve daha bir hoşgörülü bakmaya başlıyorsunuz.

Duygu ve yaklaşımlarınız daha kristalize oluyor.

Umut yeniden yeşerebiliyor.

 

Dün 42. doğum günümü kutladım. Hoş ve kıymetli bir sürprizdi, doğrusu kutladılar demek gerekir. Dostlarım, “can bildiklerim”, “canım diyebildiğim nadir kişilerin eşleri-çocukları, kardeşlerim, çalışanlarım, ailem...

Sevmek kadar sevilmek de güzelmiş ve verilen emekler hiç boşa gitmiyormuş.

Gözlerimin içi yeniden gülüyor, bebek gibi…

Şimdi hayatta daha bir güçlüyüm.

 

Leman Sam’ın sesi ise kulaklarımda yankılanıyor…

 

“Hey yıllar yenilmedim size
  Benim için bahar aynı
  Aynı o ılık rüzgar yine aynı
  Esiyor ellerimden

  Hey yıllar yenilmedim size
  Hatıralarım bile aynı ...
  Hep aynı sevgiyle hasretim
  Duygularım hep aynı ... “

 

Not:  Klibi izlemek için TIKLAYINIZ.

 

 

 

İLETİŞİM

o.demir@eczacininsesi.com

Tel: 0216 5534444

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat