Ünlüdür söz; “Her seçim bir vazgeçiştir. Sabah işe gitmekle, yatakta nefis bir miskinlik fırsatından vazgeçmişsiniz demektir.”

 

Üniversiteye girişte eczacılığı seçenler genelde vazgeçmeyi pek bilmeyenlerdir.

Onların çoğu hem Matematiği, hem Fen’i hem de Türkçe’ si iyi olanlardır. Eczacılığı seçenler çok yönlü kişilikleri ve becerileri ile hayatın birçok alanında var olabilirler. Kaç arkadaşım, kaç meslektaşım eczacılığın yanında daha bir sürü işle-hobiyle uğraşıyor, bundan keyif alıyor.

 

Ne var ki zamanın öğütücülüğü, yeni para düzeninin hoyrat pençesi bizleri de yeni seçimlere ve vazgeçişlere zorluyor.

 

Gerçekte, eczacılığı seçerken bir şeylerden vazgeçtik bizler de. Farkında olsak ta-olmasak ta insanı önceleyen, insana dair, vicdanı her seferinde tetikte, bireyi ve toplumu kollayarak yaşamayı seçtik. Ve vazgeçtik umursamazlıktan, duyarsızlıktan, bencilliklerden ve sadece satıcı olmaktan.

 

Yaz mevsiminin elini çektiği yerlere kış sokuluyor yavaştan. Rüzgarlar  sertleşiyor. Gelen haberler de yeni yılda mesleğimize dair “farklı açılımların” olabileceği yönünde.

Büyük çıkarları koruyan, güçlü sermayeyi destekleyen ve hatta sermayenin el değiştirmesini sağlayan bir iktidar, bunun beraberinde hem teknolojinin koşar adım değişimi, hem de tüm dünyada farklı esen rüzgarlar; bizi yeni yeni seçimlere ve vazgeçişlere zorluyor.

 

Doğanın kuralıdır; uyumsuz ve güçsüzler yok olur. Zaten zekanın bir tanımı da “ortama uyum sağlayabilme” yetisidir.

 

Değişen hayatı kovalarken, çerçevesiz bakmak zorundayız.

O an gökyüzünde güneşin yükselişi ve ayın var oluşunu görebildiğimiz gibi...

 

Eczacılarımız değişimi hissediyor.

Yeni açılan veya yenilenen eczanelerin çoğu ilaç-ıtriyat-kozmetik-medikal ve OTC gibi ürünlerin sunumundan, teknolojiyi kullanımlarına, hastaya yaklaşım ve iletişimlerine kadar yeni bir anlayış sergiliyorlar.

Değişimi kavrayıp, etik ve bilimsel kurallar çerçevesinde haklı kaygılarını yatıştırmaya çalışıyorlar. Itriyat, kişisel bakım ürünleri ve hatta OTC konusunda dev marketlerle; bitkisel ürünler, droglarda ise hiç bir bilimselliği olmayan aktarlarla mücadele etmek durumundayız. Bizim bilgi, eğitim ve yetkinlik alanımızda olan bu ürünleri hem mesleki hem de toplumsal çıkarlar açısından kendi hareket alanımızda bulundurmalıyız.

Var olmayı seçmek, yok olmaktan vazgeçmek zorundayız.

 

 

Bir seçim zamanı daha geldi. Şimdi de mesleğimize yön vermesi gerekenleri, meslek örgütü yöneticilerimizi seçeceğiz.  Aynı zamanda vazgeçeceğimizi belirleyeceğiz.

 

Örgütlerimiz karaya oturdu. Her bir organı tekliyor.

Sonuçsuz kalan düşler ve vaadler çok sıkıcı artık.

Büyük kurumlar gibi görünmeye çalışıyorlar.

Bir süre birlikte zaman geçirince nasıl basit hatta ilkel bir iktidar olma tutkusu içinde olduklarını görüyorsunuz. Sabit fikirler, fanatik yaklaşımlar, ahbap-çavuş ilişkileri, çıkar birliktelikleri...

Bilim, eğitim, gelişim, onlar için yok olmuş.

“Gelecekte neler olacak, nasıl şekillenmeli, nasıl yön vermeli?” gibi kaygıları hiç yok.

Bir de gayet bilinçli bir biçimde ve basitçe geliştirilen “ötekileştirme” çabaları. İşte tam orda bölünmüşlük ve dağılmalar oluşmakta..

İç savaş-çekişme olan yerler iflah olmaz. Kimseye de faydası olmaz.

 

Özellikle eczacılar arasındaki birlikte güçlü olma olgusunu yok edebilmek için bireysel sorunları artıran, yalnızlaştıran, çeşitli bürokratik, politik sorunlar oluşturulmakta... Bu sorunları bile görmeyen, görse bile söyleyemeyen, çözemeyen yönetimlerin geleceği şekillendirmesi nasıl beklenebilir ki?

 

Ey paslanmış vicdanlar...

Ey sağırlaşmış kulaklar...

Sayın yöneticiler...

 

 

Dünyanın sesini duyabilmek… Ülkenin sesini duyabilmek… Bunların hepsinden vazgeçtim.

Varlık sebebiniz olan kendi üyelerinizi, eczacının sesini duyabilmeniz dileğiyle...

 

İLETİŞİM

o.demir@eczacininsesi.com

Tel: 0216 5534444

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat