Biri ateist olan iki arkadaş Van gölünde tekne gezisine çıkmışlar.

Nasıl olduğunu anlamadan teknelerine Van gölü canavarı saldırmaya başlamış. Teknede olan herkes çığlıklar içinde dua ederken ateist olan arkadaş da “Allah’ım, ne olur kurtar bizi Allah’ım!” diye yalvarmaya başlamış. Tekne nasıl olduysa canavarın saldırısından kurtulmuş karaya yanaşmış.

Tekneden indiklerinde ateist olana arkadaşı “Hani Allah’a inanmıyordun? Ne oldu?” diye alaycı tarzda sorular sorunca bizimki öfkeli bir ses tonuyla “ Yahu tekneye binmeden önce Van Gölü canavarına da inanmıyordum, ne var ki bunda?” diye çıkışmış ya, işte o hesap;

Sabah televizyonları kendi ilacını kendin yapçı, şifacı, terapist, enerjici vb. den geçilmiyordu, “Kimyasal hiçbir şeyi aslaaa kullanmayın!” diye millete talkım veriyorlardı ama virüs salgınından sonra virüsler için önerdikleri bir formülü görmediğimiz duymadığımız gibi, bunlara inanıp güvenen kesim nedense eczanelerimize ”El jeli var mı, jel?” diye ilk günden gelenler arasında yer aldı.

“Biz artık evde pastil yapıyoruz” cular hangi pastil virüse daha etkili diye sormaya, ateşli aşı karşıtları ise bu virüsün aşısı ne zaman çıkar diye sormaya başladılar.

Kimyasala, ilaca, aşıya inanmıyorlardı ama virüs canavarını görünce inançları değişti çok şükür.

“Hadi bakalım, bunu da açıklayın ateistler!” diyesi geliyor insanın. :)

Dünya İspanyol gribinden bu yana görülmüş en büyük salgınla mücadele ederken, yüzyılların tecrübesinden ve bilgi birikiminden süzülüp bilimsel metodolojisi oluşan modern tıbba ve eczacılığa sırtını dönenler ile bu çizgiden ayrılmayan toplumların yaşadıklarını, aldıkları sonuçları da görmeye başladık.

Felix Hoffman sanki söğüt ağacı kabuğundan elde ettiği asetillenmiş salisilik asiti Aspirin olarak ilaç haline getirmemiş gibi “Söğüt ağacı kremini buldum, yüzlerce liraya alın kullanın” diyen sahte mucitlerin peşinden koşanlar artık bu huylarından vaz geçer mi bilemiyorum.

Ama dünyanın içinde bulunduğu bu zor durumdan kurtuluşunun aklın ve bilimin yolunda çözüm üreten topluluklarla olacağını biliyorum.

Epidemi ile ilgili tedbirlerin zamanında alınmaması pandemiye sebep olur. Bir bölgede görülen bir hastalığın dünyaya yayılmasının en büyük sebebi epidemi karşısında alınması gereken tedbirlerin çoğu zaman, zamanında alınmamış olmasıdır.

Kİ, şu an tüm dünya bunu yaşıyor…

Peki, biz ne yapacağız?

Bu virüs sayesinde gördük ki, herkesin satabildiği maskeler, el temizleme jelleri ve takviye ediciler eczanelere bile gelmediği gibi internet ortamında karaborsa şartlarında satılmaya başladı.

              Sadece eczanelerde satılsaydı basit bir kâğıt mendil kıvamındaki maskelerin fiyatı 10 lira 20 lira olur muydu?

Olamazdı!

Demek ki neymiş;

Sağlık ürünleri, sağlıkla ilgili ürünler, hijyen ürünleri Sağlık Bakanlığı ruhsatıyla sadece eczanelerden satılmalı…

Tarım Bakanlığı’nın bu alandan çıkması artık şart!

Bunların internetten satışına reçeteli ilaç gibi engel olacak yasal düzenleme yapılması artık inkâr edilemez bir gereklilik.

Yoksa birkaç ay daha sürecek pandemi sürecinde kâğıt maskeyi internetten 200 TL’ye, bağışıklık sistemi destekleri ve vitaminleri de binlerce liraya almaya mahkûm olacağız…

Sultan-ı Şuara bugünlere seslenmiş sanki:

“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!...”

 …



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat