Acemi birliğinde askerliğini yapmakta olan Temel’e komutanı sorar: “Siperdesin, karşıdan düşman askeri geliyor ne yaparsın?” Temel heyecanla cevap verir: “Ateş ederum komutanum”. Komutan ”Peki sağdan gelirse ne yaparsın?” deyince “Sağa döner, ateş ederum komutanum”  Ya arkadan gelirse diye sorunca komutanı Temel dayanamaz: “Komutanım ha bu düşman koca ordu dururken benden ne istey?” demiş ya; neredeyse her gün hayata geçen sağdan, soldan, yukarıdan, aşağıdan, kısaca dört bir yandan gelen yeni düzenlemeleri görünce karar vericiler o kadar kayıt dışı iş yapan varken neden bizim mesleğimizle bu kadar uğraşıyorlar diye sormadan edemiyor insan.

Bizim işimiz hakkında hiçbir pratik bilgisi olmadığı halde hakkımızda karar verenler oturdukları makamdan çıkıp herhangi bir eczaneye girseler ilaç fiyat farkı, muayene ücreti tahsilâtı, ödenmeyen ilaçları, fiyat düşüşünden olan zararları, yoktaki ilaçları, KKİ yapılmadığı için zarara uğratan ilaçları, iktisadi açıdan verimsiz, karsız, masrafını bile karşılamayan ama ciro şişiren A grubu reçetelerin nasıl zarara sebep olduğunu, sözün özü, burada hepsini bir çırpıda sayabileceğim birçok sorun hakkındaki bilgiyi tüm detayıyla yeni işe girmiş personelden bile “böyle iş mi olur ya!” serzenişiyle dinleyip öğrenebilirler. (Bu kulaklar bu serzenişi duydu!)

Ama kimse görmüyor.

Çünkü sorunlarımızı mesleki ve aile terbiyemiz gereği biz görünür hale getirmiyoruz.

O kadar görünmez ki; bizim için çözüm üretecek makamda oturanlar sorunlarımızın masaya yatırılıp çözüm yöntemlerinin belirleneceği toplantıda sorunları sayıp çözüm adına tek kelime etmeden kürsüden iniyor.

Sanki ortada bir şayia, söylenti var da orada olanlara “sahi mi?” diye soruyor adeta.

Siyasetin en sevmediğim yöntemlerinden biri, bir gurubun meselesini herkesin meselesi, bir gurubun çıkarını herkesin çıkarıymış gibi göstermektir ki bunu başaranlar otoriteyi yağlamayı seven ikbal beklentisi içindeki kitleler tarafından her zaman destek görürler. Çünkü bu kitle düşünmeyi, sorgulamayı sevmez. Nasılsa düşünülmüşü var diye aslında kendi sorunu olmayan konuları kendi sorunu gibi nedenini niçin ini sorgulamadan hararetle savunur. Sayıları çok değildir ama sesleri çok çıktığı için çokmuş gibi görünürler. Asıl büyük kitle her zaman sessiz kitledir.

Neden, niçin gibi soruları yüksek sesle olmasa da dile getiren, kendi arasında “Ne olacak bu mesleğin hali?” diye soran ama çözüm yöntemini bilemediği, çözüm için organize olamadığı için de kalabalık içinde utanıp sessiz kalan asıl büyük kitlenin bu utancı kırmasının zamanı geldi de geçiyor.

Yazılı ve görsel basında her gün bu kadarı da olmaz dediğiniz utanç ve ibret vesikası birçok olayı gördüğünüz, yaptıklarından utanması gerekenlerin pişkin pişkin ortada dolaştığı bir dönemde haklılığınız yüzde binbeşyüz iken niye utanıyorsunuz ki?

Hakkınızı ve haklılığınız söylemekten utanmayın!

Kazancına göre işletme maliyeti dünyanın en yüksek eczanelerini ayakta tutmaya çalışan eczanelerin bu karlılıkla devam etmesinin mümkün olmadığını, ciroya göre kar oranı ile çalışmanın eski düzene göre olduğunu, yeni yöntemin örnek alındığı ülkelerdeki gibi kutu başı ya da reçete başı meslek hakkıyla sürdürülebilir olacağını söylemekten utanmayın!

2004 ‘teki fiyatlandırma yöntemi hala yürürlükte olsa devletin yıllık 30 milyar TL yerine en az 150 milyar TL ilaca para ödeyeceğini, aradaki 120 milyar TL farkı eczaneler sayesinde kazandığını, dünyanın her yerinde devlete para kazandıranların devlet tarafından ödüllendirilip taltif edilmesinin en doğal yöntem olduğunu, bizim ödüllendirilmek yerine 810 Cumadır olduğu gibi bu Cuma da yapılan fiyat düşüşleri ile zarar ettiğimizi söylemekten utanmayın!

Raporu veren, o hastalığın uzmanı olan doktorun bilebileceği detaylardaki eksiklik nedeniyle örnekleme yönteminde bırakın ilacın fiyatının, neredeyse faturanın tamamının kesilmesinin ne ilahi adalete ne de evrensel hukuk kurallarına sığmadığını, usulüne uygun olarak kayıt edilen ve Medula’nın onayladığı reçetede kesinti yapılmaması gerektiğini söylemekten utanmayın!

 Emniyet güçleri tarafından yapılan operasyonla yakalanmış sahte reçete düzenleyen çetenin kendisine reçetenin sahibi ya da yakınıymış gibi getirdiği reçete ile ilaç vererek mağdur olan eczacının suçluymuş gibi emniyette ve mahkemede ifade vermek için süründürülmemesi gerektiğini, mağdur ve müşteki konumunda olması ve kaybını rücu ettirmek için düzenleme yapılması gerektiğini söylemekten utanmayın!

Değil karekodu, sistemde hiçbir kaydı olmayan şeker ölçüm çubuklarının tek tek elle barkod ve lot numaralarını ÜTS sistemine kayıt ettirme, alma verme bildirimi yaptırma, Medulaya kayıt ettirme gibi zorunlulukların ağır bir iş yükü getirdiğini, insaf ve merhametten uzak olduğunu, Necip Fazıl’ın deyimiyle böylesini “kurt yapmaz, kuzulara şah olsa” demekten utanmayın!

40 senedir faaliyette olan kimyevi madde deposunun ruhsatının olmamasını gerekçe göstererek ve bu eksikliği tespit etmemenin sorumluluğunu da eczacıya ciro ederek, buradan alınan kimyevi maddeleri bulundurmaktan dolayı kesilen para cezasını öderken böylesine bir uygulamadan utanın ama bunun adil olmadığını söylemekten utanmayın!

İlaç dışı ürünlerde dağıtım kanallarının ilaçtan bile düşük kar oranlarıyla eczaneye satış yapmaması gerektiğini, bizi korumak için olmasa bile kendilerini korumak için söz konusu firmalara eczacı karlılığını korumaları durumunda ürünlerinin dağıtımını yapacaklarını bildirmeleri gerektiğini söylemekten utanmayın!

Majistral ilaç hazırlarken ilaç yapımı ve hijyen sağlamak dâhil birçok alanda kullanılan etil alkole aylık iki litrelik kota getirilmesinin ihtiyaç duydukları zaman düzenlemeyi yapanların da kontamine olmamış ya da alkol içeren majistral ilaca ulaşmasını engelleyeceğini, bizim içmediğimizi, içenlere de satmadığımızı söylemekten utanmayın!

Bebek bezleri, biberonları ve oyuncakları için Sağlık Bakanlığı’ndan izin ve ruhsat alınmak zorundayken bebek mamalarının izninin Tarım Bakanlığında olmasının ve bu ürünlerin internet dâhil aklınıza gelebilecek her yerde satılmasının gelecek nesiller için nasıl bir tehlike oluşturabileceğini araştırıp araştırmadıklarını sorgulamaktan utanmayın!

Zira biz utandıkça metil alkolle insanlar kör oluyor, içine sibutramin basılmış internetten satılan zayıflama ilaçları gençlerimizi öldürüyor, hastalar üretilmekten ya da ithal edilmekten vazgeçilen ilaçlarına ulaşamıyor, bebekler sahteliği ya da orijinalliği kontrol edilemeyen ortamlarda satılan mamalarla besleniyor, hastalar fazla fiyat farkı ödememek için dört kutu yerine iki kutu ilaç alıp yarım yarım içiyor, toplum sağlığı zincirleme bir şekilde olumsuz etkileniyor, devlet tasarruf ettiğini sanırken tedavi zincirinde hastaların sürekli başa dönmesi yüzünden daha fazla tedavi masrafı ödüyor…

Biliyorum, başkaları adına utanmaktan yoruldunuz, utandınız.

Siz artık utanmayın.        

Utanması gerekenler varsa utanırlar zaten…

 

“Utanmamak kadar, utanç verici bir şey yoktur."

Saint Augustinus



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat