Meşhur fıkradır; Timur’un gönderdiği filden rahatsız olan köylüler Nasrettin Hoca’nın da bulunduğu heyetle Timur’un huzuruna çıkıp tam fili şikâyet edecekken Timur’dan korkarak tüyerler.

Etrafında kimsenin kalmadığını gören ve Timur’un öfkesinden korkan Hoca da “Efendim, gönderdiğiniz fil çok yalnızlık çekiyor, bir eş gönderseniz” diye rica da bulunur ya; artık angarya halini alan ve adeta eczanelerimizdeki fillere dönen uygulamalara o kadar alıştık ki neden bu kadar boş yere meşgul olduğumuzu kimse anlayamıyor, haybeden yoğunmuşuz gibi davranmadığımızı, harbiden yoğun olduğumuzu anlatmaya çalışıyoruz.

 

Üstelik yeni gelen her file adeta kargo paketi muamelesi yapıp “bırakın şuraya” dercesine bir kabullenişle bu yeni uygulama bize ne getirir ne götürür, bu filler ne yer ne içer diye düşünmeden nasıl uyum sağlarız diye düşünüyoruz ya, filleri mi çok seviyoruz, karar alma makamında olanlardan mı korkuyoruz bir türlü anlam veremiyorum.

...

Timur demişken, tarihteki namağlup ender yöneticilerden biridir ama sistem kurmadığı ya da kuramadığı, bu kadar büyük bir coğrafyayı tek merkezden, kimseye danışmadan verdiği emirlerle yönetmeye çalıştığı için ölümünden hemen sonra, daha kırkı çıkmadan kurduğu devletin paramparça olduğunu kimse bilmez ama adı anılınca herkes Ankara Savaşını ve Nasrettin Hoca fıkrasını hatırlar.

Hele hele soyundan gelen bir Han ile evlendiği Cengiz Han’ı ise gaddar ve zalim bir Moğol İmparatoru olarak bilir, kimdir nedir diye de pek merak etmeyiz.

Oysa Cengiz Han çağının ötesinde bir yöneticiydi ve o kadar büyük bir coğrafyayı nasıl başarıyla idare ettiği, araştırılıp öğrenilmesi gereken bir konudur.

Cengiz Han, ilgili olduğu alanda otorite konumunda olan herkesi milliyet, din, dil, ırk ayrımı olmaksızın danışman olarak alır, görüşlerine değer verirdi. Bu çerçevede hükümdarlığı döneminde farklı uluslardan danışmanlarla çalıştı. Bilgi ve yeteneklerinden faydalandı, gerektiğinde hekime, generale, hatta bir çobana bile yani o işte ehil kişilere danıştı. Böylece hata riskini en aza indirdi. Koyduğu yasaya göre hukuk adamları, hekimler, âlimler vergi ödeme ve ağır işlerde çalışma mecburiyetinde de değillerdi.

Düşünsenize; hekimsiniz ve sadece hastaları iyileştiriyorsunuz, eczacısınız ve sadece hastalara ilaç veriyorsunuz, itibar görüyor, para kazanıyorsunuz, ağır işlerde çalışmıyor, angaryalarla boğuşmuyorsunuz ve de vergiden de muafsınız!

Hayal gibi değil mi?

 ...

Biz de bir hayal kuralım…

Cengiz Han kafasındaki karar vericilerle çalıyorsunuz; Renkli Reçete Sistemine girdiğiniz reçeteyi eczane programından da düşmek için uğraşmıyor, barkodu farklı olan ürünlerin Medula aktarımından sonra stok ve karekod tutması için kontrolünü yapmıyor, ısı nem sistemi alarm verince yataktan fırlamıyor, gece yarısı çalışan jeneratör yüzünden eczanenizin bulunduğu apartmandaki komşular sabaha kadar kulağınızı çınlatmıyor, 11 liraya aldığınız majistral ilaç şişesi için Medula sistemi 5 yıl önceki fiyattan size ödeme yapmıyor, eşdeğeri olmadığı halde neden fark ödemek zorunda olduğunu anlatmak zorunda olmadığınız astım hastanıza ilacı nasıl kullanması gerektiğini anlatacak zamanınız ve enerjiniz oluyor, rapor hataları gibi yetkiniz ve göreviniz olmayan konularla yani  angaryalarla uğraşmıyorsunuz.

...

Geçen hafta tam da “hay bu sii dii kodu da nereden çıktı” diye ruhumuzdaki isyan bayrağını Everest’e dikmeye sebep olacak bir uygulamanın hayata geçeceği duyurulmuştu ki bu uygulamadan şimdilik vazgeçildi.

Vazgeçilmesi bir umut olur mu?

...

Eczanede yapılması düşünülen uygulamaların simülasyonu önceden yapılıp, ne kadar bir zaman kaybına neden oluyor, maliyeti ne, içsel ve dışsal etkileri ne?

Bakılır mı?

...

Fiyatı artan ilaçların hiçbir sektörde örneği olmadığı bir şekilde karlılık kaybına neden olduğu görülür de eczacı karlılığında bir iyileştirme yapılır mı?

Dünyanın en pahalı işletme maliyetine sahip eczanelerini ayakta tutmak için meslek hakkı verilir mi?

Alper Tunga ölür mü?

Issız acun kalır mı?

...

Hani yeni iş görüşmesinde başvuran adaya “ Beş sene sonra kendinizi nerede görmek istiyorsunuz” diye sorarlar ya,                 

Timur Han vizyonu mu?

Cengiz Han vizyonu mu?

Kendinizi hangi vizyona yakın hissediyorsunuz?

Cevabı kendinize nasıl veriyorsunuz?

 Merhum Ziya Paşa’yla noktayı koyalım;

Âyinesi işdir kişinin, lâfa bakılmaz,

Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde…



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat