Başlıktan anlamışsınızdır…
Dayanamayıp ben de herkesin dertli olduğu şu majistral formüllerden birini vermek zorunda kalacağım!..
Şaka elbette… Devrin en meşhur işi olan “rol çalmaya” niyetim yok. İşi uzmanına bırakmayı yeğlerim.
Helxine Soleirolii, arapsaçı demek… Bir çiçek adı, üstelik çok hoş ama o denli karışık bir çiçek. Güneşe çok ihtiyacı duyar. Latince adı aynı zamanda “aşkın gözyaşları” anlamına da geliyor.
Bütün bu özellikleriyle neredeyse Türkiye’deki sağlık sistemini anlatıyor. Eczacılık dünyasını ise doğrudan ve kesin biçimde tanımlıyor: Arapsaçı/Aşkın Gözyaşları.
Nerdeyse karıştırmak sanat haline geldi eczacılıkta; kim neyi daha çok karıştırıyorsa kıymeti artıyor. Herkes kazanın başında; basitlik, yalınlık uzak sözcükler artık eczacılığa.
Her gün yeni birşey, her gün yeni bir tartışma… Kimsenin kimseyi rahat bırakmaya niyeti yok. Eczacılar bir türlü diğer gündelik işlerle uğraşmaktan eczacılık yapmaya zaman ve fırsat bulamıyorlar. Rahat bırakın artık, ilaç yapanlar ilaç yapsın, satanlar satsın…
Hatırlarsınız meşhur “Sağlıkta Dönüşüm Politikası” ayakta alkışlanmıştı.
Şimdi bunun acısı çıkmaya başladı. Sağlıkta neye el atsanız elinizde kalıyor. Tamamen “ithal bir formülle” ve bilinçli bir tercihle sağlık pazara çıkarıldı. İşler o kadar karıştı ki, her “düzeltme kanunu”, üstelik en “torba”lısından sayısız yeni soruna yol açıyor. Ne sağlık çalışanı belli, ne sağlık politikası, ne yapılan iş. Erişim kolaylaştı denildi, bir de baktık ki eski tas eski hamam; paran kadar yararlan. Neredeyse bütün bir sağlık politikası sağlıkta dönüşümün finansman kurumu “Sosyal Güvenlik Kurumu” üzerinden yürütülüyor. Yani ödeme politikası üzerinden, yani sadece “tedavi edici sağlık uygulamaları” üzerinden…
24 bin küsur serbest eczaneye ayrılan pay giderek azalırken, tercih daha paralı ve daha baskıcı özel hastanelerden yana kullanılmaya başlandı ve hastane ödemeleri giderek yükseldi. Üstelik fiyatlar beş senedir değişmediği halde… Bir hamle de arkadan geldi, ilave ücret % 200’e çıkarılarak, kamu ödemeleri sabit tutulmaya, buna karşın sağlık kuruluşlarının artan maliyetleri vatandaştan istenmeye, vatandaşa doğru kaydırılmaya başlandı. Böylece erişim kolaylaştı, ama kime kolaylaştı? Maliyette kimin ağırlığı oluştu, sağlık sigortası primlerini toplayan kamunun mu, yoksa ilave ücret, katılım paylarıyla vatandaşın mı?
Katılım paylarının hesabını tutturan görmedim. Toplayıp çarpıyoruz olmuyor. Üstelik doktor şiddetinden sonra “katılım paylarından dolayı” eczacılar da şiddete maruz kalmaya başladı.
Genel olarak sağlık ve eczacılık mevzuatı yerlerde sürünüyor… Kanunlar daha uygulanmadan değiştiriliyor. Erken kalkan hükmü koyuyor. Eczacılar her gün yeni bir şey, yeni bir yükümlülükle karşılaşıyorlar… Eczacılık fakültesinin son iki yılında işletme okunsa yeridir artık. Serbest eczacı maliyeden, SGK’dan, iş güvenliğinden, kamu izinlerinden, muhasebeden, pazarlama tekniklerinden başını alamaz hale geldi.
Herşey arapsaçına döndü yani…
Karmaşa, durmadan değişen sağlık gündemini kanıksanır hale getirdi. Bozulmayan bir şey kalmadı. Kaostan düzen çıkar mı bilinmez, ama ortada bir kaos olduğu artık somut bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor.
Ne diyor Erkin Baba: Arapsaçına döndüm/Çöz beni arapsaçı/çivi çiviyi söker/budur bunun ilacı/budur bunun ilacı..
Kolay gelsin.