Yılın başlarında “bir ay”, devlet emriyle kimi zaman 28 güne indirildi, kimi zaman 30 güne çıkarıldı. Bu anlamsız ve ucube tartışmayı on yıl, yok yok 3 yıl sonra birine anlatmaya kalksan kalakalır, komiklikler yaşarsın.
08.01.2013 tarihinde dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ilaçların bulunmasındaki sıkıntılar üzerine verilen bir soru önergesine verdiği yanıtta, “Türkiye’de ilaç bulamama sıkıntısının söz konusu olmadığını vurgulayarak, Türkiye ilaç sektörü, Avrupa’nın 6’ncı, dünyanın 14’üncü büyük ilaç sektörüdür” dedi. (Hürriyet)
Yoruma gerek bırakmayan bir açıklama… Ancak birisi de çıkıp “işlev” den söz edebilirdi. Hatta insan düşünmeden edemiyor; sakın Sağlık Bakanı bu açıklama üzerine görevinden alınmış olmasın!..
11.01.2013 tarihinde Eczacının Sesi “Eczacı Odalarına Yetki Darbesi” başlıklı haberi geçti: “Yeni yayınlanacak olan eczacılar ve eczaneler hakkında yönetmelikte anlaşma sağlanamıyor... Sağlık Bakanlığı nöbet hazırlama ve ilan yetkisini eczacı odalarından alarak "son söz yetkisini" İl Sağlık Müdürlüklerine vermeye hazırlanıyor... Eczane açılışlarında eczacı odalarının yetkilerinin azaltılması gündemde... Görüşmeler devam ediyor.”
Kanun gereği en geç Kasım 2012’de çıkarılması gereken “Yönetmelik” değişikliğinden bugün hâlâ ses seda yok… Sakın “görüşmeler devam ediyor” olmasın..
Şubat ayında, Tüm Eczacı İşverenleri Sendikası’nın (TEİS) yaptığı ankete göre eczane sahibi eczacıların son yıllarda yaşanan değişim sürecinden oldukça mutsuz olduğu ortaya çıktı. Ankete katılanların % 73’ü halinden hiç memnun değil. Hatta % 23’ü iş değişikliği yapmayı düşünecek seviyeye gelmiş. TEİS Başkanı Nurten Saydan, “% 23’ü iş değiştirmeyi bile düşünen eczacılar survıvor adasına düşmüş gibiler” dedi.
Nisan ayında, Edirne’de üniversite öğrencisi Dilek Özçelik, Şehircilik ve Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar’la kullandığı “kanser ilacını bulamadığı” için konuşmak isterken; Bakan, Dilek’i dilenci sanıp para vermeye kalktı. Bunun üzerine Dilek Özçelik “elinizi cüzdanınızdan çekip vicdanınıza koyun” dedi.
O tarihten beri vicdanlara ve bulunamayan ilaçlara el koyan olmadı.
Dilek’in öngörüsü ise… ise..ise..ise!
Nisan ayında bitirilmesi beklenen SGK-TEB ek protokol görüşmeleri, eczacı odaları seçimleriyle birlikte 19.09.2013 tarihinde bitirilerek, ek protokol imzalandı… Bir seneyi aşkın süredir çıkmayı bekleyen “Yönetmelik”, beş ayda çıkarılan SGK-TEB Ek Protokolü’nü şiddetle kıskandı… ancak bu hız karşısında sessiz kalmayı yeğledi!.
Türk Eczacıları Birliği 2. Başkanı 26. Bölge Kastamonu Eczacı Odasının Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmada,"19 Eylül 2013'te imzaladığımız Ek İlaç Alım Protokolüyle eczacıya 98,5 milyon lira tutarında bir ekonomik kazanım sağlanmıştır" dedi!.. Eczacılık dünyası bu açıklamayı yorumsuz geçti.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, kanser ilaçlarının temininde yaşanan sorunlara ilişkin soru önergesine yanıt verdi: “Dünya genelinde kanser tedavisinde etkili olduğu kabul edilen 294 etken maddenin 104’ü Türkiye’de ruhsatlandırılmış durumda. Buna göre ortalama her 10 kanser ilacının yalnızca 3’ü Türkiye’de üretiliyor.”(Cumhuriyet 17.11.2013)
Bu arada kur farkı verilmezse kötü ilacın piyasada olacağı baskısının boşuna olduğunu ifade eden Ali Babacan, “Bizim kararlılığımız tamdır. Enflasyon farkı verdiğimize bir de kur farkı verecek halimiz yok, kimse kusura bakmasın” dedi.
Derken Aralık ayı ortalarında sahte kanser ilacı olayı patlak verdi. Binlerce sahte kanser ilacı yakalandı. Sahte kanser ilacı yapan çete üyelerinin ikisinin dinlemeye takılan konuşması gazetelere yansıdı… Bir çete üyesi diğerine "Bu ilacı verirsek adam ölür" derken diğer çete üyesi "Boşver nasılsa ölecek" cevabını verdi.
İşte böyle…herkesin bir yıl sonu haber bilançosu olabilir. Bu fevkalade şahsi 2013 yılı bilançosunu beğenmeyebilir, kendi bilançonuzu çıkarabilirsiniz.
Bütün bunların başlıktaki Guernica ile bağlantısını da sorabilirsiniz… Doğrusu ben de bağlantıyı tam kuramadım, sadece Picasso’nun yaşadığı bir olayı hatırladım o kadar; o halde herkes istediği bağlantıyı istediği gibi kurmakta özgürdür deyip geçelim:
Alman uçakları 26 Nisan 1937'de Guernica'yı bombalamış, şehri yerle bir etmiş, Picasso o ünlü tablosu "Guernica"yı bunun üzerine yapmıştır. Picasso Paris’tedir… Paris'i ele geçirdikten sonra bazı Nazi subayları Picasso'nun evine gelir ve yanında duran "Guernica" tablosu karşısında hayranlık duyarlar. İçlerinden biri Picasso'ya "Bunu siz mi yaptınız?" diye sorar. Picasso "Hayır" der, "Siz yaptınız."