Politizasyon çıkarların ifadesine dönük bir süreçtir. Seçimler bazen bu sürecin başlangıcı, bazen sonucu; bazen de hiçbir şeyi olabilir.

Meslek örgütlerinin ise en önemli politikleşme işlevi, mesleki çıkarları korumaktır. Diğer bütün işlevler, mesleki örgütlenme biçiminin doğası gereği, geriden gelir. Ancak bu ana amaç, izlenen her türlü yolun mübah olduğu anlamına gelmez. Sadece meslek örgütlerinin başlangıcı ve hareket noktasıdır. Hele eczacılık gibi insan sağlığı ile ilgili sosyolojik bir alanda, duyarlıkların daha yüksek olması normal kabul edilir.

Bu başlangıç, -ki aynı zamanda varlık sebebidir de- bilinçli bir politikleşme gerektirir. Yoksa seçim dediğimiz şey bir uyutma ve yapay bir dünya yaratma mekanizmasına kolaylıkla dönüşebilir.

Siyasal iktidarlar, ülkenin bütün güçlerini ele geçirme ve onların yönetimlerini gölgelemeye heveskârdır. İnsanlık tarihi önce biraraya gelme ve kural koyma, sonra kural koyan ve uygulayanların gücünü sınırlama tarihidir. Sosyal mücadeleler tarihi dediğimiz şey de budur aslında... Bu ise Magna Carta’dan beri politik belge düzeyinde somutlanmıştır.

Şeften başlayarak, şaha, krala, padişaha, partiye, başkana, başbakana, hükümetlere, devlete doğru somutlanan otorite, aslında imtiyazlı ve varlıklı sınıfsal yapı ve yansımalarının ekonomik kaynaklara yönelme sürecidir. Güç sahipleri bu süreçte, halkın politize olmasına ve eleştirmesine genellikle hoş bakmazlar. Politik toplumsallaşmaya, sadece bir koşulla, politizasyon kendi istedikleri yönde olursa yanaşırlar.

Bu noktada, eczacıların da bu türden bir politikleştirilme sürecinde olduklarında kuşku yoktur. Örgütleri istenilen yönde evrilmekte ve bireysel olarak buna karşı koymakta güçlük çekilmekte, hatta ekonomik nedenlerle başlarını bile kaldıramamaktadırlar.

Farklı gelir gruplarının varlığı ve bu nedenle siyasal ve sosyal istemlerinin farklılığı, eczacılar arasında sınıfsal bir türdeşliğe engel olmaktadır. Böylece herkesin farklı isteklerle ortaya çıktığı, birinin iyi dediğine diğerinin kötü dediği bir meslek grubuyla karşı karşıya kalınmaktadır. Asgari hususlarda bir anlaşma, meslek örgütlerinin ilk yapacağı şeylerdendir.

Öte yandan eczacıların, özellikle örgütlerinin yanlış politizasyonu, sorunlarının daha da büyüyeceğine işaret etmektedir. 

Yanlış politizasyon, halk deyişiyle “eşeği dövemiyorsan semerini döv” demektir. Görünen o ki, eczacı örgütleri, özellikle üst eczacı örgütü eşeği dövebilecek mücadele enstrümanlarını geliştirebilmiş değildir.

Tipik yanlış politikleşme örnekleri arasında; TEB’in, geçmişte Kanal D’de yayınlanan “Umutsuz Ev Kadınları” dizisinde, Eczacı Kadir’in Nermin’in peşine düşmesine tepki göstermesi ve mesleğe zarar verdiği iddiasıyla bu karakterin kaldırılması için ihtarname çekmesi gösterilebilir. Yine, sayısız benzer olay olduğu halde Fatih Portakal’a gösterilen örgüt ve eczacı tepkisi de yanlış adrestir ve sonuçlarla uğraşmaktır. Özellikle bu son olayda hayati pek çok konuda doğrudan gelecek tepkilerden çekinerek sessiz kalanlar, genel havayı ve sonuçlarından zarar görmeyeceklerini görünce aslan kesilmişlerdir.

Sadece seçimlerden ibaret, üstten yönetimci bir anlayışın teçhiz ettiği bu iklim içinde 10 değişik TEB başkanı seçilse sonuç değişmeyecektir. Eczacılar kendi dinamikleriyle değil, örgütlerine tanınan kısıtlı alanda başkaları tarafından çizgileri çizilen edilgen bir oyunun parçasıdır. Ama sanki oyunun hak(e)imi olduklarına inandırılmaktadır. Hemşehricilik, bölgecilik, mikro milliyetçilik ve dincilik, siyasal iktidara yakınlık, hatta aynı siyasal görüşü benimsemek yanlış politizasyon örnekleridir ve asıl işlevi zedeler.

Doğru politikleşme örnekleri ve tavsiyeleri için Mersin Eczacı Odası Başkanı Eczacı Hüseyin Şimşek’in Samsun Bölgelerarası Toplantısı’ndaki etkileyici konuşmasını (http://www.eczacininsesi.com/index.php?yon=ozgur&id=775) ve tek kişilik dev kadrosuyla yazan ve anlatan Eczacı Ahmet Nezihi Pekcan’ın “1 Kasım Seçimlerinde Oyumu Hangi Partiye Vereceğim (http://www.eczacininsesi.com/index.php?yon=ozgur&id=789)” başlıklı yazısını okumak önemli bir başlangıç olacaktır.

Eczacılar için, politikleşme, toplumsal yarar ve dengeleri gözeterek bir mesleğin etkinliğini artırma düzlemine çekilmediği ve (tüm güçlüklerine karşın sınıfsal) bir türdeşlik yaratılmaya çalışılmadığı sürece şu an ülkemizdeki genel seçimler gibi 4 ayda bir eczacı odaları seçimi yapılsa ve her seçimden sonra TEB başkanı ve oda başkanları değişse netice değişmeyecektir. Asıl duyarlık, bir kanunla belirlenmiş oy kullanma sırasında değil, seçimler sonrasında ve dışındaki potansiyelin nasıl harekete geçirileceği noktasında toplanmaktadır.

Örgütlerin işi eleştirmektir, yakınmaktır, yaptırmaya zorlamaktır, atomize tepkileri kurumsallaştırmaktır. Çantada keklik olduğu inancının yaygınlaşması ihtiraslı güçlülerin en sevdiği yönetme halidir. Bu izlenimi vermek ve buna hizmet etmek, bir meslek grubunun hanesine hiçbir zaman kâr olarak yazılmaz. Unutmayın ki; oltadaki balığın yeme ihtiyacı yoktur.

 

https://twitter.com/_FevziCakmak_

f.cakmak@eczacininsesi.com



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat