Günahtan arınma, Ramazan’dan yararlanma, dinsel derinlik, huzur, bayram sevinci arayışına hazırlanırken ortalığı acil seçim sancısı ve zor geçim kaygısı sardı.
“En büyük başkan adayı yüz metre yarışı” ile ortalık birden bire hareketlendi.
Normalleşemeyen siyasi hava “Seçim Havası”na döndü.
Ekonomi dümen, fren dinlemez oldu.
Bu önemli seçim öncesinde eczane, eczacı konularını konuşmak yazmak zor ama “Eczacının Sesi”nde yazılanları görünce insan kendini alamıyor, içinin sesini tutamıyor, tekrar tekrar yazmak istiyor.
Önce eczacı sonra yardımcı eczacı, sonra ikinci eczacı unvanını alacak olan günahsız yeni eczacılar sırası gelmeyecek sırada sıra bekleyecek.
14 Mayıs 2012 tarihinde, Cumhuriyet Gazetesi’ndeki, “Eczacılık Bayramı, Yasası, Tasası” adlı yazımı “Olayların bütününü düşleyemeyen, göremeyen, gününü kurtarma, duvara ağlama ikindi toplantılarından öte, dünya gidişatı, ülke gerçekleri, kendi öz varlıkları bileşkesinde bir rota tespiti için örgütlerini harekete geçiremeyen, ağız tadı bozulan, on binden fazlasını yok olma korkusu saran eczacılar, kırk beşinci bayramlarında ‘yeni yasa’ ararken, umarım, ‘yeni tasa’lara kapılmazlar; yeni tuzaklara takılmazlar.” diye bitirmişim.
Hukuk, “Yasa topluma hitap eden, genel, kısa, öz, anlaşılır, dengeli, eşit olmalı, ayrıntılara yer vermemeli” der; bu yasa, bu kurala da hiç uymuyor, demiştim.
Yasa düzenlemesi, alkışsız, heyecansız, muhalefetsiz, sessiz, sedasız çıkmıştı.
Çıkan yasadan kaç yeni eczacının yararlanacağını açıklayan, merak eden, soran çıkmadı.
Sadece bir soru koca bir yasayı çökertebilirdi.
Geleneklerimizde, kültürümüzde soru sorma alışkanlığımız, cesaretimiz, gayretimiz yok.
Yasa özünde, “eczane açmayı nüfusa göre sınırlama” için çıktı.
Keşke diğer kısımlara hiç dokunmasa idi.
Yasa, yeni eczacılara eczane açmayı imkansızlaştırdı. Onlara önemli, yeni bir alan açmadı. Yardımcı eczacı, ikinci eczacı gibi görevi tanımlanmamış, işlevsiz, görüntüde ve kağıt üstünde kalacak eczacıları, dardaki dar eczanelere zorladı, sığdıramadı.
Yönetmelik, yönünü, yörüngesini bulamadı, yerine oturamadı.
Sözleşme ile SGK hükmeden kral, eczacı ise borçlu, haksız, hukuksuz, sessiz köle oldu.
“Eczacının Sesi”nde, bu durumun kim neresinden tutsa elinde kaldı.
Yrd.Doç. Dr. Bülent Kıran’ın deyimi ile dokunduğun yerde “Sorun Alanı” oluştu.
Sorun fırtınalarını, kara bulutlarını, yağmurlarını Fevzi Çakmak da çok önceden haber etmişti.
Hakan Gençosmanoğlu, “İptal Edin Gitsin! Bunaltmayın İnsanları Boş Yere...” diye isyan etti, dellendi.
İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan da, bu gürültüler, uğultular içinde sesini duyuracak kulak ve “Yardımcı Eczacılık” uygulamasını kesip atacak bıçak, cerrah aramaya çıktı.
Önceki TEB Başkanı ve yasanın çıkışında başrol oynayan önceki milletvekili Mehmet Domaç da hala yasayı koruyor, savunuyor.
İptal etmek, silmek ve yaz boz bu yasayı yanlıştan yanlışa sürükler. Bu yasa, bu yönetmelik, yeni eczacıları, gelecek eczacıları, bu eczaneleri kavrayıp, kollayıp, sırtlayıp taşıyamaz.
Kime Ne Soralım?
Bir ağacın, bir mesleğin kök sorunu bulunup tedavi edilmezse o ağaç, o meslek çöker, ölür.
“Eczacılık kök sorunu” şu soruların altında, arkasında yatmaktadır.
1. Eczacı, eczanede reçeteye, ilaca, hastaya, eczacısız yapılamayacak nasıl bir katkıda bulunabilir?
(Eczacılık fakültesi dekanları açık, anlaşılır, öz, madde madde yanıtlarını sıralayabilirler.)
2. Eczacı tarafından yapılacak işler:
a. Nasıl bir alanda, ne kadar zamanda yapılabilir?
b. Ne kadar bedelle yapılabilir?
c. Eczacı sekiz saat çalışırsa kaç reçeteye katkı yapabilir?
(Çalışma Bakanlığı uzmanları yanıtlayabilir.)
3. Yapılması gerekenleri yapan eczacı ile yapmayan eczacı nasıl ayrılacak?
(Sağlık Bakanlığının denetici eczacıları yanıtlayabilir)
4. Yapılması gerekenler nasıl bir yasa, nasıl bir yönetmelik ile sağlanabilir?
(Eczacı milletvekili adayları veya ilerde aday olmak isteyecek eczacılar, eczacı odaları, eczacı kooperatifleri, eczacı dernekleri, eczacı grupları, çok konuşan, çok yazan eczacılar yanıtlayabilir.)
Yanıtları derleme, temellendirme, uygulanabilir kalıplara yerleştirme işi de TEB’e düşer.
Nelere Yanalım?
1953’de, küresel güçlerin teşviki ve desteği ile çıkarılan yasa ve yasanın peşinden piyasaya sürülen ilaçların alım satımı eczacının kolayına geldi. Tıp ile aynı kökten çıkan, 1839’da ikiye ayrılan gövdenin eczacılık tarafı özellikle o yasadan sonra çok ihmal edildi, geliştirilmedi, yeni duruma göre eczanedeki eczacının özü, görevi, gücü güncellenmedi, önemsenmedi, tanımlanmadı, tanıtılmadı, yüklenmedi.
Gövdenin tıp tarafı kat kat uzmanlaştırıldı, eczacı tarafı dumura uğratıldı, unutuldu, uyutuldu.
Yüz on bin doktorun yüzde ellisi uzman, otuz bin eczacının ise uzmanı yok denebilir.
Aynı kökten çıkanlar, aynı hedefe koşanlar, aynı oranda uzmanlaşmalı idi.
Devir uzman olmayanları dışlıyor, unutuyor.
Son yıllarda uzman olmayan doktorların da görev ve sorumlulukları netleşti; kendilerine önemli bir mecra, önemli bir mevzii buldular, kurallarını koydular.
Eczacı gene anımsanmadı, ciddiye alınmadı, keyfi, rahatı çok iyi sanıldı.
Eczacıların Yasası:
Eczacıyı kötü yola yöneltti.
Eczaneyi gelişemez, kurumsallaşamaz kıldı.
Eczacının pratikte uygulaması gereken, bir başkasının yerine getiremeyeceği görevini belirlemedi. Görevini yapan ile yapmayanı ayırmadı.
Eczacının gerekli, zorunlu hakkını vermedi.
Öğretim üyelerini, tıp hizmetinde olduğu gibi, eczacılık hizmeti pratiği içine almadı.
Eczacı eczanenin başında olmalı tavsiyesinde bulundu ama eczacı komşuda tavla oynuyorsa, çok bunaldı da üç gün kırdıysa, kafa bulmak, aramak için barda leblebi yiyorsa, günahtan arınamayıp camiden çıkmıyorsa, aklı gidip geliyorsa, yaşı yerini bulduysa ne yapması gerektiğini söylemedi.
Ana sorunu, temel eksiği temellendirmeden, o temel üzerine yükselen bir yasa oluşturmadan, oturtulmadan yapılan her türlü arayış, uğraş, zorlamalar geleceğimiz olan yeni eczacıları boşa kullanmak, harcamak, oyalamak, ötelemek, yokuşa sürmek, yokuşa yollamak olacaktır.
Ne Yapalım?
Eczacı ile eczacılar ortaklığı için mali müşavir birlikteliklerinden esinlenelim.
Eczane açılması, eczanede eczacının görevi, çalışma şekli, eczacı hakkı, yaş sınırlaması, yeterli geliri olmayan eczacı ve eczaneleri koruma havuzu gibi konularda da noterlerden esinlenelim.
Nüfusa göre eczane sınırlaması akılcı yol değildir. Bodrum nüfusu ile Çemişgezek nüfusu dengede değildir.
Gerekli eczacı, gerekli eczane sayısı, ciro ile, nüfus ile değil, eczacı görevi temel alınarak, reçete sayısı, eczacı sayısı başta olmak üzere beş on veri ile belirlenebilir.
35 m2 alanda on milyonluk şampuan satarsan oraya altı yedi eczacı gerekmez, sığmaz, değmez.
Özetin özeti herşey, “Eczanede Eczacı Görevi ve Eczacı Hakkı” temeline göre hizaya girer, şekillenir.
Umut Nereden Doğacak?
Önümüzde bu kadar önemli seçim varken, ne istesek yerine getirmeye söz verecek adaylar gözümüze bakarken, keşke planlarımız, projelerimiz, tasarılarımız elimizde hazır olsaydı.
Adaylara sorular sorabilsek:
A. Mesleğinizin sorunları ile ilgili, şimdiye kadar önerdiğiniz çözüm, çözdüğünüz sorun var mı?
B. Seçilince, meslek ve ülke sorunları için önereceğin projeler, tasarılar nelerdir, nasıl yapacaksın?
Yeni Eczacılar:
Korkmamalı, tedirgin olmamalı, telaşlanmamalı; meslek acemiliği geçici, yaşam acemiliği kalıcıdır.
Çalışmak ibadettir derler, ibadet eder gibi ciddi, dikkatli çalışmalılar.
Kendilerine hayran, paraya kurban olmamalılar.
Tolstoy, “Mutluluk yaşadığın hayat tarzında değil, hayata bakış tarzındadır”, demiş, unutmamalılar.
Para nasıl çok kazanılır bilemeyebilirler ama işini, eşini, şehrini, ülkesini severek mutlu olabilirler.
Eczacı odalarını, demokrasi meydanı ve sorun çözme alanı haline getirebilirler.
Kimya bilgisi ile biyoloji bilgisi eşliğinde çok allengirli, çok gizemli yolculuğa çıkabilirler.
Eczacılık fakültesi sayısına değil kalitesine takılmalılar, dünyanın her yerinde eczacı olabilmeliler.
Diploma alınca “eczacılığı bitirdim” dememeliler, “bu daha başlangıç” demeliler.
Gıda-ilaç, ilaç-gıda kombinasyonu ve organ üretim laboratuvarları geliyor, hazırlanmalılar.
“Olmalı”lar, kendi kendine olmazlar.
Gelişmemiş, işlememiş, oturmamış demokrasilerle, sık sık yapılan seçimlerle, sadece seçimden 15 gün önce hareketlenen meslek odaları ile, acil kısa vadeli kurnaz, zorlamalı çözümler ile bu işler olmaz.
Acil sancılıdır, dayatmacıdır, kuşatmacıdır.
Sorunlar acilin tahakkümüne teslim edilmemeli, uzun vadeli gerçeklikte çıkış yolu aranmalı.
İyileşmek, hayatı yeniden okumakla başlar, derler.
Yeni eczacılara eczane kapıları daraldı, zorlanacaklar; elbette kapıyı zorlayacaklar da.
Canlılara bir kapı kapanırsa başka kapılar açılır.
Yeni eczacılar isteklerini, niyetlerini belirleyip hazırlıklara hemen başlamalı.
Tanrı vereceklerini, o konuya hazırlıklı olanlar arasından seçtiklerine verirmiş.
XXX
Bir meslek normalleşirse, diğer meslekler de ona baka baka normalleşir, ülke normalleşir.
Meslek odaları, demokratikleşme, normalleşme merkezi olabilir.
Yeni eczacılar mesleği güncelleyecek, keyiflendirecek, taşıyacak, ülkeyi yönetecek adaylardır.
Kucaklamak, önemsemek, sıcak bir el vermek gerek.
Not: İş ve “İş’li Yaşam”a yeni başlayacak yeni eczacı olsaydım.
a. “Herkese Bilim Teknoloji”. Türkiye’nin haftalık bilim, teknoloji, kültür ve eleştirel düşünce
dergisi’ne abone olurdum.
b. Derginin 18 Mayıs 2018 tarih 112 sayısındaki, önceki bakanlardan, günümüz bilgelerinden TINAZ TİTİZ’in “TÜM YAŞAM SORUN ÇÖZMEKTİR” yazısını, diploma gibi duvara asardım.
Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK