Yrd.Doç.Dr. Nilüfer Aykaç

TTD Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Başkanı

İTO Covid-19 Danışma Kurulu Üyesi

İBB Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi

 

 

COVID-19’dan Sonra Dünya ve Uygarlık


Tarihler 31 Aralık 2019 gününü gösterdiğinde Dünya Sağlık Örgütü yüzyılın pandemisinin ilk işaret fişeğini yaktı ve Çin’in Wuhan bölgesinde nedeni belli olmayan pnömonilerin varlığını resmen dünyaya duyurdu.

Ancak dünyada bazı şeyler hiç değişmiyordu: Örneğin Dr. Li Wenliang, 3 Ocak 2020 tarihinde Wuhan polisi tarafından korona virüsü hakkında “internet aracılığıyla halkı tahrik etme” iddiasıyla tutuklandı. Ne acı ki gelişen tepkiler üzerinde serbest bırakılan Dr. Wenliang 6 Şubat 2020 tarihinde 33 yaşında bir hastasından kapmış olduğu korona virüs nedeniyle hayatını kaybetti.

Aslında Dr. Wenliang’ın yaşadıkları ne yazık ki dünyanın dört bir yanında “iyi hekimlik” yapmaya çalışan tıp doktorlarının kanıksadıkları bir durum. Ama ne Wenliang’ın ne de binlerce sağlık çalışanının yaşamını kaybetmesi hiç kimsenin kanıksayacağı bir durum değil...

Bakış Açısı

Hiç kuşku yok ki dünyamız küresel bir tehditle karşı karşıya. Belki de neslimizin görebileceği en büyük salgınla karşı karşıyayız. Herkesin dilinde “Artık hiçbir şey öncesi gibi olmayacak” söylemi.

Sahiden öyle mi? Gerçekten hiçbir şey eskisi gibi olmayacak mı? Eğer öyleyse salgının başladığı ülkede binlerce insanın ölümünün ardından nasıl oluyor da kömür üretimine kaldığı yerden devam edebiliyor Çin.

COVID-19 pandemisi unutturdu mu iklim krizini?

Nasıl unutabiliriz ki salgının hemen öncesinde küresel ısınma nedeniyle baştan başa yanan Avustralya’yı. Nasıl birbirlerinden ayrı sorunlarmış gibi düşünebiliriz ateşin ve SARS-CoV-2’nin yol açtığı yıkımları.

Kışkırtılmış bir kalkınma modelinin uygulanmasının yol açtığı tahribat, vahşi hayvan pazarları, av turizm altında nesli tükenen hayvanların avlanması, genetiği değiştirilmiş ürünler, sanayi atıklarıyla kirletilen su kaynakları, plastik çöplüğüne dönüşen yedinci kıta, havuzlardaki yunuslar, hayvanat bahçeleri,.. hepsi ama tüm bunların hepsi aynı büyük hezeyanın bir parçası değil mi?

Tüm bunları insanı merkeze koyan, doğayı ve ötekini yağmalanacak malmış gibi gören bir zihniyetin sonucu değil mi?

Acaba her şeyin fiyatının belirlendiği bir çağda her şeyin değerini de yitirmiş olabilir miyiz?

Küçülen ve Temizlenen Dünya...

COVID-19 sayesinde bir kez daha fark ettik ki dünya küçük bir köy artık. Baksanıza Uzak Asya’da başlayan salgın birkaç ayda tüm dünyaya yayıldı. O nedenle artık hiçbir yer birbirinden çok uzak değil.

Ama bu salgın aynı zamanda küresel işbirliği, dayanışma ve güvenin de ne kadar önemli ve ulaşılabilir olduğunu da farketmemize yol açtı. Tüm dünyada kamusal sağlık hizmetlerinin hayati önemini de gösterdi. Çok para kazandıran tedavi edici sağlık hizmetleri yerine, “el yıkamak” gibi çok ucuz koruyucu önlemlerin sağlık açısından çok daha gerekli ve önemli olduğunu da vurguladı. Aşılanmanın, koruyucu hekimliğinin ve toplum sağlığının vazgeçilmezliğini de bir kez daha gösterdi insanlığa.

Çok daha önemlisi COVID-19 musibeti ardında bırakacağı yıkıma karşın kirlenen bu dünyanın istersek yeniden temizlenebileceğini gösterdi.

Öyle ya COVID-19 öncesi dünyada her 10 kişiden 9’u kirli hava solumaktaydı. Bu sağlıksız havanın solunum hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, akciğer kanseri gibi hastalıklara yol açtığı ve özelikle çocuklar, yaşlılar, yoksullar ve hastaların bu kirlilikten daha çok etkilendiği biliyorduk. Özellikle 2,5 mikrondan küçük partikül maddelerin (PM2,5) başta kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve astım gibi havayolu hastalıklarına, kalp-damar hastalıkları nedenli hastaneye yatışlarına ve akciğer kanserine bağlı ölümlere neden olduğunun farkındaydık.

Salgın öncesinde kömür, petrol ve diğer fosil yakıtlarının enerji üretiminde, endüstride ve evlerde ısınma amaçlı kullanımının, plansız kentleşmenin arttırdığı trafiğin ve sağlıklı bir kentleşme yerine rant ve kazanç eksenli yaşanan kentsel dönüşümün hava kirliliğinin kentlerdeki temel nedeni olduğunun da bilincindeydik.

 

Ancak COVID-19 salgını bu bilgilerimizin ötesine bizleri taşıdı ve fosil yakıtlarıyla kirlettiğimiz bu dünyayı temizlememizin de mümkün olduğunu kanıtladı. COVID-19 salgının etkilerini azaltmak için sanayi faaliyetlerinin ve trafiğin azalması hava kirliliğinin azalmasına katkıda bulundu.

NASA ve Avrupa Uzay Ajansı’nın kirlilik izleme uyduları, Çin genelinde karantina öncesiyle (1-20.01.2020) kıyaslandığında karantina sırasında (10-25.02.2020) atmosferdeki azot dioksit düzeyinde anlamlı düşüşler tespit etti. COVID-19 pandemisi süresince küresel kirlilikte yüzde 6 azalma oldu (1).

Benzer biçimde Fransa’da uygulamaya konulan karantina nedeniyle Touloese sokaklarında geyikler dolaşmaya başladı. Venedik’in ünlü kanalları temizlendi ve balıklar ile kuğular kanallara geri döndü. Ortaköy sahillerinde yunuslar gözlendi. Uludağ, İstanbul semalarında silüetini gösterdi.

Hava Kirliliği ve Viral Enfeksiyonlar

COVID-19 salgınından sonra radikal değişiklikler yaşanmazsa hava kirliliğinin viral enfeksiyonlara bağlı ölümleri arttırarak pandemilerin yarattığı yıkıma katkı sunacağı açıktır. Çünkü hava kirliliği üst hava yollarındaki silyaların yani vücudun ilk savunma hattının işlevlerini bozduğu iyi bilinmektedir. Zaten bu nedenle hava kirliliğinin yüksek olduğu bölgelerde yaşayanlarda daha sık solunum yolu enfeksiyonları gelişmektedir. Özellikle aerodinamik çapı 2,5 ve 10 mm’den daha küçük partiküller, kükürt dioksit (SO2), azot dioksit (NO2), karbon monoksit (CO) ve ozon (O3) kirleticilerin solunum yollarını olumsuz biçimde etkileyerek virüs enfeksiyonlarına karşı olan duyarlılığı ve hastalığın şiddetini arttırmaktadır (2). PM2.5, PM10, NO2 and O3 düzeylerindeki artışın COVID-19 hastalığı gelişme riskini 1,76 – 6,94 kat arttırdığı saptanmıştır (3). ABD’de yapılan bir araştırmada ise PM2.5’un her 1 mikrogram/metreküp artışı ile COVID-19’a bağlı ölümlerin %15 oranında arttığı tesbit edilmiştir (4).

Tüm bu bilimsel araştırmalar COVID-19 salgınında ölümlere yol açan durumun insan uygarlığının tercihleriyle ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır. Bugün bir tercih yapmak zorundayız: Ya COVID-19 salgını öncesinde olduğu gibi fosil yakıtları tüketmeye devam ederek COVID-19 benzeri salgınları ve onların yıkımlarını arttıracağız ya da son dönemde hayata geçirilen karantina benzeri uygulamalarla fosil yakıtları kullanmaktan vazgeçerek sağlıklı bir hayatı var edeceğiz.

Tercihlerden birisi ölümün, diğeri yaşamın yolu. Hangi yolu seçeceğiz?

Kaynaklar:

1)     Dutheil F, Navel V, Clinchamps M. The indirect benefit on respiratory health from the world’s effort reduce transmission of SARS-CoV-2. Chest, 2020.

2)     Ciencewicki J. Air pollution and respiratory viral infection. Inhal Toxicol, 2007.

3)     Zhu Y, Xie J, Huang F, et all. Association between short-term exposure to air pollution and COVID-19 Infection: Evidence From China. Sci Total Environ, 2020.

4)     Xiao Wu, Nethery RC, Sabath BM, et all. Exposure to air pollution and COVID-19 mortality in the United States. medRxiv, 2020. 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat