Yaşadığımız süreç, hepimizin malumu.

Devamlı kaybederek gelinen bu kara günlerde

kaybettiklerimiz, kazanamadıklarımız ve de kanıksadıklarımız mevcut.

 

Senelerdir aynı söylemlerle örgütçülük oynayanlar,

oynayanlara kananlar

ve eczanesinde tek başına ve yalnız kalan ECZACI.

 

En ufak esintide hemen ikiye ayrılabilecek kadar zayıf eczacılık camiası!

 

İki arada, bir derede kalan ve maddi olarak tepe örgütüne bağımlı  odalar.

 

Arkadaşlar;

Eczacı ne istiyor, sizler ne yapıyorsunuz?

 

Sizlerin eczaneleri yok mu?

 

Çankaya tepelerinden manzara TOZ PEMBE Mİ?


Bakıyorum yapılan muhalefete ve hayretle soruyorum:

Sizlerin yolladığı kişiler bu tepede oturmuyor mu?

Eğer memnun değilseniz, çekersiniz gönderdiğiniz delegeleri, BİZ BÖYLE KARAR VEREN YÖNETİMDE OLAMAYIZ dersiniz.

Hem Yönetime delege ver, hem merkez heyetinde ol, sonra Başkanlar Toplantısı iste ama toplantı YAPTIRTAMA!

 

Çok şaşırtıcı, BİR YERLERDE YANLIŞLIK YAPILIYOR ,hem de telafisi imkansız YANLIŞLIK…

 

Değerli meslektaşlarım,

Bu camia bizim DEĞİL Mİ ?

Eczaneler bizim, örgütler bizim DEĞİL Mİ ?

Önce iğneyi kendimize batıralım.

Geleceklerine sahip çıkmayanlara,oy kullanmaya gittiğinde ;

arkadaşına ,yandaşına , partilisine veya koluna giren eski arkadaşına göre oy kullananlara sesleniyorum.

BU HEPİMİZİN EKSİĞİ VE YANLIŞI DEĞİL Mİ ?

 

Eczacılık camiası % 90 eczane eczacısından oluşmaktadır. En büyük sorun eczane eczacısınındır.

Eczane eczacıları güçlü olursa, meslek de güçlenecektir.

 

Diğer taraftan;

Meslek Örgütlerimiz, meslek için kurulan bütün yapılanmalara saygı göstermek ve onların doğru söylediklerini desteklemek zorundadır.  Yapılanları ve doğruları yok saymak sadece mesleğe zarar vermektedir.

 

Bu konuda küçük bir örnek vermek istiyorum;

 

Sendika olarak kurulduğumuz 2006 senesinden itibaren SGK’nın SUT ve protokollerinin, eczanelerimize zarar verecek sıkıntı yaratacak maddelerine Danıştay’da dava açtık. Protokolleri imzaladığı için SGK’nın yayınladığı bütün SUT ları kabul eden TEB de açılan davalarda SGK ile taraf oldu.

 

Hepimizin reçete verirken anlayamadığımız bir nedenle TEŞHİS ten sorumlu tutulduğu madde hakkında açılan davada maalesef tepe örgütümüz bir ilki başardı;

Doktorun yazdığı teşhisin eczacının sorumluluğunda olduğunu savundu. Zaten bunu isteyen SGK’nın ekmeğine yağ sürüldü ve binlerce eczane eczacısı TEŞHİS ten kıyıma uğradı.

 

Oysa geçtiğimiz günlerde özel hastaneler ,SGK ya dava açtı.

Özel Hastaneler derneği “SGK bizim hastane faturalarımızı bilimsel olarak inceleyemez ancak matematiksel olarak kontrol edebilir” diyerek Danıştay’da dava açtı ve KAZANDI.

 

Niye biliyor musunuz ?

 

Onların tepe örgütleri onlara karşı değil, yanında oldu.

Çünkü , bu bir mesleki kazanımdı.

 

Sendika olarak Danıştay’da ; kurumlardan alacaklarımıza devir ve temlik hakkımızı istiyoruz.dedik.

TEB karşı çıktı,

neden?

Çünkü Muvazaa olurmuş.

 

Şimdi yok mu ?

Peki eczane eczacısına, depolardan gelen haciz ve faiz sarmalına ne yapıyorlar ?

Kurumlardan alacağımıza devir ve temlik hakkımızın olmaması Muvazaalı eczaneleri durduruyor mu ?

 

Değerli meslektaşlarım;

Öncelikle;

Bize 1000 eczacıyı süründeren, çoğuna eczanesini kapattıran intihar eşiğine getiren veya maalesef intihar ettiren protokol maddesini;

atlamışız ,görmemişiz diyen yöneticiler istemiyoruz!

Kendisini sınıf mümessili sanan ve başka meziyeti olmadığından bununla övünen örgüt yöneticileri istemiyoruz!

Örgüt içinde grup oluşturarak yönetimden bile habersiz kararlar alarak örgüt yönetmeye kalkan yöneticiler istemiyoruz!

Odaları ekonomik olarak bağımlı hale getiren, baskıcı, dediğim dedik yönetimler istemiyoruz!

Eczacının direncini kıran,

göstermelik,

seçim yatırımı amaçlı eylemlere imza atan,

“Ne kazandık?” sorusuna

kaybetmediklerini sıralayarak cevap veren yöneticiler istemiyoruz!

 

Zira Değerli meslektaşlarım;

Sendika olarak senelerce bizi boğan, sermayelerimizi eriten kayıplar için yasal düzenleme istedik. Gücümüzce yüklendik, daha önce sendikamızın sağladığı 45 gün geçiş süreci, genel müdür değişikliği ve örgüt zafiyeti yüzünden 5 iş gününe düşürüldü.

 

BU YAŞADIKLARIMIZDAN VE GELİNEN BU DURUMDAN;

Örgüt seçimlerine yatırım olsun ve eczacının öfkesi dinsin diye bizi meydanlara götürenler ve sonrada gazetelere bizlerin parası ile çarşaf çarşaf ÖZÜR ilanları verenler; tarih ve meslektaşları önünde sorumludur.

 

Eczacılık camiası, tarihinde son beş yıldaki kadar kuvvetli bir değişim dayatması ve bu dayatmaya karşı teslimiyetçi bir tutumla karşı karşıya kalmamıştır.

Sorunlardan kurtulmak için eski yöntemler fayda sağlamadığı gibi, yakınlık ve yandaşlık da çözüm değildir.

Değişim artık örgütsel anlamda da kaçınılmaz hal almıştır.

Kendini dev aynasında görenlere,örgütsel yapının korunması için üyesinin yanında olması gerektiği artık hatırlatılmalıdır.

 

Örgütler; hepimizin aynı bütünün parçaları olduğunu bir an evvel görmeli ve örgüt koltuklarını siyasi ikballeri için kullanmaktan vazgeçmeleri gerekmektedir.

 

Ayrılıkçı, dediğim dedikçi, dayatmacı ve baskıcı yönetim modeli ile gidilen yolun yol olmadığının artık herkes bilincinde olmalıdır. 

 

Hepimiz yaşadığımız bu sıkıntılı günlerde, bugüne kadar olduğu gibi hep beraber hareket edip, DÖNÜŞÜ OLMAYAN  bu yoldan vazgeçmek zorundayız.

 

Sevgi ve saygılarımla.

 

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat