Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK
Eczacılık Gününde Düşünmek ve Sevinmek
Bayramlar (Eczacılık, Ramazan, Kurban, En Büyük Başkan) kapıya dayandı.
14 Mayıs 1839’da Mektebi Tıbbıye’nin gövdesi Tıp ve Eczacılık diye ikiye ayrılmış. “Eczacı Sınıfı” ile eczacılık bağımsızlaşmış.
1861’de de, eczacılığın “Bağımsız Sanat ve Meslek” olduğu yasalaşmış. 1880’de İstanbul’da ilk Türk ve Müslüman eczanesi Ecz.Hamdi tarafından açılmış. Tıp ve zaman zaman da Fen fakültesine bağlı “Eczacılık Okulu” olarak yapılan eczacılık eğitimi, 1964’de Ankara ve İstanbul’da açılan Eczacılık Fakülteleri ile sürdürüldü.
1968’de İ.Ü.Eczacılık Fakültesi Talebe Cemiyeti başkanı Azmi Kerman ve arkadaşlarının teklifi, İ.Ü. Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof Dr Kasım Cemal Güven’in oluru, İstanbul Valisi Vefa Poyraz’ın tasdiki, Spor ve Sergi Sarayı’ndaki kutlamalar ile “14 Mayıs Eczacılık Günü” ilan edildi.
Amacı, eczacılığı korumak, kollamak, geliştirmek, saygınlaştırmak, tanıtmak, yaygınlaştırmak idi.
İ.Ü.Eczacılık Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisi idim, cesaret, gurur, keyif, umut buldum, doldum.
Bugüne kadar süren yolculuğumda eczacılık ve eczaneler konusunda olup bitenleri, perdenin önünden aklım, gönlüm, gözüm ve kulağım ile izledim.
Perde arkasını da arkadaşlarımdan, anlattıkları kadarıyla dinledim.
Anladığım kadar anlatmaya, söyleyebildiğim kadar söylemeye çalıştım, uğraştım.
TEB Genel kurulunu misafir olarak izledim, havasını, havasızlığını ciğerlerime çektim.
İki dönem ses, soluk duyurmak, hissettirmek için TEB delegesi olmak istedim, olamadım.
“Eczacının Sesi, Özgür Köşe”sini görünce kendimi yazıya vurdum.
On yıldır yazıyorum.
Anlatamıyorum...
Orhan Veli gibi “Anlatamıyorum” diye şiir de yazamıyorum...
Eczanemden, eczacılığımdan sıkılıyorum...
Ne İstiyordum? Ne İsteyecektim? Ne Söyleyecektim?
Bugünden yarına, yarından sonraya, kısa zamana hiçbir şey istemiyorum. Düşüncelerimin, hayallerimin Eczacı Odalarında adabına, bilime, usule uygun olarak, periyodik olarak, bıkmadan, usanmadan, sulandırmadan konuşulmasını, tartışılmasını, sonuçların sürekli güncellenecek şekilde yazılıp duvara asılmasını istiyorum.
Eğitim kurumlarının, öğrencilerin, partilerin görüşlerinin alınıp ilan edilmesini istiyorum.
TEB:
a. Açık, anlaşılır, eczacıya, eczacılık öğrencisine, vatandaşa eşit davranır, kısa, öz bir yasa ve yönetmelik için kesintisiz çalışan...
b. Etkin denetim, etkin temsil yapan...
c. Bilime dayanan, varlığını bilime adayan, “Eczacılık Ar-Ge Merkezi” kuran...
d. Eczacıya değil eczacılığa hizmet eden... Bir TEB olmalı.
e. Gücünü paradan alan, ticaretle dansa hazırlanan bir TEB olmamalı.
Eczacı Odası:
a. Bilim yuvasından, uçmasını öğrenemeden kaçmaya, uçmaya çalışanların konabileceği bir meydan ve en azından yılda bir adet sorun çözebilecek alan oluşturmalı.
b. Eczaneye, başka alanlara açılan pencereleri, yolları, yönleri anlatacak, izletecek, gözetletecek, yol, yordam, yöntem öğretecek, bilgi, belge, moral vermeli.
c. Eczacının mutfağı, laboratuvarı olmalı.
Eczane:
a. Bir eczacının bir eczanede karşılayabileceği reçete sayısı, o reçeteye yapacağı katkı, o katkısına karşı alacağı eczacı hakkı belirlenmiş olmalı.
b. Bir ayak topu oyunundaki kurallardan daha ciddi, daha çok kuralları olan, görev yapan ile görevinin anasını satan’ı birbirinden ayıracak, sarı ve kırmızı kartlarla oyunu etkileyebilecek hakemi olmalı.
c. Plan üstündeki laboratuvar işareti ile şebeke suyu bağlantısından başka bir şeyi olmayan, eczane laboratuvarları kapatılmalı. Yeniden tarif edilen güncel laboratuvar kuranlar majistral hazırlama, bio malzeme üretme ve diğer laboratuvar işlerini yapma hakkı kazanmalı.
d. Bilim, yönetim, finans, yoğun insan ilişkileri, muhasebe, ticaret, laboratuvar gibi çoklu disiplin gerekir.
Kurumlaşma, takımlaşma, uzmanlaşma gerektirir.
120 m2 eve sığamazken, üç-beş kişi ile, mutfaksız, tuvaletsiz, 25-35 m2 eczane dükkanlarında ömür tükettik, kendimize yazık ettik, inat ettik, yeniyi giymek için eskiyi terkedemedik.
Nasıl Olabilir?
“Bir satır şiir yazsam sanki herşey düzeliverecek?” demiş, içli, duygulu, esprili, yakışıklı, doğaya, insana, yaşama sevdalı ünlü şair Cemal Süreyya.
Ben de, her yazı yazışımda ortalık düzeliverecek zannediyorum.
Üç beş ana konu var.
54 Eczacı Odası sahaya çıkabilir..
Konuları, sorunları paylaşabilir..
Bilgi, beceri, öneri, örnek sıralayabilir..
Duruş, tavır geliştirmek, oluşturmak için birbirleri ile yarışabilir...
Sağlığın kalesi eczaneler, gol yememek için uğraş veriyor, kurtardıkları ile seviniyor...
Oyun, kuralları çok eski, yer çok dar, oynamasını bilen, bilmeyen, döktüren, döktüremeyen anlaşılamıyor.
Düdüğünü çalacak, parmağını, sarı, kırmızı kartını sallayacak, sahanın her tarafına koşacak, oyuna ciddiyet, disiplin, keyif katacak hakem yok.
Deneyimsiz insanlar başarının dosdoğru yolda ilerlemek olduğunu zannederlermiş, öğrenebilme, ilerleme için enerji bulabilme umudu varsa, yenilgiler de güzel, iyi olabiliyormuş.
En büyük yanlışlık konuşmamakmış.
Zoru başaramazsak, kirli, sinsi piyasada tutulduğumuz tuzaklardan kurtulmak zor, işimiz zor imiş.
“Eczacılık Günü” kutlu, mutlu, umutlu ola....
Aynı güne çakışan, basında ve toplumda daha çok duyulmaya başlayan, çok alın terli, çok bereketli, çok değerli, çok doğal, çok hareketli, çok haysiyetli, ama, değeri anlaşılamayan, hakkı elinden alınan, kapılan çiftçilerin de “Çiftçiler Günü”kutlu, mutlu, umutlu ola...
Önceki Eczacılık Gününde, Çiftçilik Gününde, “İyi günümüzde, kötü günümüzde çiftçilerle kardeş meslek olsak” dualarım henüz tutmadı, dua eden çoğalsa da, o da tutsa...
XXX
Ellinci “Eczacılar Günü”me kavuşmaya saatler kaldı.
Eczanemi açtığımdan beri kazancım iyi, dışardan bakılınca rahatım çok iyi, ama gönlüm eczanemden, eczacılığımdan memnun, mutlu değil.
İlaç alıp ilaç satıyorum, hesap yapıp borç kapatıyorum.
Eczanedeyim ama, eczanemde, “Eczacının Odası” denebilecek gibi bir odam yok, kendimi eczacı gibi hissedemiyorum.
Eczanem 50 yaşına girerse, sınıf arkadaşlarımla 14 Mayıs’ta toplanmak istiyorum.
“Türküm, çalışkanım, doğruyum, eczacıyım, gururluyum, mutluyum” diye bağırmak istiyorum.
Ecz.Süleyman ARSLANTÜRK
14 Mayıs 2018 KUŞADASI