“GİZLİ FORMÜLLER” OKURLARI İLE BULUŞUYOR…

Günümüzde Osmanlı dönemi Eczacıları ve Eczacılık Sanatı ile ilgili bilgilerimizin kısıtlı olduğu bilinmektedir. Özellikle Fatih Sultan Mehmed’e kadar, tıp ve eczacılık hakkında elimizde fazla belge bulunmamaktadır. Bir tesadüf eseri rastlamış olduğum geç Osmanlı dönemi eczacılığına ışık tutacak ‘’Avanzade Mehmet Süleyman’’ isimli entelektüel ve aykırı bir Osmanlı Eczacısının ‘’Gizli Terkipler’’ isimli Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmış kitabının günümüz Türkçe’sine çevirilmesine katkı sunmaktan büyük mutluluk duymaktayım.

Kamuoyunda Osmanlıca denildiğinde farklı bir dil algısı oluşturmakta ancak şu bir gerçek ki Osmanlıca, Arap alfabesiyle yazılmış Türkçe şeklinde ifade edilmektedir. Yeni bir dilden bahsetmiyoruz. Yani Osmanlıca dediğimiz aslında Türkçe’nin bizzat kendisidir. Osmanlı Türkçesi, ayrı bir dil değil, İmparatorluk sınırları dâhilinde kullanılan Türkçenin tarihsel gelişme sürecindeki bir döneminin adıdır. Batı Oğuzcası/Batı Türkçesi olarak adlandırılan bugünkü Türkiye Türkçesinin 15.-20. yüzyıllar arasındaki dönemine Osmanlı Türkçesi adı verilmek âdet olmuştur. Genel bir eğilimle İstanbul’un fethi ile başlayan ve Cumhuriyete kadar uzanan döneme Osmanlı Türkçesi denilmektedir. Bu sürece Cumhuriyetin ilk yıllarını da katabiliriz. Aslında en doğru isimlendirme “İmparatorluk Dönemi Türk Dili”dir. Bilim çevrelerine “Osmanlı Türkçesi” olarak yerleşmiştir. Kimi kişilerce kasıtlı olarak “Osmanlıca” diye adlandırılması gerçeği değiştirmez.

“Gizli Formüller” kitabının kaynağını oluşturan “Gizli Terkipler” isimli kitabın yazarı; Avan-zâde, Mehmet Süleyman (1871-1922) 1871 yılında Beşiktaş/İstanbul’da dünyaya geldi. 1922 senesinde İstanbul’da hayatını kaybetti. Karahisarlı Avanzade Süleyman Bey’in oğludur. 1890 yılında Beşiktaş’ta Askeri Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra 1893 senesinde Tıbbiye Mektebi’nin eczacılık bölümünden mezun oldu. Bir süre Haydarpaşa ve Yıldız hastanelerinde görev yaptı. Çeşitli dergilerde yazılar kaleme almaya, kitaplar yayımlamaya başladı. 1902 yılı sonlarına doğru yönetmeye başladığı Musavver Terakki dergisinin Rus-Japon savaşı ile ilgili olarak yaptığı yayım Rusya’nın tepkisini çektiği için 1903’te Kudüs’e sürgün edildi. Burada dört yıl kadar kalan Mehmet Süleyman 1907’de Kahire’ye kaçtı. 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra İstanbul’a döndü ve ardından yüzbaşı rütbesi ile Sıhhiye-i Askeriye Tercüme ve İstatistik kısmına memur olarak atandı. Mehmet Süleyman 1912 yılında binbaşı oldu ve Harbiye Nezareti Sıhhiye Dairesi’nde ecza müfettişi olarak çalışmaya başladı.

Meşrutiyet Dönemi’nde hikâye ve roman gibi edebî türlerde olduğu kadar mesleği olan eczacılık ve diğer ilmî sahalar ile ilgili yazdığı telif eserler ve yine aynı alanlarla ilgili yaptığı tercümelerle, çıkardığı dergi ve gazetelerle, insanların dış görünümünden karakterini tanımadan, kişinin isim, doğum tarihi ve karakteristik özelliklerinden yola çıkarak hayat yolculuğu hakkında yorum yapmaya, aşçılıktan tarih ve edebiyat tarihine kadar çok geniş bir yelpazedeki  eserleriyle dönemin ses getiren isimlerinden birisi olmuştur.

O dönemlerin entellektüel isimlerinden birisi olarak dikkat çekmiş, François Coppée, Ponson du Terrail, Alexandre Dumas, Victor Hugo gibi Avrupa’nın önde gelen yazarlarından yaptığı edebî tercümelerin yanında yazarı bilinmeyen çok sayıda ilmî ve edebî eser de tercüme etmiştir.

Derlemeci, tarihçi, edebiyat tarihçisi, eczacı, müellif, mütercim, gazeteci vb. birçok kimliğe sahip olan Mehmet Süleyman (Avanzade) halka yönelik olan çalışmaları ile döneminde büyük bir boşluğu doldurdu. Yine telif ve çeviri olmak üzere Türk diline yüz otuzun üzerinde eser kazandırdı.

Yazarın oğlu Halit Avan, 1948’de yayınlanan bir ansiklopedide babası hakkında şu tesbiti yapmaktadır;

“Yaşadığı devrin bâtıl itikatlar ve köhne gelenekler içinde hapsolan sağlık ve sıhhat hakkındaki yanlış anlaşılmalara karşı onun bu alandaki yayınlarının müsbet rolü pek açıktır. Halka faydalı olmak ve her alanda onu yükseltmek ve muasır müsbet bilimin ışığında toplumu aydınlatmak gibi büyük bir ideal taşıyan Avanzade Mehmet Süleyman, bu idealini geniş bir okuyucu kitlesi üzerinde tatbik etmeye muvaffak olan bahtiyar yazarlarımızdan biridir.”

Dönemin yazarları onun hakkında “Sebepsiz veya amaçsız bir tercümesi yoktur. En büyük amacı, vatanına, vatandaşlarına ve meslektaşlarına hizmet etmektir” gibi sitayişkâr sözler sarf etmekte (örneğin “Meşrutiyet Dönemi’nde Çok Kimlikli bir Mütercim”, s. 61), bu suretle de yazarın Ahmet Midhat Efendi gibi bir girişimci ve iş adamı değil, sadece ve sadece vatansever bir idealist olduğunu imâ etmektedir. Yine Beyhan Kanter “Meşrutiyet Döneminde Kadın Hakları Savunuculuğunda Gelenekçi bir Yazar: Avanzade Mehmet Süleyman” tanımlaması yapmıştır.

Geç Osmanlı döneminin tedavi sanatından örnekler taşıyan kitap, Kozmetik formüller, Ağız suları/Diş patları, Çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan formüller ve Günlük yaşama dair tavsiyeler içeren bölümlerden oluşmaktadır. 303 formülün yer aldığı kitapta kold krem, kireç linimenti gibi bugün bile kullanılan formüllerin yanında günlük yaşama dair tavsiyelerin bulunduğu bölümde sağlıklı yaşam ile ilgili yorum ve uygulamaların dönemin tıp seviyesi göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Şüphesiz bizlerin bugün modern tıp diye nitelendirdiği birçok bilginin ve tedavi yönteminin de bir süre sonra gelecek nesiller tarafından tebessümle karşılanabileceği ihtimalini unutmamalıyız.    

Yaşadığı devrin bâtıl itikatlar ve köhne gelenekler içinde hapsolan sağlık ve sıhhat hakkındaki yanlış anlaşılmalara karşı onun bu alandaki yayınlarının olumlu etkisi tartışılmazdır. Halka faydalı olmak ve her alanda onu yükseltmek ve muasır müsbet bilimin ışığında toplumu aydınlatmak gibi büyük bir ideal taşıyan “Avanzade Mehmet SÜLEYMAN”, yaklaşık olarak bundan 100 yıl önce, o dönemin koşullarında yaşamış ve 51 yaş gibi kısacık bir hayat iki yüzden fazla eser sığdırmış bu idealini geniş bir okuyucu kitlesi üzerinde tatbik etmeye muvaffak olan bahtiyar yazarlarımızdan biridir.

Kitabın yazılmasında zaman zaman bilgisine başvurduğum Eczacı Kadir Sedat SOFUGİL’e, kitabımın düzenlenmesinde emeği geçen kızım Eczacı Elif Sezgi PEKCAN ve eşim Prof. Dr. Sevgi Demirbaş PEKCAN’a, değerli destekleri için Prof. Dr. Levent ÜSTÜNES’e, Dr. Öğr. Üyesi Murat ZOR’a ve Osmanlı Türkçesi diye adlandırdığımız aslında ‘’İmparatorluk Dönemi Türk Dili’’nde yazılmış olan kitabı bugünki Türkiye Türkçesi’ne çevirerek büyük katkı veren İbrahim Şeref KAYA’ya teşekkürü bir borç bilirim.

En büyük amacı; vatanına, vatandaşlarına ve meslektaşlarına hizmet etmek olan bu sıradışı vatansever büyüğümüzün anısı önünde saygı ile eğilirken ruhunun huzur bulduğuna inanıyorum…

 

08.11.2020 Konya                                                                      

Ahmet Nezihi Pekcan

http://www.majistralformul.com

https://atoly-e.com/



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat