Ecz. Neşe KÖYSÜREN

nesekutlu05@hotmail.com

 

Çağdaş Türk Müziğinin Öncüleri

Müzik bütün insanların ilgilendiği, temas ettiği tek sanat dalı olabilir. Diğer hiçbir sanat dalıyla ilgilenmeyen kişilerin bile hayatında yer alır. Bebekliğimizde annelerimizin ninnileriyle başlayarak hayat boyu mutlaka müzikle iç içe yaşarız. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk de "Hayatta musiki lazım mıdır? Hayatta musiki lazım değildir. Çünkü hayat musikidir." sözleriyle müziğin insanlar için önemini çok güzel vurgulamıştır.

Müzik kelimesi dilimize Fransızcadan gelmiş olsa da kökeni aslında Antik Yunancadır. Eski Yunanca‘daki Moũsai kelimesi ilham perileri demektir. Yunan mitolojisine göre şiir, müzik, gökbilim gibi sanat ve bilimle ilişkili 9 müz bulunmaktadır. Bu 9 ilham perisinin genel adı ise tüm sanat ve bilim dallarına ilham olabilen müzik için kullanılmıştır.

Henüz savaş içindeyken bile ülkesinde yapılması gereken devrimleri düşünen ve tasarlayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyetin ilanından hemen sonra çalışmalarına başladığı ilk reformlardan birisi de müzik alanında olmuştur.  “Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir” düşüncesi nedeniyle 1924 yılı sonlarına doğru Avrupa’ya müzik alanında yetiştirilmek üzere öğrenciler gönderilmiş ve geri döndüklerinde Türk müzik yaşamını geliştirmeleri yönünde katkıları istenmiştir.

Atatürk müzikte reform olmadıkça diğer alanlardaki reformların eksik kalacağını düşünmektedir. Çağdaş Türk kültürünün oluşmasında müziğe ayrı bir önem vermiş olması onu dünyadaki birçok devrimciden de (Maximilien Robespierre, Napoleon Bonaparte, George Washington, Thomas Jefferson, Giuseppe Garibaldi, V.I. Lenin, Fidel Castro, Mahatma Gandhi gibi) farklı kılmaktadır. Biographonline.net sitesinden alınan, dünyayı değiştiren kişiler ve önemli devrimci kişilerin yaşam öykülerinin verildiği bilgilerde Atatürk dışında başka hiçbir kimsenin müzik devrimine ilişkin bir teşebbüsünden söz edilmediği görülmektedir. (Atatürk’ün Müzik Devrimi , C. Hakan Çuhadar)  Öyle ki , M. Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti henüz 11. yılında iken  19 Haziran 1934 günü ülkemizi ziyaret eden İran Şahının onuruna ilk ulusal operamız Özsoy ‘un sergilenmesini sağlamıştır.  Özsoy Operası’nın librettosunu bizzat Mustafa Kemal Kemal Atatürk denetiminde Münir Hayri Egeli yazmış, bestesini Adnan Saygun yapmıştır.

Cumhuriyetimizin ilk yıllarında geleneksel müziğimizi yeniden yorumlayan ve klasik batı müziği tarzında önemli eserler veren beş bestecimize ‘Türk Beşleri’ ismi verilmiştir.  Bu kişiler:

  • Cemal Reşit Rey
  • Hasan Ferit Alnar
  • Ulvi Cemal Erkin
  • Ahmet Adnan Saygun
  • Necil Kazım Akses

Hepsinin ortak özelliği 1900’lerin başında doğmuş olmalarıdır ve Atatürk'ün eğitim için yurt dışına gönderdiği sanatçılardır. Farklı ailelerde, farklı kültürlerde ve farklı ortamlarda yetiştirilmişlerdir. Bu beş kişi eğitimlerinden sonra ülkemize gelip Türk halk şarkılarını yeniden yorumlamışlardır. Tasavvuf ve Klasik Türk Musikisi’nin yanı sıra o güne kadar hep bir kenarda bekleyen halk müziği, bu dönemde öne çıkartılıp derlemelerle Çağdaş Batı formunda yeniden yorumlanmaya başlanmıştır. Kurulan orkestralar, korolar, opera ve bale toplulukları ise modern dünya çerçevesinde halk kültürü ile Türk müzik kültürünün buluşmasını sağlamıştır.

CEMAL REŞİT REY (1904-1985)

Cemal Reşit Rey çok küçük yaştayken piyano öğrenmeye başladı. İlk bestesini yaptığında yedi yaşın­daydı. Ailesinin önce Paris’e sonra Cenevre’ye yerleşmesiyle buralarda önemli müzik insanlarından piyano, müzik estetiği, orkestra şefliği eğitimleri aldı. 1923’te Türkiye’ye döndü. Dârülelhan’da (İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı) dersler verdi. Yaylı Çalgılar Orkestrası kurdu ve yönetti. Cumhuriyet'in ilanının 10. yılı için Onuncu Yıl Marşı'nı besteledi. . Yaylı Çalgılar Orkestrası 1945'te İstanbul Şehir Orkestrası'na dönüştürüldü ve şefliği Cemal Reşit'e verildi. 1949'dan başlayarak Güney Avrupa, Balkan ve Ortadoğu ülkele­rinde, "konuk şef" olarak konserler yönetti.  Yaşamını çoksesli müziğin Türkiye'de yerle­şip gelişmesine adadı. Gençlik yapıtlarında halk ezgilerinden, da­ha sonrakilerde ise Klasik Türk müziği motif ve melodilerinden yararlanan besteci, 1982'de "devlet sanatçısı" unvanını aldı.

Onuncu Yıl Marşı, Lüküs Hayat operetinin yaratıcısıdır. 

Eser önerisi: Zeybek (Opera, 1926), Türkiye (Senfonik Rapsodiler), Lüküs Hayat (1933)

    

Lüküs Hayat Opereti

HASAN FERİT ALNAR(1906-1978)

Geleneksel Türk müziğine meraklı bir ailede büyüyen Hasan Ferit Alnar, çok küçük yaşta kanun öğrenmeye başladı ve 12 yaşındayken bir kanun virtüözü sayılıyordu. Armoni, kontrpuan (değişik ezgileri birbirine uydurma sanatı) ve füg dersleri aldı. Alman Mektebi ve İstanbul Lisesi’nde eğitim gördü. On üç yaşında ilk eserini besteledi. Bundan üç yıl sonra da Kelebek Zabit isimli ilk operetini yazdı. Müzik uğruna mimarlık öğrenimini yarı­da bırakarak Viyana'ya gitti. İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda (bu­günkü İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı) müzik tarihi öğretmenliği, Şehir Tiyatroları Orkestra Şefliği,  Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın Şef Yardımcılığı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü gibi önemli görevlerde bulundu.

Eser önerisi: Türk Süiti (büyük orkestra için, 1930) , İstanbul Süiti (büyük orkestra için, 1937-38), 

ULVİ CEMAL ERKİN (1906-1972)

Küçük yaşlarda piyano öğrenmeye başlayan Ulvi Cemal Er­kin Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra devlet bursuyla Fransa'ya gönderildi. Türkiye'ye dönünce Cumhuriyet döneminde kurulmuş ilk yük­sek dereceli müzik okulu olan Ankara Musiki Muallim Mektebi'nde piyano ve armoni ders­leri vermeye başladı. 1936'da Ankara Devlet Konservatuvar’ı açılınca bu okulun öğretim kadrosuna katıldı ve 1949-51 arasında bu ku­rumun müdürlüğünü üstlendi. Klasik Türk müziği ezgilerinden ve ritimlerinden çok faydalanan Erkin, geleneksel müzik birikimimizle modern beste tekniklerini bir­leştirmeyi amaçlamıştır. 1943’te Büyük Orkestra için bestelediği dans rapsodisi Köçekçe adlı eserleri ise Erkin’in kısa zamanda tanınan, çalınan ve en çok sevilen eserlerinin başında geldi.

Müzik önerisi: Köçekçeler (süit, 1943), Duyuşlar:  Zeybek Havası, Beş Damla:  Animato

AHMET ADNAN SAYGUN (1907-1991)

İlk müzik derslerini lisede müzik öğretmeninden alan Ahmet Adnan Saygun sonrasında dönemin iyi piyano öğretmenlerinden dersler aldı. Kitaplar yardımıyla kendisi çalışarak armoni ve kontrpuan bilgisini geliştirdi. 1928'de dev­let bursuyla gönderildiği Paris'te dönemin ünlü öğretmenlerinden dersler aldı. Türkiye'ye dönünce Ankara Musiki Muallim Mektebi'nde dersler vermeye başladı. 1936'da İstanbul Belediye Konservatuvarı'na geçti.  An­kara Devlet Konservatuvarı'nın kompozisyon ve modal müzik bölümlerinin başkanlığına getirildi. Kendisine 1971'de "devlet sanatçısı" unvanı verildi. 1973'ten sonra derslerini İstan­bul Devlet Konservaturvarı'nda (bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı) sürdürdü.

Eser önerisi: Yunus Emre Oratoryosu (1946), Piyano için Sonatin, Op. 15, Bozlak - Şan ve piyano için

Yunus Emre Oratoryosu

NECİL KAZIM AKSES (1908-1999)

Daha ilkokuldayken keman ve viyolonsel öğrenme­ye başlayan Necil Kâzım Akses lise öğrenimi sırasında Cemal Reşit Rey'den armoni dersle­ri aldı. Devlet bursuyla Viyana’da viyolonsel ve kompozisyon (bestecilik) öğrenimi gördü. Tür­kiye'ye dönünce, Ankara Devlet Konservatuvarı'nın kuruluşuyla ilgili çalıştı ve okul öğreni­me başlayınca da kompozisyon dersleri ver­meye başladı. Bir ara konservatuvarın mü­dürlüğünü de üstlendi. Daha sonra Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü, Ankara Devlet Opera ve Balesi genel müdürlüğü gibi görevlerde bu­lundu. 1971'de kendisine "devlet sanatçısı" unvanı verildi.

Eser önerisi: Çiftetelli (orkes­tra için senfonik dans, 1934),  Poéme (keman ve piyano için, 1930)

 

Sağlıkla ve müzikle kalmanız dileğiyle…



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat