İSTANBUL ECZACILIK KONGRESİ SONUÇ BİLDİRGESİ
8-10 Aralık 2006 tarihinde İstanbul Eczacı Odası’nın 50. kuruluş yılı nedeni ile düzenlenen İstanbul Eczacılık Kongresi, Eczacı Odası başkan ve yöneticilerinin, ülkenin değişik yörelerinden meslektaşlarımızın, üniversite çevrelerinin ve basının yoğun katılımı ile başladı.
800 kayıtlı delege ve 1000’i aşkın katılımcı ile dikkatleri üzerinde toplayan kongrede, açılış konuşmasını gerçekleştiren İstanbul Eczacı Odası Başkanı Ecz. Zafer Kaplan, küreselleşme politikalarının bir sonucu olarak bir yandan ilaç ve sağlık hizmeti adına giderek daha fazla bedel ödemek gerekirken paradoksal olarak diğer yandan ilaca ulaşmada ve sağlık hizmetinin niteliğinde ciddi düşüşler yaşandığını vurguladı.
Açılış konuşmalarında daha sonra söz alan İstanbul Ecza. Koop. Yönetim Kurulu Başkanı Ecz. Sait Yücel, siyasal iktidarın AB sürecinde ortaya koyduğu gayrete karşın ülke içinde sivil toplum örgütlerinden uzak durduğunu ifade ederek, “Sağlıkta Dönüşüm” politikaları nedeniyle eczacının yükünün giderek ağırlaşacağını vurguladı.
Son olarak söz alan Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürü Dr. Sami Türkoğlu ise 2007 yılında uygulanmaya başlanacak “Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Güvenlik Kurumu” yasası çerçevesinde ödemelerde avans uygulanmasına geçileceğini, bunun bir yasa gereği olduğunu ifade ederek, devletin hiçbir kuruma %100 avans ödemesi yapmadığını ve ödemelerin %70 ile %90 avans ödemesi aralığında yapılabileceğinin altını çizdi.
Kongrenin ilk günü öncelikle sosyal içerikli söyleşilere ayrılmıştı. Yazar Vedat Türkali “Hayata ve Edebiyata Dair” adlı söyleşisinde, yaşamın bizzat kendisinin bir sanat ve sanatın görevinin de yaşamı anlatmak olduğunu, iyi bir sanatçı olmanın ideoloji ile bir ilişkisinin olmadığını, yaşam felsefesinin sanatı ve yaşamı yorumlamada sanatçı için önemli bir etken olduğunu belirtti.
Uzun bir süre İstanbul Mimarlar Odası Başkanlığını da yapan gazeteci ve yazar Oktay Ekinci ise “Kentleşme ve Kent Kültürü” adlı konuşmasında, İstanbul’un mimari kimliğinin Menderes, Özal-Dalan dönemi uygulamalarıyla ağır darbeler aldığını, bu çizginin devamı olan Erdoğan ve sonrası dönemlerde ise adeta yok olmaya yüz tuttuğunu vurguladı.
İstanbul Ünv. Ecz. Fakültesi eski dekanı Prof. Dr. Kasım Cemal Güven “Türkiye’de İlaç Sanayinin Gelişimi ve Eczacılık Eğitimi” adlı konuşmasında, Türkiye’de var olan yerli ilaç sanayinin artık tükendiğini, ayakta olanların da kendilerini pazarlamakla meşgul olduklarını belirtti. Güven, eczacılık fakültelerinin gereğinden çok sayıda açılmasına karşın eczacılık eğitiminin kendini yenileyemediğini ve serbest eczacılığın gündemdeki sorunlarına yanıt verecek yeterlilikte olmadığını söyledi.
Açılış konuşmaları ve söyleşilerden sonra ödül törenine geçildi. İstanbul Eczacılık Kongresine katkılarından dolayı İstanbul’da bulunan eczacılık fakültesi dekanlarına ve dekanlık görevi sona eren İstanbul Ünv. Ecz. Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aysel Gürsoy’a teşekkür ödülleri verildi.
Basına “Medyada Sağlık” plaketleri, düzenlenen fotoğraf, şiir ve resim yarışmalarında dereceye girenlere ve masa tenisi turnuvasına katılarak başarı gösterenlere plaketleri verildi. Kuruluşundan bu yana İstanbul Eczacı Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinde bulunan meslektaşlarımıza verdikleri değerli katkılardan dolayı teşekkür plaketleri sunumu gerçekleşti.
Daha sonra meslekte 50 yılını dolduran meslektaşlarımıza plaketleri İstanbul Eczacı Odası Yönetim Kurulu üyeleri tarafından verildi.
Kongrenin ikinci günü bilimsel sözlü bildiriler ve bilgisayar ortamında hazırlanan poster sunumlarıyla başladı. Kongre Bilimsel Danışma Kurulu’nun serbest eczacılığın güncel sorunlarına dönük olmasına özen gösterdiği sözlü bildiriler ve posterler yoğun bir katılımla izlendi.
“Avrupa Birliği’nde Serbest Eczacılık Uygulamaları” konulu oturumda, İspanya, Macaristan ve Estonya’dan Kongremize davetli olarak katılan meslektaşlarımız, AB uyum süreci gerekçe gösterilerek serbest eczanelerin hızla liberalleştirildiğini ifade ettiler. Yabancı konuklarımız ayrıca yasaların izin vermemesine karşın özel sözleşmelerle zincir eczanelerin açıldığını ve çıkarılan bir yasa ile Odalara ait olan ruhsat verme ve eczane açma yetkisinin de ellerinden alındığını vurguladılar.
“Bir Dayanışma Modeli; Kooperatifçilik ve Eczacı Kooperatifleri” panelinin katılımcılarından SECOF icra kurulu başkanı Alain Roudergues kooperatif işletmelerinin kurumsal yapılar olması gerekliliğini vurguladı. Diğer katılımcı Prof. Dr. Ziya Gökalp Mülayim ise kooperatiflerin küçük ve orta ölçekli işletmelerin geleceğe taşınmasında önemli işlevleri olan ekonomik ve sosyal boyutlu örgütlenmeler olduğunu, Cumhuriyet döneminden başlayarak kooperatiflerin ekonomik yapılanma içinde önemli bir yer tutmasına karşın son dönemlerde siyasi iktidarlarca kooperatifçiliğe gereken ilginin gösterilmediğini vurguladı.
Ecz. Nejat Vardar “Sağlık Sektöründe Etik Sorunlar” başlıklı bildirisinde, ilaç sektöründeki etik dışı uygulamaların faturalarının ağır olduğundan, üçüncü dünya ülkelerinde insanlar üzerinde, insanlardan habersiz yapılan ilaç denemelerinin acı sonuçlarından ve meslek örgütlerini de etkileyen etik bozulmalardan söz etti.
Çocuklarımızın “bir zamanlar etik denilen bir kavram varmış, insanlar kendilerine anlamsız, saçma sapan, kurallar koyarlarmış” demelerini istemiyorsak “Etik” denilen sözcüğe duyarlı olmak zorundayız dedi.
“6197 Sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yasa” başlıklı bildirisinde; “Bilimin hızla gelişmesi; buna koşut olarak baş döndürücü bir hızla gelişen teknoloji, ilaç ve sağlık ve eczaneyi de dönüşüme zorlamaktadır” diyen Ecz. Hakan Gençosmanoğlu, “eczaneler özel sağlık alanlarıdır. İşlevine uygun olarak donatılmalıdır. Eczaneler özeldir ve yalnızca kendi meslek örgütlerine ve Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimine bağlı olarak çalışmalıdırlar. Eczacılık hizmeti temel bir sağlık hizmetidir. Eczacılık yalnızca eczacının yapabileceği bir görevdir. Eczanenin sahipliği eczacının dışında hiçbir kişi ve kuruluşa verilemez. Bunu yok sayan hiçbir düzenleme kabul edilemez” dedi.
“Sağlıkta Dönüşüm ve Genel Sağlık Sigortası Uygulamasına Bütünsel Bakış” başlıklı bildirisinde Mustafa Turunç; “sosyal devlet kavramının içinin boşaltıldığı bir dönemden geçildiğini, sağlık alanının tümüyle piyasa güçlerine bırakıldığını, buna karşı yeterli duyarlılık gösterilmediğini sorunun bütünlüklü bir bakış açısından irdelenmediğinden söz ederek “eşit nitelikli ve parasız bir sağlık ve emeği sömürmeyen bir sosyal güvenlik hakkı talep ediyorsak sosyalist bir toplumsal örgütlenme modelini hayata geçirmemiz gerekir” dedi.
ÇED Genel Başkanı Ecz. Rafet Şahin “Türkiye’de Serbest Eczane Profili” başlıklı bildirisinde 1980 sonrasında uygulanan ekonomi politikaların bölüşüm ilişkilerini sermaye sınıflarından yana köklü bir biçimde değiştirdiğini, sınıflar ve toplumsal gruplar arasında var olan farklılaşmayı daha da arttırdığını, serbest eczanelerinde bu süreçten ciddi bir şeklide etkilendiğini dile getirdi. Şahin devam eden konuşmasında “ilaç üretim ve dağıtım sektöründe yaşanan sermaye yoğunlaşması ve tekelleşmenin bir benzerinin serbest eczane alanında yaşandığını, eczanelerin, sermaye yapıları, ciroları ve pazardaki etkinlikleri bakımından farklılaştığını ve yeni bir “Eczaneler Profili” ortaya çıktığını bu farklılaşmanın önüne geçilebilmesi için adil bir reçete dağıtım sistemine, eczacı meslek hakkının yaşama geçirilmesine ve 6197 sayılı yasanın mesleğin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmesine ihtiyaç olduğunu vurguladı.
“Jenerik İlaçlar ve Türkiye” başlıklı sunumunda Ecz. Nurdan Demirkan, patent koruması ve yoğun reklam çalışması nedeni ile ilaç maliyetlerinin yükseldiğini, sağlık harcamalarının önemli boyutlarda arttığını ve bu nedenle temel sağlık hizmetleri ve koruyucu hekimliğe yeterli pay ayıramayan hükümetlerin jenerik ilaca yöneldiğini söyledi.
Kongrenin son etkinliği “Sağlıkta Dönüşüm ve Sağlıklı Yaşam Hakkı” paneli oldu.
Paneli İ.Ü. İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ufuk Uras yönetti. Panel katılımcıları ise; TTB Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Sağlık Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Dr. Köksal Aydın, İstanbul Eczacı Odası Başkanı Ecz. Zafer Kaplan, CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, AKP Trabzon Milletvekili Prof. Dr. Cevdet Erdöl, DYP Kadın Kolları ve Aileden Sorumlu Başkan Yardımcısı Dr. Haluk Özsarı’ydı.
İktidar adına görüşlerini ifade eden AKP Trabzon Milletvekili Erdöl: Herkesin üzerinde mutabakat sağladığı bir yasal düzenlemenin mümkün olmadığını, sağlıkta dönüşüm programını başarıyla uyguladıklarını, tüm kurumları tek çatı altında birleştirdiklerini ve uygulamanın 2007 yılı başında başlayacağını dile getirdi.
CHP İstanbul Milletvekili Kılıçdaroğlu: Sosyal devlete karşın bir mücadele var. Sosyal devleti çökertmek istiyorlar diyerek bu yasaya “evet” diyen bir tek sivil toplum örgütü olmadığını, yasanın toplumdan ve parlamentodan kaçırıldığını söyledi.
DYP’li Özsarı ise; “Fiziken oluşturulmuş bir tek çatıdan söz edilebileceğini, tek çatının parçalarının birbirini görmediğini, performansa dayalı ücret sisteminin yanlış olduğunu ve sağlıkta dönüşüm programının kayıt dışılığı teşvik eden bir sistem olduğunu” söyledi.
“Sağlıkta Dönüşüm ve Sağlıklı Yaşam Hakkı” panelinin en önemli ayağı hiç şüphesiz toplumsal muhalefet örgütleriydi. Türk Tabipler Birliği, İstanbul Eczacı Odası ve Sağlık Emekçileri Sendikası’ndan oluşan bu bileşenin sağlıkta dönüşüm programına dönük görüş ve eleştirileri oldukça çarpıcıydı. Bu düşünceler bir bakıma kongrenin genel havasını yansıtıyordu. Toplumsal muhalefet temsilcileri: “Sağlıkta dönüşüm programıyla sağlık birimlerinin işletmeye dönüştürüldüğünü, birinci basamak hizmetlerinin Aile Hekimliği uygulamasıyla özelleştirildiğini, hizmetin piyasaya açılıp paralı bir hizmete dönüştürüldüğünü” dile getirdiler. “Paralı ve pahalı olan bu sağlık hizmeti modelinin uygulandığı ülkelerde sağlıkta yıkıma yol açtığını, Ukrayna ve Rusya da uygulanan bu programın 9 milyon 400 bin insanın hayatına mal olduğunu” söylediler. Toplumsal muhalefet temsilcilerinin birleştiği ortak nokta:
Sağlıkta dönüşüm, aslında sağlıkta bir yıkım programıdır.
Onu hep birlikte durdurmalıyız!..
İstanbul Eczacılık Kongresi; sorunları sadece, sorunların mağdurlarının çözeceği bilinciyle sağlıklı ve insanca bir yaşam hakkı için, mesleki ve toplumsal haklar için, örgütlü ve kararlı bir mücadele dileği ile son buldu
|