20 bin eczacı iflasın eşiğinde
Türkiye"deki 23 bin eczaneden 20 bini borç batağında. Devletten alacağını tahsil edemeyen eczacılar isyanda: Kredilerle yaşıyoruz, yakında kepenk kapatacağız
Bizim bir atasözümüz var, Davulun sesi uzaktan hoş gelir diye. Zaman zaman burada belli meslek dallarının sorunlarını aktarıyoruz. İşin içine girince, aslında "çok mutlu" sandığımız birçok mesleğin ne zorluklar çektiğini görmüş oluyoruz. Bugün köşemizin konuğu eczacılar. Biliyorsunuz eczaneler birer ticarethane. Dolayısı ile geliri gideri olan kurumlar. Gelirler giderleri karşılamayınca, "iflas" kaçınılmaz oluyor. Bugün eczacıların en büyük sorunlarından biri, devlet kurumlarından paralarını tahsil edememeleri. Yeşil Kart, konsolide bütçeli, SSK ve Emekli Sandığı gibi kurumlardan alacaklarını tahsil edemeyen eczacılar, çaresiz. Alacakları trilyonları bulan eczacılar, yaşamak için banka kredilerine yükleniyor. Devletin ilaç parasını finanse etmeye, fatura bedellerini almadan KDV, peşin vergi yatırmaya çalışan eczacılar, bıçağın kemiğe dayandığını anlatıyor. Eczacılar, SSK ile geçtiğimiz aylarda bir sözleşme imzaladı. Buna göre, daha önce 3 ay olan ödeme takvimi 45 güne çekildi. Fakat buna uyan bir kurum henüz yok.
"İCRAYA VEREMİYORUZ" Eczacılar şunları söylüyor: Devlet icraya verilemediğinden, ne zaman ve ne kadar öderse ona razı oluyoruz. Eczane alacaklarının takibi mümkün değil. Öte yandan, eczacıların 2 yıldır ilaç fiyat indirimlerinden do ğan farkların ödenmemesinden dolayı ekonomik kaybı da devam ediyor. Eczacılar bu konuda şu örneği veriyor: Bir firma ilacın fiyatını 125 YTL"den 70 YTL"ye indirdi. Ancak eczaneler ilacı 100 YTL"ye alıyorsa, 30 YTL zararına satıyor. 23 bin eczane için bu rakam oldukça büyük boyutlara ulaşıyor.
BÜROKRASİ ÖLDÜRÜYOR Bu arada, eczacıların ikinci büyük sorunu ise son yıllarda iyice artan bürokrasi. Özellikle resmi kurum reçetelerini karşılayan eczanelerde, kırtasiye ve bürokratik işlemler iyice bıkkınlık noktasına ulaştı. Her kurum için ayrı provizyon alınması, belgelerin fotokopilerinin saklanması, ilaç küpürlerinin toplanması, ek masraf ve zaman gerektiriyor. Her eczane bunun için fazladan eleman çalıştırıyor ve maliyetleri artıyor. Öte yandan ilaç fiyatlarının aylık otomatik olarak değişmesi de eczacıları zor durumda bırakıyor. Her seferinde yüzlerce ilacın etiketini değiştiremeyen eczacılar, yüzde 5 olarak değişen zamları yansıtmayıp zararına satış yapıyor.
Sorunlardan satır başları
* Devlet, sosyal güvenlik kurumlarını tek çatı altında topladı. Hastalara ilaç verme koşulları bir tek esasa bağlandı. Ancak bilgisayar provizyon sistemleri ayrılınca, eskisinden beter oldu. * Tek talimata uyup ilaç veren eczaneler, farklı uygulamalar sebebi ile hastaya verdikleri ilacın parasını alamıyor. * Provizyon sistemleri çalışma saatleri içinde kilitleniyor. Eczacılar, gün içinde hastaya verdikleri reçeteleri, ancak gece yarılarından sonra sisteme girebiliyor. * Eczaneler, devletin 87 YKR muayene ücretinin de bedava tahsildarlığını yapıyor. Genellikle çoğu zaman da bu 87 YKR eczacının cebinden çıkıyor. * Eczaneler Sağlık Müdürlüğü, Sigorta Müdürlüğü, sosyal güvenlik kurumları, vergi daire si, belediye ve kendi meslek odası tarafından yoğun denetim altında. * İlaç depoları, ecznelere limit koydu. Birçok eczacı para ödeyemiyor ve limiti dolduğu için ilaç satın alamıyor. * İskontolar ve provizyonlar yüzünden, eczacıların 20042005 yılları arasındaki toplam zararları 1 trilyon liraya yaklaştı.
"Meslek hakkımız nerede?"
Sorunlarla ilgili görüşlerini aldığımız Tüm Eczacı İşverenler Sendikası Başkanı Eczacı Nurten Saydan, şunları söyledi: Türkiye"de eczacılar 2 guruba ayrılmış durumdadır. Büyük eczanelerin eczacılarının sayıları bin 900 civarı ve Türkiye ilaç pazarının yüzde 45 payına onlar sahip. İkinci grup ise var güçleri ile ayakta kalmaya çalışan eczacılar, sayıları 21 bin civarında ve ilaç pazarının yüzde 55"lik payı ile idare etmeye çalışıyorlar. Bütün gelişmiş ülkelerde eczacının reçete başına veya ilaç başına ilave edilen bir "mesleki hakkı" bulunmaktadır. Ülkemizin eczacıları ise sadece laboratuvarlarına geçtiklerinde bu hakkı alabilmektedirler. Bunun anlamı şudur: Dolaplarımızın önünde reçete karşılarken, danışmanlık yaparken, eczacı değil birer tezgâhtarız. Fatura bedellerimizi zamanında alamamaktayız. Bu durum; zaten ilaç fiyatlarındaki kaos, kurum iskontoları ile sermayelerimizden çalınan bedeller yüzünden, eczanelerimizi kaçınılmaz olarak iflasa sürüklemektedir
Bir ilaç nasıl alınır?
Eskiden reçete ve sağlık karnesi ile eczaneye gidilir ve ilaç alınıp çıkılırdı. Şimdi Bütçe Uygulama Talimatı"na göre işlemler şöyle yapılıyor: 1- Hasta hangi kuruma tabi ise o provizyon sistemine bağlanılıyor. Eczacı, bütün kimlik bilgilerini giriyor ve karşı taraftan onay alıyor. 2- Hastaya ait bilgiler giriliyor. Bu bilgiler şunlar: Hastanın kimlik bilgileri, sigorta sicil numarası, T.C. kimlik numarası, sağlık karnesinin numarası, reçetenin tarihi, reçetenin protokol numarası, reçeteyi yazan sağlık kuruluşunun numarası, doktorun diploma numarası, varsa uzmanlık dalı, hastaya konulan teşhis bilgileri. Ardından yine onay bekleniyor. 3- Her ilacın ismi ve kaç defa kullanılacağı işlenerek yine provizyon onayı alınıyor. 4- Karşı taraf ilacın uygun olmadığını, var sa ucuz eşdeğerinin verilmesini veya fiyat farkının hastadan alın masını söylüyor. 5- Böylece 5 defa ekran açılıyor. Bu arada eczacı sinir krizleri geçirirken, hastalar saatlerce, hatta bazen günlerce bekleyebiliyor. |