Dün İstanbul Eczacı Odası’ nın Kadıköy Bürosu’ na gittim... SGK sözleşmemi yenilemek için.
Sanırım orada yarım saati aşkın bir süre kadar kaldım.
Herkes bir şeye söyleniyordu.
Kimi ödediği paraya, kimi sözleşmeye, kimi oda yönetimine, kimi de TEB yönetimine...
Fısır fısır bir "söylenme" halidir gidiyordu.
Ortak "söylenti" şuydu:
"Bu kadar da olmaz be kardeşim!"
***
"Protokol hükümlerini okudum ve kabul ettim"
Sözleşme işlemlerinin kabusu buydu.
Sözleşmenin her nüshasının her sayfasına kendi el yazınla yazacaksın, kaşeleyeceksin, imzalayacaksın.
Tam 16 defa!
***
Türk Eczacıları Birliği 5 adet liste yayınladı.
Bu listeler yeni protokolle sıralı dağıtım kapsamına giren ilaçların listesi.
Bu ilaçları içeren reçetelerde, 1 Şubat 2012 tarihinden itibaren eczacı odası onayı olması gerekiyor.
Ancak eczacı odaları henüz sistemi kurmuş değil.
Yani şu anda bu reçeteler eczacılarca serbest olarak karşılanıyor.
Ama protokole göre reçete arkasında eczacı odası onayı göstermelik te olsa bulunmak zorunda.
Yani bizler bu reçeteleri topluca eczacı odalarımıza götüreceğiz ve "usulen" onaylatacağız. Mühür bastıracağız.
Bu da eczacılar açısından yeni bir iş ve "eziyet" demek oluyor. Eczacı odaları için de tabi ki...
Eczacı odaları sistemleri kuruncaya dek bu göstermelik işi yapmak zorundayız.
Sistemler nasıl ve ne zaman kurulacak? O da ayrı bir muamma.
Bizi, sistemler kuruluncaya kadar mevzuat açısından idare edebilecek bir ara formül bulunamadı mı?
Bilmiyorum... Belki de düşünülmedi bile.
***
Her şeyi alabildiğine bir "kabulleniş" dönemi yaşıyoruz.
Biraz "söylenip" kısa bir süre sonra unutuyor ve kabulleniyoruz. Alışıyor ve alıştırılıyoruz.
Adamlar 16 değil, 106 defa deseler, aynı cümleyi yazıp yazıp imzalayıp, kaşeleyeceğiz. O kadar yani.
***
Evet!..
İlaç ve eczacılık hizmeti kesintisiz sürüyor. Ancak neyin karşılığında? Eczacıların ödedikleri bedeller ve çektikleri eziyetler karşılığında... Sorunlarla boğuşmaktan mesleğimizi unuttuk. Dikkat edin!.. Kendi aramızda ilacı ve eczacılığı konuşmuyoruz. SGK’ yı ve sorunları konuşuyoruz. Ne zamandır bir meslektaşınızla eczacı olarak kendinizi mesleki anlamda geliştirmeye dair konuşmadınız? O yönde sohbet etmediniz?
***
"Söylenmek" faslını geçip, "söz söylemek" faslına gelebilirsek bir şeyleri çözebiliriz diye düşünüyorum.
Söylene söylene vardığımız yer ortada...
Ortaya doğru bir irade koyabilmek "söz söylemekle" başlıyor.
Ha denebilir ki, sözünüz varsa söylersiniz.
Bu da çok doğru işte.
Söyleyecek sözünüz yoksa, protokol hükümlerini okur ve kabul edersiniz.
Kaç defa isterlerse o kadar.
Sonra da dilediğiniz gibi dilediğiniz kadar “söylenirsiniz”.
İLETİŞİM İÇİN:
https://www.facebook.com/HakanGencosmanoglu
h.gencosmanoglu@eczacininsesi.com
Faks: 0216 574 72 69