Bir gazetede okudum…

Covid 19 tedavisi görüp, ölümden dönen, Profesör Ahmet Salih Emri, şöyle demiş:

“Nefes almakta o kadar zorluk çektim ki, her şeyin bir nefesten ibaret olduğunu anladım!”

***

Annemle babam seksenli yaşlarında…

Malum, uzunca bir süredir evlerinde bir başınalar.

Bütün bunları yaşayacağımızı nereden bilebilirdik?

Annenin babanın kimi ihtiyaçlarını kapılarına bırakıp, sessizce uzaklaşmak!

Yaşamak çok zor böyle bir şeyi...

Hayatımda hiç böylesine çaresiz hissetmedim, bu denli bir “duygusal yaralanma” yaşamadım.

***

Evde hep öyle davranırdık ama şimdi daha özenliyiz.

Ne olursa olsun, bütün yemek artıklarını uygun bir biçimde biriktirip, gece yarıları sokağa iniyoruz…

Hepsini sokak köşelerine bırakıyoruz.

Ufacık ekmek kırıntılarını bile biriktirip, mutfak camının önüne gelen kuşlara veriyoruz.

Sokaktaki canlar aç kalmasınlar.

***

Belki de hiçbir dönemde insanlarımızın eczacılara bu denli ihtiyaçları olmamıştı.

Elden gelen ne varsa yapmak gerekli…

Büyük 17 Ağustos 1999 depremi geliyor aklıma…

Eczacılar bütün varlıklarıyla koşmuşlardı acıları sarmaya…

Canla başla çalışmışlardı deprem bölgesinde.

***

Eczacıların yapabilecekleri öyle çok şey var ki!

Saçma sapan bir maske dağıtım tartışmasına ve dağıtımına kilitlendik…

Yazık!

***

Özellikle böylesi dönemlerde, yönetenler, çoklu akılla kararlar almalı, çoklu akılla öneriler yapmalı…

Paniklemeden, sakin ama zamanın kıymetini bilerek…

Önce bir dinlemeli sonra konuşmalı.

Böylesi zamanlarda, siyasi otoriteye öneri yaparken yüzlerce kez düşünüp bir kez konuşmak lazım...

***

Eczacıların temel görevi ilaç ve eczacılık hizmeti…

“Kırmızı Alarm” verileli kırk gün filan oldu…

İlaç ve eczacılık hizmeti zerrece aksamadı.

Kimsenin söyleyecek kötü sözü olamaz.

Gurur duymalı…

Sessizce.

***

Zaman zor zaman…

Öfkeli olur böylesi zamanlarda herkes.

Belki de başka bir açıdan da bakmak gerekir.

Meslektaşlarımızın TEB’ e, kimi eczacı odalarına yükselttikleri öfkeleri “aidiyet” duygusundandır, meslek örgütlerine bağlılıktandır, yoksa niye beklenti olsun, neden “koş gel” desinler ki?..

Biraz da gerçekten örgütlü oluşumuzu göstermez mi bu durum?

İyi niyetten hiç kuşku duymadan böyle de bakmak lazım meseleye.

Belki de onur duymak gerekir bu halimizden.

***

Aşağıda iletişim adreslerim var…

Ne istiyorsanız yazın…

Ama mutlaka yazın lütfen…

Bilin ki tüm iletilerinizi özenle okuyorum, yararlanıyorum.

Sizi bilmem, kendi adıma şimdi size daha çok ihtiyacım var…

Birbirimizden güç alalım.

***

Şu sıralar herkesin dilinde ya o şarkı sözleri…

Ben de kalpten inanarak öyle bitireyim:

“Sana söz yine baharlar gelecek

Sana söz ışık sönmeyecek”

 

İLETİŞİM İÇİN:

h.gencosmanoglu@eczacininsesi.com

gencosmanogluhakan@gmail.com

https://www.facebook.com/HakanGencosmanoglu



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat