Uzm.Ecz. Ayşe ARIK

Geçtiğimiz günlerde Türk Eczacıları Birliği’nde yapılan seçim sonucunda, eczacılar yeni bir yönetimle yola devam dedi. Sayın Arman Üney başkanlığındaki yeni yönetime başarılar diliyorum.

Beklentimiz ise, bunca zamandır, üstümüze kabus gibi çöken ve göz ardı edilen teknolojik değişimlerin etik ve uygulanabilir formüllerle artık hayatımıza entegre edilmesi gerekliliği ve bunun bir an önce masaya yatırılması…

Yeni bir trend oluştu bizim sektörümüzde, instagram üstünden ürün tanıtma ve ‘DM’ den yani özel mesaj atarak, soruları yanıtlıyoruz adı altında ürün satma çılgınlığı…

Şimdi ‘influencer’lara mı kalsın bu işler diyeceksiniz. Çok da haklısınız. Kalmasın!

Bu arada sosyal medyayı satış kaygısı gütmeden, etik çerçevede kullanan meslektaşlarıma sözüm yok. Diğerleri için de tek bir şey söyleyebilirim. Dışarıdan bakıldığında pek de hoş olmayan bir görüntü. İtibardan yemek bu olsa gerek. Bunu fırsat buldukça her platformda dile getirmeye çalışıyorum. 40 bine yakın eczacıyız, hiçbirimizin aklına sosyal medyadan ürün tanıtmak, DM’den de satmak gelmedi mi sanıyorsunuz? Bu mesleğin bir davranışsal ilkesi, danışmanlık verme biçimi var. Bunların dışına çıkmak, eczacılığa ciddi zararlar verecektir.

Ayrıca teknolojiyle eczacılığı buluşturmanın yöntemi bu mu olmalı?  Sistemde kendine popüler kültür aracılığıyla yer edinmiş, sağlıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan 3-5 medyatik kişinin kullandığı yöntemle, bireysel küçük çıkarlar elde edilebilir ama bu KISA SÜRELİ olacaktır. Bu yöntem kullanıldığında, yüz yüze tanışmadığınız, hikayesini dinlemediğiniz, doğru danışmanlığı vermediğiniz hastalara ve kamuoyuna ‘Ben bu sistemin içinde işlevsizim’Elimdeki ürün de danışmanlık gerektirmez’ algısını pekiştirirsiniz maalesef.

Asıl tehlike ise; global bir oyuncu da, oyunun kuralını her an değiştirebilir. 50 tane eczacıyı işe alıp, hem sosyal medya hem de internet satışı başlattığında, senin kargolaman ile onun kargolaması arasında halk bir fark göremeyecektir. Fiyatta rekabet edemeyeceğimizi de hepimiz biliyoruz sanırım. İşte kendi bacağına sıkmak diye buna denir.

Peki ne yapalım? İşte kritik soru burada…

Öncelikle bir çerçeve çizilmesi gerektiği çok açık. Dünyanın gideceği yol belli, örnekleri de önümüzde. Daha önce PillPack’i anlatmıştım. Şimdi bu örneklerden birine, CARBON HEALTH ‘e yakından bakalım.

Eren Bali, Malatyalı 1984 doğumlu bir mühendis. OTDÜ Bilgisayar Mühendisliği mezunu. Hemen hemen herkes Udemy ve başarılarını duymuştur. Şimdi ise Amerika’da tabiri caizse, sağlığın dinamiklerini değiştiren büyük bir yatırımcı. Şirketin adı ise; Carbon Health.

Amerika’da hizmet veren bu şirket bir uygulama ile dilerseniz tele-tıp aracılığı ve görüntülü konuşma ile, dilerseniz de kendine ait ya da anlaşmalı aile hekimliği benzeri klinikleri ile hizmet vermekte. Herkese sağlık ilkesi ile yola çıkmışlar. Aslında hasta odaklı bir rejimde, tüm bilgilere ve hizmete tek kanaldan ulaşılmasını sağlamayı hedeflemiş ve başarılı da olmuş.  Sanal bakım hizmetlerini 23 eyalette yaygınlaştıran şirket, 12 eyalette 80'den fazla klinik açan şirket, 2025 yılına kadar 1.500 klinik açmayı planlıyor.

Gelelim bizi ilgilendiren tarafına; Carbon Health’in uygulamasında, hekim bir reçete yazdığında, uygulamaya yansıtılıyor. Hasta ilaçlarını temin etmek için, en yakın eczanelerin listesine ulaşabiliyor ya da özellikle tercih ettiği bir eczane varsa, bu yolla teslim alabiliyor. Eczanelerle anlaşma yapan bu şirket, hastaya isterse eczane tarafından ilacın kargo ile ulaştırılmasını da sağlıyor. Ayrıca uygulama yardımıyla telefona alarm gibi bir bilgilendirme gönderip, ilacın alındığını da takip eden bir farmasötik bakım hizmeti veriyor. Pill Pack in aksine, eczane dostu bir yaklaşımda bulunuyor.

Burası, aslında gideceğimiz yol hakkında önemli bir çıkış noktası oluşturabilir. Şimdi, Amerika’da sağlık sistemi çok kompleks ve özel sağlık sigortalarıyla entegre, farklı bir modelleme diyebilirsiniz. Bu durum bizim ülkemizdeki yasalara uygun değil gibi görünebilir. Aslında kullandığımız bazı programların ve hastane yönetim sistemlerinin SGK ve E-nabız ile entegrasyonları olduğunu biliyoruz. Hatta pandemi dolayısıyla birçok kurum tele-tıp alt yapısını da kurdu. Doğru bir çatı altında, toplanma olasılıklarını düşünebiliriz. Bu birlikte hareketimiz, ‘metaverse’den bahsedilen, gerisinde kaldığımız teknolojik dünyaya ayak uydurmamamızı sağlayabilir.

İlaç tarafına gelince, söz sahibi olan bizlerin yani Türk Eczacıları Birliği çatısı altındaki eczacıların, TEB’in kurumsal bünyesinde online bir portal sistemine, geçiş sağlamaları şart. Reçetelerin bu sistemle gönderilebildiği ve karşılanabildiği, tüm eczaneleri adil bir şekilde kapsayan, web veya mobil uygulama olması gerekir. Bizim kontrolümüzde online olarak (belki bu tür uygulamalarda olduğu gibi görüntülü konuşma, yazı veya telefonla) danışmanlık verebileceğimiz bir alan da oluşturulmalıdır. Bunu yaparken de mesleki duruşumuzu koruyan, etik bir çerçeve çizmek zorundayız. Bir hastanın reçetesi yazıldığında, ya da OTC, dermokozmetik gibi bir ürüne ihtiyaç duyduğunda, bunu online temin edeceği en güvenilir adres yine biz olmalıyız.

Hepimiz zor zamanlardan geçiyoruz. Her geçen gün online ticaret üstümüzdeki baskısını artırıyor. Yukarıda serzenişte bulunduğum meslektaşlarım da belli ki gelecek günler için bir şeyler yapıp fark yaratmaya, yeni dünyaya adapte olmaya çalışıyor. Ama maalesef bunlar bireysel çaba olmanın ötesinde, bazen mesleki dejenerasyona neden oluyor.

Bu beyaz önlüğü yeminle giyen bizler, toplum sağlığı açısından da fikir lideri, güvenilir ve ciddiyet gerektiren bir iş yapıyoruz.

Tabii ki sosyal medyayı da, internet ortamını da kullanacağız. Bunu yaparken, geçmişi uzun yıllara dayanan, kamu sağlığında hayati öneme sahip birer sağlık profesyoneli olduğumuzu unutmadan!!!

Artık bireysel kazanımları bir tarafa bırakıp, kolektif bir bilinçle, tüm mesleğin kaderini değiştirmemiz lazım. İnterneti ürün çöplüğü olma halinden kurtarıp, doğru, etik danışmanlığın verildiği, örgütlü gücümüzün çatısı altında, adil bir sistemle yeniden inşa etmeliyiz. Hukuki ve fiziksel tüm şartları enine boyuna tartışarak, en doğru formülle mesleki geleceğimizi garanti altına almalıyız.

 

Elimizi taşın altına koyma zamanı geldi… 

Biz gözümüzü kapatıyoruz diye, ortadan kaybolmuyor hiçbir şey. Aksine etkileri her geçen gün, daha yıkıcı, daha zor hale geliyor. Artık hepimiz, bir kurtarıcı beklemekten, bir şeylerin arkasına sığınmaktan yorulduk.

 

Yarın YOK OLMAMAK için, bugün GELECEĞİMİZİ konuşma vakti!!!

 

Carbon Health ‘i yakından tanımak isterseniz:

 

  1. https://www.youtube.com/watch?v=hmu_uL3y15Y
  2. https://youtu.be/LBit0aCGrI4

 

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat