Öğr. Gör. Bülent KIRAN
Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
Eczacılık İşletmeciliği Anabilim Dalı
bulent.kiran@ege.edu.tr
“Türkiye’de, ilaç piyasasının dağıtım kanallarında yeni aktörlere ihtiyacı yoktur. Böyle bir değişim, ülkemiz gereksinimlerine hiçbir katkı sağlamayacağı gibi halk sağlığı ve ulusal ekonomimizde onarılmaz yaralar açarken, ulus ötesi şirketlerle onların yerli işbirlikçilerinin kasalarının dolmasından öte bir amaca hizmet etmeyecektir.”
Günümüzde küreselleşmeyle; kültürel, ahlaki ve sosyal değerlerde bozulma, teknolojinin hâkimiyeti, siyaset alanında küresel kararlara artan bağımlılık, ulus-devletlerin etkinliğinde azalma, yerel denetimden, küresel denetime geçişle gelen ulus ötesi şirket hâkimiyeti giderek belirginleşmektedir.
Sağlık reformlarıyla dönüştürülmeye çalışılan ilaç-eczacılık alanında reform paketlerinin içeriklerinden birisi de “Hizmet Sunucuların Yeniden Düzenlenmesi”dir. Bu kapsamdaözel sektörden hizmet satın alınması, örneğin, Türkiye’de hizmetlerin SGK ile anlaşmalı özel hastane ve dal merkezlerinden satın alınması, ilaçların “SGK ile anlaşmalı serbest eczanelerden satın alınması”, daha sonra ki adımda da rekabet piyasaları oluşturma gerekçesiyle ilaç sektörünün tam rekabete açılımının sağlanması için dağıtım kanallarının zincir eczanelere açılması, OTC ilaçların marketlerde de satılması için yasal düzenlemeler yapılması bazı ülkelerde şimdiden gerçekleştirilmiştir.
Türkiye’de ise bu alandaki düzenlemeler, yasal değişim için uygun konjonktür beklenmektedir.
İLAÇ ENDÜSTRİSİ SEKTÖR ANALİZİNDEN ÇIKAN SONUÇ: “KÜRESEL SERMAYE EĞEMENLİĞİ”
Bugün, dünya’da uluslararası sermaye, birleşmeler ve satın almalar hem üretim, hem de dağıtım kanallarında egemen olma yolunda hızla ilerlemektedir.
Uluslar Arası Birleşmeler:
Tablo.1.Son 15 Yılda Gerçekleşen Satın Alma Ve Birleşmeler |
1995: Glaxo Holdings + Wellcome (Glaxo Welcome) |
1999: Astra +Zeneca (AstraZeneca) |
2000: Glaxo Welcome +Smith Kline Beecham (GlaxoSmithKline) |
2003: Pfizer + Pharmacia (Pfizer) |
2004: Sanofi + Aventis (Sanofi-Aventis) |
2009: Pfizer + Wyeth (Pfizer) |
2009: Merck + Scherring Plough (Merck) |
Şirket evliliklerinin Özellikle, 2000’li yıllarda artan bir ivme gösterdiği anlaşılmaktadır.
Dünya’da petrol ve silah sanayii ile birlikte en büyük 3 sektörden biri haline gelen ilaç endütrisinde tekelci piyasa yapısı giderek kuvvetlenmektedir.Bu nedenle, artık ulusal şirketlerinde teker, teker yabancılar tarafından satın alındığı ve sektörde rekabet ortamının kalmadığı da görülmektedir.
Bunun en açık kanıtı “Dünya ilaç Pazarı’nın % 54’inin 15 dev ilaç şirketinin elinde” bulunmasıdır.
TÜRK İLAÇ ENDÜSTRİSİ ÇOKULUSLU HALE GELDİ! :
Bu durum, Türk İlaç Endüstrisinin mülkiyet yapısında da önemli değişimlere yol açmıştır.Sonuçta, ilaç gibi statejik öneme sahip olan bir sektörde ulusal mülkiyet hakları yabancı şirketlerin satın almalarıyla giderek kaybolmaktadır.
Bugün, en büyük Türk ilaç şirketlerin yabancı ortaklı hale geldiği görülmektedir.
TABLO.2.TÜRK İLAÇ SEKTÖRÜNDE YAPISAL DEĞİŞİM |
1999-İlsan İltaş+ Hexal(Alman) |
2000-İbrahim Ethem+Menarini(İtalya) |
2003- Fako+Actavis(İzlanda) |
2006-Biofarma+ Citi Ventura Capital |
2007-Eczacıbaşı+ Zentiva(Çek) |
2008-Yeni İlaç +Recordati(İtalya) |
KÜRESEL SERMAYENİN İLAÇ SEKTÖRÜNDEKİ YENİ ÇALIŞMA STRATEJİLERİ:
Küresel ilaç lobisi, bu yazının başların sözü edilen uluslararası örgütler aracılığıyla baskı politikaları kurup, yerel hükümetleri etkileri altına alarak, sağlıkta dönüşüm programları kapsamında “sadece eczacılara hak olarak tanınmış olan ilaç satışlarındaki mülkiyet haklarını ortadan kaldırıp” , “birçok ilacın reçetesiz satılan ürünler grubuna (OTC) alınmasını ve bu ürünlerin eczane dışı süper marketlerde ve drogstorlarda satışının yapılmasını sağlamaktadırlar.”
Yine,Yasalarını değiştirmeyi başardıkları ülkelerde internet üzerinden de tüketicilere ulaşarak ilaç satışı yapan “Sanal (Online)Eczaneler” kurup işletmektedirler.
Üretim olanaklarını uzun süre elde tutmak ve daha fazla kazanç için başta patent hakları, veri imtiyazı, veri koruması,lisans anlaşmaları yöntemleri yanında, genişleyen jenerik ürün pazarında da söz sahibi olabilmek adına ürün farklılaştırma, promosyonlu satış, halka yönelik reklamlar gibi çok çeşitli rekabet yöntemleriyle ilaçların üretiminin mülkiyet haklarını ellerlinde tutmak ve daha fazla satış kanalları kullanarak daha çok kar etmek için hemen her yolu kullanılabildikleri görülmektedir.
Bugün, sağlık reformu düzenlemeleri içerisine sadece eczacılara hak olarak tanınmış olan ilaç satışlarındaki mülkiyet haklarını ortadan kaldırılıp serbest piyasanın rekabet ilkesine göre büyük sermaye gruplarına da eczane açma hakkı tanınması gerektiği söylemleri arkasında, uluslararası sermayenin üretimden gelen bu egemenliklerini dağıtım kanallarına da taşımak ve dağıtım kanallarının karlarına da ortak olmak istekleri yatmaktadır.
Sonuçta; “Üretimden Dağıtıma Tekelleşme” arzusuyla çok uluslu ilaç üreticisi firmalar, tekelleşme sürecindeki büyük dağıtıcılar arasında bugünlerde distribütörlük anlaşmaları yaparak bazı ilaçların tamamen bir kısım tekel dağıtıcıların kontrolüne girmesi sağlayarak daha şimdiden dağıtım kanallarında hâkimiyet kurmuş durumdadırlar.
ECZANE MÜLKİYET HAKLARI AÇISINDAN DÜNYA’DA DURUM:
Aşağıdaki tablodan da anlaşılacağı gibi bugün eczane mülkiyet hakları açısından özellikle gelişmiş büyük Avrupa ülkeleri ki, bunların tamamı Avrupa Birliğine tam üye olan “Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Avusturya” gibi ülkeler, ayrıca Avustralya kıtasında , “eczacılar dışındaki gruplara mülkiyet hakkı verilmemektedir.
Avrupa Adalet Divanının eczane mülkiyet hakkı konusunda 2009 yılında verdiği “mülkiyet hakkı sadece eczacılarındır” kararıyla, eczacılar dışındaki şirket ve şahısların eczane sahibi olmalarının önü şimdilik kapatılmıştır. Yunanistan gibi daha az gelişmiş ve AB yardımlarıyla ayakta durmaya çalışan ülkelerde bile serbest eczanelerin mülkiyet hakları halen eczacılardadır. Ancak, çok uluslu sermaye, mülkiyet haklarının serbest piyasanın rekabet kuralı gereği serbest bırakılması gerektiği yönünde ısrarlı mücadelesi halen sürmektedir. Uluslar arası sermaye, “Finlandiya, Danimarka, Norveç, Hollanda, Macaristan, Malta” gibi nispeten küçük ve politik dönüşümü kolay ülkelerde mülkiyet haklarını zincir eczaneler lehine genişletmeyi ve serbestleştirmeyi başarmışlardır.
Tüm bunlardan anlaşılmaktadır ki, AB’ye tam üye olsalar bile büyük, güçlü ülkeler kendi vatandaşlarının haklarından taviz vermemekte kararlı davranmaktadır. Bu bağlamda, büyük AB ülkelerinin kendi ülkelerinde bile uygulatmadıkları rekabet koşullarının Türkiye’ye neden dayatılmaya çalışıldığını ve T.C hükümetinin neden bu yönde karar almada istekli olduğu düşündürücüdür.
TABLO.3: SEÇİLMİŞ ÜLKE ÖRNEKLERİ ÜZERİNDEN ECZANE SAHİPLİĞİ POLİTİKALARI VE KISITLAMALAR:
|
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNDE İLAÇ DAĞITIMINDA MÜLİKİYET HAKLARI:
Bugün, ABD’de 2009 rakamlarıyla 56.000 eczane bulunmaktadır. Bunların 39.000( %70) zincir eczaneler ve supermarket ve kitle pazarlama şirketlerinden oluşturmaktadır. 17.000 adet (%30) ise bağımsız eczane bulunmaktadır. Güçlü örgüt yapısıyla “Zincir Eczaneler Birliği”(Natinonal Association Chain Drog Stores) kendisinebağlı eczanelerin haklarını korumak ve pazar paylarını genişletmek için sürekli çalışmalar yürütmektedir. Bunların başında “Walgreens” ve CVS Pharmacies” yer almaktadır. Günümüzde bu iki zincirin her biri Amarika’da 7000’nin üzerinde eczaneye sahiptir.Ve ciro bazında da bu iki dev şirket ilk iki sırayla diğer zincirlerden açık ara öndedirler.
Özetle, ABD’de zincir eczane pazar yapısı rekabet olanağı olmayan, adeta tekel içinde tekel konumundadır.
Amerika’da Büyük Zincir Eczanelerde Eczacıların Rol Algıları :
ABD’de büyük zincir eczane organizasyonlarda eczacının rolü, eczacı-yönetici eczacı algılamaları arasındaki farklılıklar incelenmiş ve eczacıların tutumları üç konuda ölçülmüştür.
(1) Hasta ve diğer sağlık profesyonelleri için bilgi sağlanması
(2) Reçete işleme ve eczane operasyonu
(3) Eczane yönetimi
Bu araştırma sonucunda; zincir eczanelerde verilen danışmanlık hizmetlerinin yetersiz olduğu saptanmıştır.
NORVEÇ ÖRNEĞİ ÜZERİNDEN İLAÇ PİYASASINDA REKABETÇİ POLİTİK DÜZENLEMELERİN SONUÇLARI:
Satış Yeri:
Yasa Değişikliğinden önce satışlar: Tüm satışlar eczane üzeriden
Değişiklikten sonra: 2003’den itibaren, OTC ilaçları(başlıca analjezikler, nazal spreyler, antiasitler) eczane dışına çıkarılmış.
Fiyat ve Kar Marjı Kontrolü:
Yasa Değişikliğinden önce: OTC dahil tüm ürünlerde tam devlet kontrolü mevcut.
Değişiklikten sonra: 1995’den itibaren OTC ilaç fiyatları serbest bırakılmış.Fiyatların düşüş yönünde rekabeti olmamıştır.
Eczane Mülkiyet Hakkı (Sahiplik) :
Yasa Değişikliğinden Önce: Eczane sahibi yalnızca bir tek eczacı olabilmektedir.
2001 Yılında ki Değişiklikten Sonra: Eczane sahipliği serbestleşmiştir. Sadece, ilaç şirketleri ve doktorlar eczane sahibi olamaz. Tüm eczaneler eczacı sorumluluğunda işletilir.
Norveç’te Piyasa Yapısı ve Rekabet Yönünden Değişiklikler:
Piyasadaki eczane sayısında artarken, bağımsız eczanelerin çoğu zincirlere katıldığından sayıları(%23’e inmiş) azalmıştır. Üç ana zincir grubu oluşmuştur.Apotek1(%32), Alliance Unichem(%23) ve Vitusapotek(%22) pazar payına sahip olmuştur.
Bu üç ana grupta Avrupa’daki üç ana toptancı(Alliance Unichem,Celesio ve Phoenix) ile bağlatılır.Böylece piyasa az sayıda satıcıdan oluşan bir tekele dönüşmüştür.Eczaneler kentsel bölgelerde ve AVM’lerde yoğunlaşırken kırsal bölgelerde eczane sayıları azalmıştır.Norveç’te yeni politikaların ortaya çıkardığı ve bağımsız eczaneler açısından yeni ve önemli bir engelde toptancı ve eczane grupları arasındaki dikey entegrasyonun sağladığı ıskontolar nedeniyle yeni bağımsız eczanelerin açılmasının zorlaşması(herhangi bir gruba ait olmayan eczanelerin ıskonto alamaması) sonucunu doğurmuştur.
Öte yandan, eczacıların mesai süreleri uzamış, eczacı başına düşen iş yükünün de arttığı tespit edilmiştir. Tüm bunların yanında sağlık harcamalarında devlet üzerindeki ilaç gideri yüklerinde herhangi bir azalma tespit edilmemiştir.
TÜRKİYE, DÜNYA İLAÇ PAZARINDA NEDEN ÖNEMLİ ÜLKE OLDU? :
1990 yıllardan buna küresel sistemin bir uzantısı haline getirilmeye çalışılan Türkiye, nüfus büyüklüğü ve genç nüfus yapısıyla gelecekte dünyada en çok ilaç tüketen ülkeler arasında olacaktır. Daha şimdiden dünyada ilk 14 ülke arasında bulunması uluslar arası dev şirketlerin iştahını kabartmaktadır.
TÜRKİYE’DE İLAÇ DAĞITIMINDA ECZACILAR VE ECZANELERİN SAYISI YETERLİ MİDİR ? :
OECD 2009 yılı verilerine göre, OECD ülkelerinde her 100.000 kişiye “76” eczacı düşmektedir. Aynı raporda, Türkiye’de ise bu rakamın 100.000’de “35” olduğu görülmektedir. Yani, eczacı sayısı, nüfus yoğunluğuna göre Türkiye’de, OECD ortalamasından “2,1” kat daha azdır.
Öte yandan, her 100.000 kişiye düşen eczane ve ilaç dağıtım kanalı(zincir eczaneler, marketler dahil) OECD ülkelerinde “28,4” iken bu rakamın Türkiye’de sadece eczacıların sahip olduğu serbest eczaneler pazar yapısında bile “32” ile ortalamanın üzerinde bir doymuşluğa sahip olduğu görülmektedir.
Türkiye’de eczacıların %85 oranında serbest eczacılık yaptıkları da düşünülecek olursa, OECD rakamlarından da anlaşılacağı gibi “Türkiye’de serbest eczane sayısı yeterli olup, halkın ilaca erişmesinde dağıtım kanalı sıkıntısı bulunmamaktadır. Asıl sorun, hastane eczaneleri, endüstri ve Araştırma-Geliştirme alanlarında yeterli sayıda eczacı istihdamı sağlanamamış olmasıdır.
Oysa bugün hükümet, eczacı sayısının yetersiz olduğu alanlarda yeni istihdam olanakları yaratacak projeler üreteceğine,(örneğin hastanelerde her 30 yatak başına bir eczacı istihdamı gibi) zaten belli bir doygunluğa ulaşmış olan serbest eczane dağıtım kanalına serbest eczanelerin yanında bir de yeni aktörlerin(marketler, zincirler) yer alması için çalışmalar yürütmektedir.
Türkiye’de, ilaç piyasasının dağıtım kanallarında yeni aktörlere ihtiyacı olmadığı, böyle bir değişim talebinin toplumdan gelmediği, ayrıca, ülke gerçekleri ve gereksinimlerine hiçbir katkı sağlamayacağı gibi halk sağlığı ve ülke ekonomisinde onarılmaz yaralar açacağı da dünya örneklerinden Türkiye’ye verilmiş önemli bir derstir.
İzmir Eczacı Odası Bülteni Yıl:6,Sayı:22,Sayfa:6-8, Haziran 2010