Uzm. Ecz. Sevil Ağalar ALTINEL

 

21.yüzyılda bize denk gelen Covid 19 pandemisinin yayılmasını azaltmak için uzmanların; maske kullanımı ve sosyal mesafe dışında, en az 20 saniye ellerin sabun ve su ile yıkanmasını veya alkol bazlı ürünlerle  düzenli olarak iyice temizlenmesi önerdiğini bilmeyen yok gibi...

Virüsler neredeyse yağlı-nanopartiküller olduklarından, yüzeylerde saatlerce aktif kalabilirler ve ardından dokunarak alınır ve bulaş kaynağı olurlar.

Su, virüsün elimizden yok olmasına  tek başına etkili değildir. Bu nedenle mutlaka ellerin  sabunla yıkanması önerilir. Eller sabunla yıkandığında virüs ciltten ayrılır ve sabunlu suda kolayca parçalanır.

Alkol bazlı ürünler virüs üzerine nasıl etki eder?

Alkol bazlı ürünler, %70-80 derece etil alkol içermelidir. Çünkü yüksek alkol içeriği virüsün hızlı çözülmesi için önemlidir. Etil alkol sudan daha lipofiliktir, virüs materyali ile kolayca hidrojen bağı oluşturur, lipit zarını çözer ve virüsün diğer molekülerle  etkileşimlerini bozar. Protein denaturasyonu sonucu hücre zarının zarar görmesine ve sonuçta da hücrenin lizisine yol açar.

Kolonya eski bir geleneğimiz...

Bir zamanlar kolonya evimizin olmazsa olmasıydı…  

Eve gelen misafirlere tek tek ikram edilir, arkasından da kahve, çikolata ikramı gibi diğer ritüeller devam ederdi.

Modern yaşamla birlikte kolonya kültürü unutuldu. Yerini parfümler, losyonlar, oda kokulandırmaları aldı.

Pandemi bize eski kültürümüzün ne kadar değerli olduğunu anlamamızı sağladı.  

Orjinali ‘eau de cologne’ olarak 17. Yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan kolonya dünyada hiç bir ülkede görülmediği kadar bizim ülkemizde benimsendi...

Bu benimsenmenin altında yatan ise Türk kültüründe geleneksel olarak kullanılan ve konuk ağırlama ritüelinin ilk adımı olan gül suyu ikramı düşünülmektedir.

Kolonya içindeki alkolün verdiği ferahlatıcı etki ile Osmanlı döneminde geleneksel olarak kullanılan gül suyu alışkanlığının yerini alarak Türk kültüründe özel bir yere sahip oldu.

Türk toplum yapısı, alışkanlıkları, kolonya kullanımını bir kültür öğesine dönüştürdü. 

Parfümün seyreltilmiş bir şekli olarak ülkemize girmiş olan kolonya, parfümden bağımsızlaşarak toplumunda hemen hemen her yere girmiş ve her kesim tarafından kullanılmıştır. Misafirliklerde, bayramlarda, otobüs yolculuklarında, berberlerde ve tuvaletlerde kullanılmış, hasta ziyaretlerinde ise ilk akla gelen hediye olmuştur.

                  

Batıdan gelmiş olmasına rağmen hiçbir ülkede bu kadar benimsenmemiş ve kullanılmamış olan kolonya, korona pandemisi ile aniden yeniden hatırlanmış ve evlerimizin, çantalarımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.

Kolonyada bulunan alkolün 80° olması, mikropları öldürücü özelliğini beraberinde getirmiş ve ferahlatıcı kokusu ile önemli bir dezenfektan olarak ortaya çıkmıştır. 

Aslında geçmişe baktığımızda evimize gelen misafirlere önce kolonya sunulmasının, kibarca ellerin dezenfekte edilip temizlenmesi anlamına geldiğini pandemi ile daha iyi anlamış oluyoruz.

Kolonyanın Tanımı:

Kullanıldığında verdiği hoş koku ve serinlik hissiyle insanı ferahlatan kolonya bir çeşit parfüm olarak da nitelendirilmektedir.

Kolonyanın uzun süre dayanıklı olması da önemli bir özelliğidir. Kolonya, cilde sürüldükten sonra içerisinde bulunan alkol hızla buharlaşır. Bu sırada buharlaşan alkol moleküllerinin çevresinden ısı çekmesi nedeni ile kullanan kişiye serinlik ve ferahlık verir. Bunun dışında keskin kokusu ile ayıltıcı özelliği vardır.

                                   

Kolonyayı  içinde, limon, lavanta, tütün vb. bitkilerin yağı  bulunan, hafif kokulu alkollü madde olarak tanımlayabiliriz. Tarihte kolonya, parfümün bir çeşidi olarak değerlendirilmiştir. Çeşitli doğal ve sentetik esansların  etanol-su karışımıyla belirli oranlarda karışması ile üretilir.

Kolonyanın içine konan esans oranı %2-5 arasında iken bu oran eau de toilette için 5-20, eau de parfum için  %10-30 arasında değişmektedir.

Kolonya Tarihi:

Bir efsaneye göre Macar Suyu olarak bilinen ve ilk defa bir keşiş tarafından Macaristan Kraliçesi Elizabeth için üretilmiş olan koku, kolonyanın atasıdır. 

Floransa'daki Santa Maria Manastırı rahibelerinin aqua reginae adıyla 14. yüzyıldan itibaren üretmekte oldukları bu koku bir teoriye göre 17. yüzyılda bir gezgin olarak Floransa'da bulunan İtalyan parfümcü Giovanni Paolo Feminis’in ilgisini çekmiş ve baş rahibeden formülünü öğrenmiştir.  Köln’de yaşayan Feminis Floransa’dan döndüğünde bu kokunun içine bergamot, limon ve portakal esansı katarak bugün kolonya denilen kokuyu geliştirmiştir. 

Önce Eau Admirable" (Hayranlık verici su), daha sonra da "Eau de Cologne" (Köln suyu, Almanca “Kölnisch Wasser”) olarak pazarlanmıştır.

                                              

Artan talep üzerine Feminis’nin yardıma çağırdığı Giovanni Maria Farina adlı bir başka İtalyan parfümcü 1709’da Köln’de kurduğu fabrikada üretime devam etmiştir.  Köln Tıp Fakültesi'nin bu kokuyu tıbbi ürün olarak onaylamasının ardından kolonya Avrupa'da yaygınlaşmıştır.

Kolonya ilk geliştirildiği yıllarda tıbbi amaçla kullanılıyordu.

O günlerdeki formülüyle biberiye, portakal çiçeği, bergamot ile limondan oluşan ve ferahlatıcı özelliği yüzünden rağbet gören karışım, sindirim sistemi rahatsızlıklarında şeker üzerine damlatılarak alınıyor ya da şaraba karıştırılarak içiliyordu. Antiseptik özelliğinden ötürü ağız çalkalamada, yara temizliğinde ve kas, eklem, baş ağrıları için masaj şeklinde uygulanan bir solüsyon olarak kullanılıyordu.

Daha sonraları yüzü, elleri, ayakları hatta zaman zaman tüm gövdeyi yıkamak içinde kullanılmıştır. 

Napolyon, eau de cologne düşkünlüğü ile bilinmektedir.

Uzun yıllar tedavi edici özelliğinden yararlanılan bu sıvı, tuvalet amacıyla kullanılmaya başlandıktan sonra bir devrim yüzyılı olan 18. yüzyılda adeta bir çığır açmıştır. Sınıf savaşının en keskin biçimde yaşandığı yıllarda yükselen burjuvazi karşısında, ağır ve pahalı parfümlerle özdeşleşen aristokrasi yenik düşünce, ağır kokuların da itibarı azalmış, kolonya gibi hafif ve ferahlatıcı kokular sadeliğin, saflığın simgesi haline gelmiştir.

Daha sonraları ilerleyen yıllarda Avrupa geleneğinde kolonya unutulmuştur. Şu an baktığımızda birçok Avrupa ülkesinde kolonya kültürü yoktur veya bilinmemektedir.

Kolonya sürdükten sonra ferahlık hissedilmesinin sebebi, içindeki etil alkolün uçucu olması ve buharlaşırken vücut ısısını da beraberinde götürmesidir.

Almanya kaynaklı olan formül 1818 yılında patent almıştır. Orijinal formül alkol-su bazının neroli, bergamot, biberiye ve limondan oluşan uçucu yağlar ile kokulandırılmasından ibarettir.  

‘Orijinal Eau de Cologne’  çok yakın bir tarif:

235 ml etil alkol

12 damla bergamot uçucu yağı

18 damla limon uçucu yağı

20 damla petitgrain (turunç yaprağı ) uçucu yağı

4 damla neroli

4 damla biberiye

10ml portakal hidrolatı

Sterilize cam bir şişeye önce etil alkol sonra uçucu yağlar katılır  ve çalkalanır. Şişenin ağızı sıkıca kapatılır, 2 gün dinlendirilir.

2 gün sonra portakal hidrolatı eklenir ve 2 gün daha bekletilir. Tülbentten süzülür, tekrar şişeye konur. Artık orjinal Eau de Cologne kullanıma hazırdır.

Ülkemizde İlk Yerli Kolonya Üretimi:

İstanbul’da ilk yerli kolonya üretimine baslayan öncü kisi Ahmet Faruki’dir. Parfüm işine önce ithalatla baslayan Faruki, 1894 yılında Sultanhamam’da açtığı dükkan ve 1882 yılında Feriköy’de kurduğu imalathanesiyle bir çok yerli üreticiye önderlik etmistir.

Yaptıkları sanayi anlamında bir gelişme olarak değerlendirilmese de, ithal malların kullanımının oldukça yoğun olduğu dönemde, Osmanlı kadınlarının güzelleşmeye olan meraklarını ulusal bir atılımla değerlendiren ve yerli üretim olarak ortaya çıkan Ahmet Faruki çok önemli bir adım atmıştır.

Faruki firması, ürünlerinin kalitesinin yanı sıra, şişe, ambalaj ve etiketleriyle de uluslararası standartlara erismeyi basarmıs, bir marka halini almıstır. Ayrıca yabancı parfüm isimlerini Türk diline yakınlaştırarak pazarlama anlamında çok büyük bir atılım gerçekleştirmiştir. 

Faruki, ’eau de cologne’ ismini öncelikle Faruki Kolonya Suyu olarak değiştirmiş, daha sonrada ismi Faruki Kolonyası‘na dönüştürmüştür.

Yerli üretimde Faruki’yi takiben anılması gereken önemli isimler ise söyle sıralanabilir:

Ethem Pertev, Eczacıbaşı Süleyman Ferit, Necip Bey, Hasan Hassan, Evliyazade Nurettin, Ahmet Ekrem, Hasan Şevki, İsmail İbrahim ve Kemal Kamil, adını Fransız kurucusundan alan Rebul, Eyüp Sabri Tuncer, Pereja Türk kolonya tarihine damga vurmuş markalardır.

KOLONYADA KULLANILAN ALKOL NE OLMALIDIR?

Kolonya yapımında kullanılan alkol cinsi kolonyanın güvenirliliği ve yan etkileri açısından büyük önem taşımaktadır. Kolonya imalatında mutlaka ve mutlaka etil alkol kullanılmalıdır. 

Metil alkol, etil alkole göre çok  daha ucuz olduğundan birçok kolonya ürününe sağlık bakanlığı düzenlemelerine aykırı olarak girebilimektedir. Toksikolojik olarak baktığımızda metil alkolün kozmetik ürünlerde kullanımını ciddi tehlike oluşturmaktadır.

METİL VE ETİL ALKOL ARASINDAKİ FARK NEDİR?
METİL ALKOL, odun talaşının distile edilmesi ile elde edilir. Yaygın olarak kullanılan endüstriyel bir malzemedir.  Endüstride boya inceltici, vernik ve boya çözücü, laboratuvarlarda çözücü madde, teksir makine sıvısı, antrifriz ve cam temizleyici gibi maddelerin yapımında kullanılır. 

Metanolün yaygın olarak laboratuvar okul ve endüstriyel malzemelerde kullanımı metanol zehirlenmesine neden olabilmektedir. Akut zehirlenmeler daha çok yanlışlıkla içki olarak kullanılması sonucu oluşurken, kronik zehirlenmeler, işyerlerinde buharının inhale edilmesi sonucu oluşur. Giysilere bol miktarda bulaşmış olan metil alkolün deri yolu ile alınması da mümkündür. Kronik metanol zehirlenmelerine, ucuz kolonya üretimi için kullanılan metil alkol neden olabilir.

Metanol esas olarak karaciğerde formaldehite, daha sonra formik aside pksitlenir, bu da metabolik asidoza neden olarak akut metanol zehirlenmesine neden olur. Metanolün vücutta dönüşümü sonucunda oluşan formik asit görme bozukluğu, retinada ödem, körlük ve ölüme kadar giden bir sürece neden olabilmektedir.

ETİL ALKOL, başta maya olmak üzere bazı mikroorganizmalar tarafından şekerin fermentasyonu sonucu meydana gelir. Alkol üretiminde en önemli biyokimyasal olay, fermente olabilen şekerlerin mayalar tarafından alkole dönüştürülmesidir. 100g şekerden 51.1g etil alkol meydana gelmektedir.

Bu nedenle  bileşiminde alkol ve fermente olabilen şeker içeren maddelerle, fermente olabilen şekerlere dönüştürülebilen tüm maddeler, etil alkol  üretimde kullanılabilirler.

Etil alkol vücutta metabolize olan yani karaciğer tarafından işlenebilen bir alkol olduğundan içki yapımında kullanılan tek alkol türüdür.

Etil alkol üretiminde kullanılan hammaddeler üç grupta toplanabilir:

  • -Alkol içeren hammaddeler,
  • -Fermente olabilen şeker içeren hammaddeler,
  • -Fermente olabilen şekerlere dönüştürülebilen karbonhidratları içeren hammaddeler.

Alkol içeren hammaddeler,

Alkol içeren bira ve şarap artıkları, ekmek mayası üretiminde maya ayrıldıktan sonra kalan alkollü sıvı, içki alkolü üretimi için elde edilen şarap ve bira benzeri alkollü sıvılar.

Fermente olabilen şeker içeren hammadeler

Şeker, şeker pancarı veya kamışı, melas, kuru veya taze şekerli meyveler, keçi boynuzu, palmiye suyu gibi bazı bitki özsuları, yağsız süt vb. Bu gruba giren hammeddelerdir.

Bu maddelerin içerdiği şekerler başka bir ön işlem, gerektirmeksizin fermente olabilirler. Bunlarda fermentasyondan önce uygulanan işlem, hammaddelerin parçalanması veya sıkılması ile şekerli  şira sıvısının elde edilmesidir.

Fermente olabilen şekerlere  dönüşebilen karbonhidratları içeren hammaddeler

Patates ve tahıllar gibi nişasta içeren hammaddeler yanında, nişasta gibi bir polisakkarit olan inulin ve seluloz içerenler bu grup maddelerdir. Bu hammadelerin alkol üretiminde kullanılabilmesi için, içerdikleri karbonhidratların, ön işlemlerle, fermente olabilen şekerlere dönüştürülmeleri gerekir.

Türk Kozmetik Yönetmeliğine göre kolonya formülasyonlarında sadece etil alkol kullanılmalıdır.

2000 yılında Ankara Gülhane Tıp Fakültesi Toksikoloji Ana Bilim Dalında yapılan bir araştırmada çeşitli yerlerden 27 kolonya numunesi toplanmış ve bu numunelerden 9’unda metil alkol saptanmıştır.

Çalışamada, yönetmeliklere aykırı olarak üretilen kolonya ürünlerinin, yüksek metil alkol içerikleri nedeniyle tehlikeli olduğu belirtilmiş ve bu konuda önlemlerin alınması gerektiğini yoksa ileride toplumda kronik kullanma ile oluşacak metil alkol zehirlenmelerinin büyük problemler yaratacağına dikkat çekilmiştir.

Covid sürecinde kolonya kullanımının öneminin anlaşılması ile talep artışı/patlaması olmuştur.

Bu talep artışı, güvenirliliği sorgulanabilecek birçok kolonyanın/markanın ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Kolonyanın seçerken, etil alkol kullanılan ve kalite odaklı ürünlerin eczane raflarımızda yer alması, halk sağlığı ve kronik kullanımda ileriye yönelik zehirlenmeler açısından önem taşımaktadır.

 

 

Uzm. Ecz. Sevil Ağalar Altınel

www.naturenurture.com.tr

 

 

Referanslar :

1-Riou J, Althaus CL. Pattern of early human-to-human transmission of

Wuhan 2019 novel coronavirus (2019-nCoV), December 2019 to

January 2020. Euro Surveill. 2020;25:4.

2. Jin Y-H, Lin C, Cheng Z-S, et al. A rapid advice guideline for the diag-

nosis and treatment of 2019 novel coronavirus (2019-nCoV) infected

pneumonia (standard version). Mil Med Res. 2020;7:4.

3. Geller C, Varbanov M, Raphaël E. Duval human coronaviruses:

insights into environmental resistance and its influence on the devel-

opment of new antiseptic strategies. Viruses. 2012;4(11):3044-3068

4-Pavia, 1995

5-Odabası ve Barıs, 2002

6-Vedat Ozan, Kokular,2019

7-Flanagan, R.J, Braitwaite R.A, Brown ss.widdop,B , de Wolf F.A, Basic Analtytical Toxicology, pp 11,169-170 WHO Geneva 1995

8-Methyl alcohol poisoning; investigation of methyl alcohol level in cologne samples , Acta Pharmaceutica Turcica XLII  (17-21) 200O; Hasan Şevki , İsmail İbrahim ;  Department of analytical toxicology and pharmacology, Gülhane Military Medical Faculty Etlik, Ankara

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat