Uzm. Psikolog Yeşim TUĞUL

 

Sevgili Anne Babalar,

Bu yıl sizler için diğerlerinden farklı bir yıl olacak. Biliyorum çocuğunuz okula başladığı için heyecanlı ve bir o kadar da endişelisiniz. “Acaba çocuğum okula alışabilecek mi?”, “Ağlayarak bıraktığım için travmatik etki oluşur mu?”, “Ya psikolojisi olumsuz yönde etkilenirse!”, “Yemek de yemiyor, ya sık hastalanırsa?” gibi cümleler çaresizlik, suçluluk ve kaygı duymanıza neden olabilir. Böyle hissetmek uzun bir dönem çocuğuyla zaman geçiren ve en değerli varlığını tanımadığı bir kuruma emanet edecek olan her ebeveyn için gayet normaldir.

Ancak çocuğun okula hazır olması ve rahat bir şekilde alışabilmesi için sizlerde ruhsal olarak onu anaokuluna vermeye hazır olmalısınız. Çünkü duygular tıpkı esnemek gibi bir başkasına geçebilir. Dolayısıyla ebeveynlerin kaygılı, endişeli, kararsız, üzgün vb. duygu durumları çocuğun okula alışma sürecini etkilemektedir. Çocuğun okula başlama sürecini doğal karşılayan, sabırlı ve gözleri yaşarmadan anaokuluna bırakabilen ebeveynler, bir süre sonra çocuğun da bu ayrılıkla başa çıkabildiğini göreceklerdir.

Çocuğun alışık olduğu ev yaşantısından kopup bir okula alışması, yeni yaşamındaki ilk ve en önemli adımdır. Doğal olarak anneden ayrılmaya tepki göstermesi, ağlaması, huzursuz olması, okula gelmek istememesi, kâbuslar görmesi beklenen davranışlardır. Tabi bu süreç her birey için aynı olmamaktadır.

Bazı çocuklar anaokuluna ilk geldikleri hafta meraklı ve sürece çabuk uyum sağlayan çocuklar olabilmektedirler. İlk zamanlarda anaokulunu daha önce ebeveynleri ile gidilen eğlence merkezi veya oyun alanı gibi düşünebilmektedirler. Bu çocuklar okulun başlangıçta düşündükleri gibi olmayıp her gün aileden ayrı gelinmesi gereken bir yer olduğunu algıladıklarında, farklı tepkiler verebilmektedirler. Bu durumda bazı çocuklar öğretmenlerinin ve ailenin desteği ile uyum sağlarken bazıları için ise anaokuluna alışmak güç olabilmektedir.

Bir diğer çocuk grubu ise anaokuluna başlamayı ve ebeveynlerinden ayrılmayı ilk günden reddeden, dirençli, kaygı düzeyi yüksek veya çekingen ve tedirgin çocuklardır.

Mckenzy’nin okula alışmada güçlük çeken çocuklar üzerine yaptığı bir araştırmada aile bireyleri dışında başka bir ortamda bulunmayan, akranları ile değil yalnız büyüyen çocukların genelde daha zor uyum sağlayan çocuklar olduğu gözlemlenmiştir.

Bir başka araştırmada Laewen ebeveyn ile çocuk arasındaki bağlanma stillerinin oryantasyon dönemini önemli bir ölçüde etkilediğini saptamıştır. Ebeveyni ile güvenli bağ kuran çocuklar ayrılma sırasında güçlük çekmemekte, gün sonunda onu gelip alacağını bilmektedir. Güvensiz (kaygılı- kaçıngan) bağlanan çocuk ise ebeveynlerinden ayrılmaya yoğun direnç göstererek ayrılma kaygısı yaşayacaktır. Ebeveynin onu okula bırakıp gideceğini ve almayacağını düşünebilmektedir. Bu da çocuğun alışma sürecini olumsuz etkilemektedir.

Ebeveynlerimize öneriler

  1. Öncelikle okula alışma sürecinde kararlı sabırlı ve tutarlı olmak, okul öncesi eğitim kurumuna güvenmek çocuğun uyumunu hızlandıracaktır.
  2. Okula bıraktığınızda jest mimik ve gözlerinizle olumlu duygular aktarmanız huzur ve güven duymasına neden olacaktır.
  3. Çocuğun okula gitmesi için uzun uzun açıklamalar yapmak yerine kısa öz ve anlaşılır cümleler kurun;

“Biliyorum okula gitmek istemiyorsun” (Duygusunu yansıtın, onu anladığınızı belirtin)

“Ama okul senin yaşındaki çocukların her gün gitmesi gereken bir yerdir.” (Sınır koyma ve kararlı, tutarlı olma.)

  1. Çocuğun okula uyumunu kolaylaştırmak için tüm aile bireyleri hem fikir olmalı ve onu desteklemelidir. Çocuğun okulu reddetmesi durumunda aile bireylerinden biri alışamıyorsa gitmeyebilir gibi bir tutum sergilediğinde uyum süreci zorlaşacaktır.
  2. Çocuğun okula alışması için pazarlık yapılmamalı, ödüle alıştırmaktan kaçınılmalıdır.
  3. Özellikle okula uyumu kolaylaştırmak için çocuğun duygusal bağını kullanmadığı (aşırı bağımlı olmadığı) ebeveyni tarafından getirilmesi önemlidir.
  4. Gün sonunda çocuğun okulda yaptıklarıyla ilgili sorgulayıcı tutumlardan kaçının. Kendisi anlatmak isterse olumlu-olumsuz düşünce ve duygularını aktarmasına fırsat verin.
  5. Okula başlamanın yaşamında farklı bir adım olduğunu unutmayın. Çocuğun kaygı ve korkuları hakkında konuşmasını teşvik edin. Duygularının anlaşıldığını ve süreçte normal olduğunu anlamak onu sakinleştirir.
  6. Okulda sürekli kalmayacağını, bir süre sonra (örn. “İkinci yemekten sonra seni alacağım”) onu alacağınızı belirtin.
  7. Son olarak, okula devamlılık konusunda kararlı ve tutarlı olun. Okul reddi ve yakınmalar konusunda sabırlı ve destekleyici tutum alışma sürecini olumlu etkileyecektir. Ancak oryantasyon döneminde okula verilen aralar süreci ilk başladığınız güne taşıyacaktır.

Özetle, erken çocukluk dönemi dediğimiz 0-6 yaş, çocuğun en hızlı geliştiği (öğrenme, kişilik oluşumu) dönemdir. Özellikle beyin yapısı ve fonksiyonlarının üçte ikilik bölümü 0–4 yaş arasında tamamlandığı için anaokulu gereklidir. Doğal olarak metropol şehirleşme ile artık yalnız, arkadaşsız büyüyen çocukların kendi akranları ile gelişmeye ve sosyalleşmeye ihtiyaçları vardır. Bu nedenle okula alışma döneminde çocuğun alışamadığını düşünüp okuldan almak yerine kararlı, tutarlı ve sabırlı bir tutum sergilemek çocuk gelişimi açısından önemlidir. Zira alışamadığı düşünülüp okuldan alınan çocuklar sonraki yıllarda veya ilkokul 1. sınıfta da aynı davranışları sergileyebileceği unutulmamalıdır. Bununla ilgili yapılan bir araştırmada Griebel ve Niesel’e (2004) göre ilk geçiş sürecinde çocuğun edindiği deneyimler, beceriler ve özgüven, daha sonraki yaşamındaki geçiş süreçlerinin üstesinden daha kolay gelmesini sağlamaktadır. Bugün alışamadığı düşünülerek okuldan alınan çocuklar, yarın bir sorunla karşılaştıklarında kaçma davranışını tekrar edebilmektedir.

Hepinize güzel, enerjik ve mutlu bir eğitim yılı diliyorum.

Sevgilerimle,




Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat