ÇOCUKLARDA BİLİŞSEL FONKSİYONLARIN GELİŞİMİ VE MİKRO BESİN TAKVİYELERİ

Dr. Ecz. Dyt. Neda TANER

 

Beynin bileşimi, yapısı ve işlevi, lipidler, amino asitler, vitaminler ve mineraller dahil olmak üzere uygun besinlerin mevcudiyetine bağlıdır. Ek olarak, endojen bağırsak hormonları, nöropeptitler, nörotransmitterler ve bağırsak mikrobiyotası, diyetin bileşiminden doğrudan etkilenir. Bu nedenle, gıda alımının ve gıda kalitesinin beyin fonksiyonu üzerinde etkisi olması mantıklıdır, bu da diyeti zihinsel sağlık, ruh hali ve bilişsel performansı hedeflemek için değiştirilebilir bir faktör haline getirir.

Sağlıklı bir beyin gelişimi için tüm besinler gerekli olsa da proteinler, demir, folik asit, iyot, D, B6, B12 vitaminleri ve uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitleri bu besinler arasında başı çeker. Beyin gelişimi döllenmeden kısa bir süre sonra başlamakla birlikte adolesan dönem boyunca devam eder, gelişimin en süratli olduğu dönem doğumdan sonraki birkaç yıldır.

Biliş kelimesi özetle tanıma, anlamlandırma, öğrenme ve hatırlama süreçlerini ifade ederken; bilişsel gelişim ise öğrenilen ve hatırlanan bu bilgilerin kullanılmasını, düzenlenmesini, değerlendirilmesini ve saklanmasını kapsayan bilişsel süreçleri tanımlamak için kullanılır. Erken yaşamda bilişsel gelişimin kalitesi, okul çağında akademik başarıyla doğrudan ilişkilidir. Bilişsel fonksiyonlar, bireyin sahip olduğu genetik özelliklerle çok yakından ilgili olmakla beraber, özellikle yeterli ve dengeli beslenme başta olmak üzere çevresel etkenlerle değiştirilebilir ve geliştirilebilir.

Yetersiz ve kalitesiz beslenme, özellikle çocuklarda beynin işleyişini bozar, bilişsel fonksiyonlarda azalmaya yol açar; son yıllarda beslenme şeklinin düzenlenmesi ve geliştirilmesi ile bilişsel fonksiyonların optimal düzeye çıkarılması arasındaki bağlantıyı araştıran pek çok çalışmaya rastlamak mümkündür.

Çocukluğun ilk yıllarında sağlıklı bilişsel fonksiyon gelişimini desteklemek, tedavi, ilaç, sağlık bakımı ihtiyaçlarını ve sağlık maliyetlerini azaltmak; ruhsal ve bedensel sağlığı artırmak anlamına gelir. Ek olarak, dengeli ve yeterli beslenmiş çocuklar çevresi ile iletişim kurma açısından daha başarılıyken, yetersiz beslenmiş çocuklar bilişsel, motor, sosyal ve duygusal becerilerdeki gelişim potansiyellerine ulaşamama riski altındadır.

Öğrencilerin akademik başarısına yönelik yapılan çalışmalarda, bazı besin ögelerinin yetersiz alımı öğrencilerde düşük başarı ve yüksek devamsızlıkla ilişkili bulunmuştur. Bu besin ögelerinin başında folik asit, kalsiyum, omega-3, C vitamini, B12 vitamini ve diğer B grubu vitaminler bulunmaktadır. B12 vitamin eksikliği olan çocuklarda okul başarısı düşük ve devamsızlık oranları daha yüksek saptanmıştır.

Çocuklarda demir eksikliği anemisi, özellikle 1-2 yaş civarında karşımıza çıkar ve oksijenizasyonun azalmasına bağlı olarak öğrenme kapasitesinin azaldığı düşünülmektedir, bunun yanı sıra çocuklarda hem dayanıklılığın azalması hem de vücut direncinin düşmesi diğer olumsuz sonuçlardır. Klinik araştırmalardan elde edilen bulgular demir eksikliğinin çocuklarda motor ve bilişsel fonksiyonları olumsuz etkilediğini ortaya koymaktadır. Devam eden yıllarda demir eksikliğinin telafisi yapılsa bile meydana gelen olumsuz tablo tam anlamıyla geri çevrilememektedir.

Demir eksikliği, yalnızca anemi ciddiyetine ulaştığında bilişsel fonksiyonlarda bozulmaya yol açmaz, anemi olmadan da zekâ, duygu ve algı fonksiyonlarında aksamalar meydana gelebilir. Ayrıca demir eksikliği bebeklik döneminde motor ve mental gelişimde bozukluklarla ilişkilidir. Demir eksikliği anemisi yaşayan bebekler, demir takviyesi ile eksiklikleri giderilmesine rağmen adolesan dönemde sosyal ve akademik açıdan sorunlar yaşamaya devam etmekte; daha düşük IQ ve dikkat eksikliği gibi problemlerle yaşamlarına devam etmek zorunda kalmaktadır. 

Eksikliği ne kadar korkulan etkilere yol açsa da demirin vücuda gereğinden fazla alınması da olumsuz sonuçlar doğurmaktadır, fazla demir besinlerin emilimini engelleyebilir, hücresel mekanizmaları bozabilir ve serbest radikallerin üretimine yol açabilir.

Kanıtlar, gebeliğin ikinci ve üçüncü trimersterleri boyunca folik asit takviyesine devam eden kadınların çocuklarında daha iyi bilişsel performans, daha gelişmiş sözel beceri ve daha geniş kelime dağarcığı sonuçlarını ortaya koymaktadır. Üstelik maternal folik asit takviyesi davranışsal ve duygusal problem riskinde azalma ile ilişkilendirilmiştir. Bu bulgular ışığında günümüzde anne adaylarına gebe kalmadan başlanmak ve gebeliğin 12 haftasının sonuna kadar kullanılmak üzere folik asit takviyesi tavsiye edilmektedir.

B12 vitamini, DNA sentezi başta olmak üzere pek çok kimyasal süreçte kofaktör olarak rol oynar. Büyümenin hızlı olduğu yaşamın ilk yıllarında B12 vitamin eksikliği yalnızca anemiye yol açmaz aynı zamanda nörolojik semptomlara da neden olabilir. Okul çağındaki çocuklar üzerine yapılan araştırmalar, B12 vitamin eksikliği olan çocuklarda algılama ve reaksiyon verme süresinin daha uzun, akademik başarılarının daha düşük olduğunu göstermektedir. Ayrıca bu çocuklarda dikkat eksikliği ve davranış bozukluğu gibi sorunlara daha sık rastlanmıştır.

Çinko, DNA ve RNA sentezi, protein, yağ ve karbonhidrat metabolizması gibi beyin gelişimini etkileyen pek çok mekanizmada rol oynar bu nedenle eksikliği başta sinir sistemi olmak üzere pek çok sistemi etkiler. Çok ciddi olmayan eksiklikler bile büyüme sürecinde yavaşlamaya yol açabileceği gibi daha ciddi eksiklikler bilişsel fonksiyonlarda bozulmaya neden olabilir. Çinko eksikliğinin, dikkat eksikliği, davranış bozukluğu, motor gelişim problemleri gibi sorunlarla da ilişkili olduğu ortaya koyulmuştur.

Gebelik döneminde çinko alımının yetersiz olduğu kadınların bebeklerinde odaklanma ve dikkatin daha zayıf ve motor fonksiyonların yavaşlamış olduğu gösterilmiştir. Düşük doğum ağırlıklı bebeklerde çinko takviyesinin, eksikliğinin yarattığı problemleri geri çevirme noktasında faydaları gösterilmişken, okul çağındaki çocuklarda ise kanıtlar sınırlıdır ancak bu yaş grubundaki çocuklara çinko takviyesi uygulanmasının akademik başarıyı ve nöropsikolojik performansı artırdığını savunan görüşler vardır. İlkokul çağındaki çocukların çinko düzeyleri ile okuma yetenekleri arasında pozitif korelasyonlar saptanmıştır.

İyot, normal büyüme ve gelişme sürecinin sağlanabilmesi ve devam ettirilebilmesi için en çok ihtiyaç duyulan mikro besinlerin başında sayılır. Gebelik, fetal ve erken postnatal dönemdeki iyot eksikliği, en ciddi sonuçlarla ilişkili dönemlerdir. Dünya çapında iyot eksikliğinin önlenmesine yönelik strateji, sık tüketilen besinlerin iyottan zenginleştirilmesine dayanmaktadır, ülkemizde ise bu amaçla iyotlu tuz tüketimi yaygınlaştırılmıştır.

Bebeklik döneminde iyot yetersizliği, tiroid fonksiyonlarını etkilemese bile beyin gelişimini etkileyecektir. İyotun bilişsel fonksiyonlar üzerindeki etkisini değerlendiren çalışmaların bir meta analizi, iyot açısından fakir bölgelerde yaşayan bireylerin, yeterli iyota erişimi olan bireylerden 13,5 puan daha düşük IQ’ya sahip olduklarını ortaya koymuştur.

Gebelik döneminde şiddetli iyot eksikliği yaşayan kadınlarda yetersiz tiroid hormonu üretiminin sonucu olarak çocuklarında Kretenizm gelişebilir. Kretenizm zekâ geriliği, yüz deformiteleri, bodur büyüme ile karakterize bir hastalıktır. Kretinizm doğumdan sonra geri döndürülemez, ancak iyot eksikliğinin gebe kalmadan önce düzeltilmesiyle önlenebilir. Açık Kretinizmin yokluğunda bile, kanıtlar kronik iyot eksikliğinin zekayı olumsuz etkilediğini göstermektedir. Birleşik Krallık'ta yakın zamanda yapılan bir araştırma, gebeliğin ilk üç aylık dönemindeki hafif iyot eksikliğinin bile 8 yıl sonra çocukların bilişsel performansını olumsuz etkileyebileceğini öne sürmektedir.

Tiamin (B1 vitamini) de dahil olmak üzere B vitaminleri, birçok mekanizma yoluyla beyin gelişimi ve işlevi için önemli rol oynar.  Nörolojik semptomlar tipik olarak tiamin eksikliğini düşündürür. Yüksek gelirli ülkelerde, gıdalar tiaminle zenginleştirildiğinden bebeklerde tiamin eksikliği nadir görülen bir durum haline gelmiştir.

İsrail'de yakın zamanda yapılan bir araştırmada, bebeklik döneminde tiamin açısından yetersiz formülalarla beslenen 5-7 yaşındaki çocuklarda dil yeteneğinde gelişim bozukluğu gözlenmiştir.

Bir bebek maması üreticisinin formüle yanlışlıkla tiamin eklemeyi unuttukları fark edilmiş, bu formülle beslenen bebekler, herhangi bir nörolojik semptom göstermiş olmasalar da 5 yaşındayken dil yeteneklerinin gelişimi açısından kendi yaşıtlarından daha zayıf bulunmuşlardır.

B6 vitaminin santral sinir sistemi gelişiminde rol oynayan bir vitamindir, dolayısıyla bilişsel fonksiyonları ve beyin gelişimini etkilemesi beklenir. Öğrenme ve hafızaya almada önemli rol oynayan glutamaterjik nörotransmitter sistemin alt reseptör türünü oluşturan N-metil-D-aspartat adlı maddenin bağlandığı reseptörlerin fonksiyonu B6 vitamini eksikliğinden olumsuz yönde etkilenmektedir.

DHA ve EPA başlıca balıktan sağlanan esansiyel yağ asitleridir. DHA, özellikle çocukluk çağında sinir sistemi gelişimde rol oynamaktadır. Haftada birden fazla balık tüketen çocukların akademik açıdan daha başarılı oldukları hem sözel hem de görsel zekalarının daha gelişmiş olduğu çalışmalarla ispatlanmıştır. Ayrıca kan DHA düzeyleri daha yüksek olan çocukların daha iyi bilişsel fonksiyonlara sahip oldukları gösterilmiştir.

Şiddetli akut yetersiz beslenme ve kronik yetersiz beslenme, bozulmuş bilişsel gelişim ile açık bir şekilde ilişkilendirilebilir. Bugün sıklıkla tercih edilen geleneksel ek gıdaların, beyindeki rejeneratif süreçleri destekleyebilecek temel bileşenlerden yoksun olduğu düşünülmektedir. Kanıtlar, hafif dereceli besin eksikliği durumunda beynin ve bilişsel fonksiyonların korunabileceğini ancak orta ile şiddetli dereceli besin eksikliğinde bu fonksiyonların tehlikeye girebileceğini göstermektedir. 

Besin eksikliğinin zamanlaması ve derecesi beyin gelişimini etkilemek için önemli bir değişken olsa da bu değişikliklerin sonradan düzeltilip düzeltilemeyeceği asıl önemli olan husustur, özellikle yaşamın ilk yıllarındaki yetersiz beslenmenin yol açtığı bilişsel işlev hasarları, yaşamın ilerleyen yıllarında sağlanan besin takviyeleri yoluyla geri çevrilemez, kalıcıdır. Ne yazık ki erken yaşlarda yetersiz beslenen çocuklar kalıcı gelişimsel bozukluklara sahip olacaklardır. Öte yandan, bu yapısal değişikliklerin bir kısmı veya tamamı erkenden fark edilip düzeltilebilirse, çocuklar bilişsel yeteneklerini kısmen veya tamamen geri kazanabilirler.

Bir çalışmada, 2 yaşından sonra evlat edinilen çocukların, 2 yaşından önce evlat edinilenlere göre daha düşük IQ puanlarına sahip olmaları, koşulların çocuklukta daha sonra değil, daha erken yaşlarda daha iyi hale getirilmesinin daha büyük bir fayda sağladığını düşündürmektedir.

2 yaşından küçük malnütrisyonlu çocuklarda gerçekleştirilen gıda takviyesi ardından adolesan dönemde okul başarısı, 2 yaşından sonra gıda takviyesi sağlanan çocuklara kıyasla daha yüksek bulunmuştur. Bir başka benzer çalışmada ise, malnütrisyonlu bebeklere 18 aydan önce başlanan besin desteğinin daha etkili sonuçlar sağladığı öne sürülmüştür.

Başka bir çalışma, II. Dünya Savaşı sırasında Hollanda'da kıtlık döneminde doğan yetişkinleri incelemiştir. Bu dönemde doğan çocuklar, anne karnında besin yoksunluğu yaşamış, ancak daha sonra yeterli beslenme ve sağlık hizmeti olanaklarına sahip olmuşlardır. 19 yaşında, ortalama IQ'ları, anneleri hamilelik sırasında kıtlık yaşamayan bir grubunkinden farklı bulunmamıştır ancak şizofreni ve antisosyal kişilik bozukluğu tanısı alma riskinde artış saptanmıştır.

2 yaşından önce anemik olan çocukların 4 ila 19 yaşları arasında bilişsel ve okul başarısında eksiklikler göstermeye devam ettiğini kanıtlayan tutarlı veriler mevcuttur. Bebeklik döneminde demir eksikliği anemisi olan ve demir tedavisi alan ergenlerin, bebekliğinde anemik olmayan akranlarından daha düşük IQ’ya sahip oldukları, dikkat eksikliği yaşadıkları ve sosyal açıdan daha sorunlu kişiliklere sahip oldukları gösterilmiştir.

Bu sonuçlar, yaşamın erken döneminde yetersiz beslenmenin beyin gelişimi üzerindeki olumsuz etkilerinin tümünün olmasa da bazılarının; beslenme ve sağlık hizmetlerinde iyileştirmelerle tersine çevrilebileceğini düşündürmektedir.

Bir mikro besin yönünden eksik olan bireyler, genellikle diğerleri açısından de eksiklik riski altındadır. Bu hasta gruplarında, çoklu mikro besin ile takviye, tek bir mikro besin ile takviyeden daha faydalı olacaktır. Çoklu besin takviyesi ile ilgili olumlu bulgular literatürde desteklenmektedir. Gözden geçirilen mikro besin takviyesi çalışmaları arasında, müdahale birden fazla mikro besin içerdiğinde daha iyi bilişsel ve psikomotor sonuçlar bildirilmiştir.

Mikro besinlerin eksikliklere bir yana sağlıklı, dengeli ve düzenli beslenme davranışının alışkanlık haline getirilmesinin yüksek akademik başarı ile ilişkili olduğuna dair kanıtlar vardır. Özellikle günün ilk öğünü olan kahvaltı, çocuklarda bilişsel fonksiyonlarla dikkate değer düzeyde ilişkilidir. Gecenin ardından kan glukozunun en düşük düzeyde bulunması öğrenme ve hatırlamayı da kapsayan bilişsel fonksiyonları negatif yönde etkiler.  Kahvaltı yapan çocukların hatırlama kapasitesi daha yüksek bulunmuştur. İçerik açısından dengeli bir öğün ile düzenli kahvaltı yapan çocuklar kahvaltı yapmayan çocuklara kıyasla, uyanıklık, dikkat, bellek, problem çözme gibi parametreler açısından daha başarılı bulunmuştur.

Ayrıca şunu da eklemek faydalı olacaktır; beslenme yetersizlikleri bir tarafa, yüksek yağlı/yüksek şekerli batı tarzı bir diyetin bilişsel bozukluklarla, özellikle de hafıza bozukluklarıyla ilişkili olduğuna dair kanıtlar her geçen gün artmaktadır. Bununla beraber obezitenin, bilişsel bozulma ile ilişkilendirilmiş olması şaşırtıcı değildir.

Herhangi bir besin maddesinin yetersizliğinin önüne geçmek için ilk önlem daima bireysel beslenme programı oluşturulması ve diyet yoluyla ihtiyaç duyulan besinlerin karşılanmasıdır. Diyet değişikliği stratejileri denendikten sonra hala yetersizlik ya da eksiklik gibi durumlar söz konusu ise takviye ürünlerin kullanımı düşünülmelidir.

Çocuklar ve gebeler gibi bazı özel gruplarda ise mikro besin ögelerine gereksinim artacağından, takviye ürün kullanmayı tercih etmek için eksikliğin gelişmesi şart değildir; vitamin, mineral ya da her ikisinin uygun bir şekilde kombine edildiği besin destekleri bir uzmana danışılarak ve üst alım düzeyleri mutlaka dikkate alınarak doğru dozlarda bebek ve çocukların gelişim süreçlerini desteklemek amacıyla kullanılabilir. 

 

Dr. Ecz. Dyt. Neda TANER

neda.taner@gmail.com

 

KAYNAKLAR

  • Adan, R. A. H., van der Beek, E. M., Buitelaar, J. K., Cryan, J. F., Hebebrand, J., Higgs, S., … Dickson, S. L. (2019). Nutritional psychiatry: Towards improving mental health by what you eat. European Neuropsychopharmacology, 29(12), 1321–1332.
  • Dem, Y., & Yabanci, N. (2003). Beslenmenin bilişsel gelişim ve fonksiyonları ile ilişkisi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi; Sayı: 24, 24(24), 170–179.
  • Ler, Ö. Ğ. R. İ., & Algilari, İ. N. Ö. İ. K. (2008). Farklila ş tirilmi ş ö ğ ret i̇ m tasariminin ö ğ renc i̇ ler i̇ n özyeterl i̇ k algilari, b i̇ l i̇ş üstü becer i̇ ler i̇ ve akadem i̇ k ba ş arilarina etk i̇ s i̇ n i̇ n i̇ ncelenmes i̇. (January), 1704.
  • Leung, B. M. Y., Wiens, K. P., & Kaplan, B. J. (2011). Does prenatal micronutrient supplementation improve children’s mental development? A systematic review. BMC Pregnancy and Childbirth, 11.
  • McNulty, H., Rollins, M., Cassidy, T., Caffrey, A., Marshall, B., Dornan, J., … Pentieva, K. (2019). Effect of continued folic acid supplementation beyond the first trimester of pregnancy on cognitive performance in the child: A follow-up study from a randomized controlled trial (FASSTT Offspring Trial). BMC Medicine, 17(1), 1–11.
  • Okul, D., Eren, A., & Tez, S. (2016). Erken çocukluk dönemi̇ beslenmesi̇nde ebeveyi̇nleri̇n algi tutum ve i̇nanişlarinin bi̇li̇şsel geli̇şi̇me etki̇si̇.
  • Prado, E. L., & Dewey, K. G. (2014). Nutrition and brain development in early life. Nutrition Reviews, 72(4), 267–284.
  • Roberts, S. B., Franceschini, M. A., Silver, R. E., Taylor, S. F., De Sa, A. B., Có, R., … Muentener, P. C. T. (2020). Effects of food supplementation on cognitive function, cerebral blood flow, and nutritional status in young children at risk of undernutrition: Randomized controlled trial. The BMJ, 370.


Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat